Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sabri Baba ile Sohbet: Hayata dair...
Gönderen : Sabri Babadan Ders
Tarih : 3/9/2018 2:53:03 PM


.







SABRİ BABA'DAN HAYAT DERSLERİ
SOHBET
− Efendim, “romantik” olmayı kadında ve erkekte nasıl de­ğerlendiriyorsunuz?


Sabri Baba:


− Romantik olmayan bir kadın beş para etmez.


− Niçin efendim?


Sabri Baba:


− Çünkü kadın, aşkın, şiirin, sanatın simgesidir. Yalnız para, mal, mevki düşünen bir kadın taştan farksızdır. Allah kimsenin başına öyle bir kadın vermesin.


− Peki, erkeklerin romantik olması?


Sabri Baba:


− Yerine göre. Ekmek parası kazanırken değil tabi.


− Efendim, siz şık ve temiz giyinmeye de çok önem ve­riyorsunuz?


Sabri Baba:


− Kılık kıyafet çok önemli. Özellikle iş hayatında çok şık olacağız. Bu zamanda insanlar kafanı, kültürünü, edebini, ince­liğini takdir edecek durumda değiller. Onlar size baktıkları za­man, sadece üzerinizdeki döpiyesi, takım elbiseyi görüyorlar.


− Peki, iki insanı kıyaslamak doğru mudur?


Sabri Baba:


− Hayır, bu tevhide aykırı olur. Yaratılan her zerrenin bir rolü, bir fonksiyonu vardır. Her seçim kendi içinde değer­lendirilmelidir. Bir insanı diğerleriyle kıyaslamak doğru değildir. Hatta bir insanın bir ânını, başka bir ânıyla bile kıyaslamak doğru değildir.


− Efendim, sonradan dost olduğumuz ama ilk defa kar­şılaştığımızda çok uzun süredir tanıyormuş gibi hissettiğimiz insanlar oluyor, bunu nasıl izah edebiliriz?


Sabri Baba:


− Hayata bakış açıları aynı insanlar arasında iletişim çok kolay oluyor. Beklentileri aynı olan insanlar arasında ilk görüşte anlaşma oluyor, olmamışsa o öylece devam ediyor.


Bir gün yurtdışında otobüste gidiyordum, “Keşke,” dedim içimden “birisi bana yer verse.” O sırada hiç beklemediğim bir hanım “lütfen buyurun, siz oturun” dedi. Yine yurtdışında otelde kahvaltı ediyorduk. Çok güzel bir erik reçeli vardı masada. “Ah, keşke burası bir pastane olsaydı da bir porsiyon daha söy­leseydim.” diye içimden geçirdim. Uzun sürmedi, dilini bilme­diğimiz, otelin sahibi olan hanım yaklaştı, reverans yaparak selâm verdi, eğildi ve masaya bir kase erik reçeli bıraktı.


Gülten Akın bir şiirinde: “Gönülce söyle bana, dilinden bil­mem.” der. Önemli olan gönül diliyle anlaşabilmek.


− Efendim, bazı insanları ilk bakışta çok itici de bulabiliyoruz, bu da benzer bir durum herhalde?


Sabri Baba:


− İnsan karşısındaki insandaki negatifliği hemen algılıyor. İnsanların etraflarına yaydığı bir elektriği vardır. Elektriği bir­birine uyan insanlar birbirlerinden hoşlanırlar. İnsan, o elektriği algılar, hisseder.


− Efendim, insanın enerjisi pozitif veya negatif olarak do­ğuştan belli midir?


Sabri Baba:


− Yavrum, bir pilin iki ucu var. İnsan da öyle, pozitif yönü (mânevi) de var, negatif (maddî yönü: zina, içki, kumar) yönü de var. Şahıslar da toplumdan aldığı etkilerle ya pozitife mey­lediyor, ya da negatife meylediyor. Ama bugün toplumda negatif yön hâkim. Artık çoğu olaylar negatif insanların isteğine göre cereyan ediyor.


− Efendim, siz bir yerde otururken arkada nasıl birisi ol­duğunu hissediyorsunuz, nasıl oluyor?


Sabri Baba:


− Onlardan çıkan elektriği hissediyorum. Seslerini duyarsam haklarında objektif yargılarda bulunabiliyorum.


− Bir insan hakkında fizikî olarak görmeden de karar ve­rilebilir o zaman?


Sabri Baba:


− Gayet tabi. Bazan kullandığı bir kelime, o kelimeyi kullanış şekli o kimse hakkında fikir vermeye yeter.


− Efendim, siz çok farklı inanç ve düşünceden insanlarla dostluk kurmuş, sohbet etmişsiniz. Farklı görüş ve düşüncedeki insanlarla nasıl hep iyi anlaşabildiniz?


Sabri Baba:


− Annem bana “Oğlum, Allah’ın ve Peygamberin inan de­diklerinden başka hiçbir şeye inanma.” demişti. Ben ateistle de, komünistle de, budistle de dostluk yaptım ama inandıklarımdan da ödün vermedim.


Negatif insanların üzerine gitmekle hiçbir şey elde ede­meyiz. Adamın içi zaten yaralı, bir de biz üstüne gidersek hep çıldırtırız.


− Siz farklı ortamlarda bulunmaya, oralarda gözlemler yap­maya, olayları ve insanları incelemeye hep çok önem ver­mişsiniz, hatta bunu bir aşk haline getirmişsiniz?


Sabri Baba:


− Biz her insandan, her ortamdan bir şeyler öğrenmeye çalışacağız. Bir erkek adam her tür insanı tanıyacak, usulü dairesinde farklı farklı ortamlarda bulunacak, oralardaki insan­ları gözlemleyecek ki, sonra gerçek iyinin değerini lâyıkıyla takdir edebilsin.


− Efendim, çok yapışkan davranan, boşuna zamanınızı alan insanlar olduğunda kırıcı olmadan onları uzaklaştırmak için ne yapardınız?


Sabri Baba:


− Yavrum, özellikle böyle hanımlar mânevi konulardan hiç hoşlanmazlar. Onlara birkaç Âyet, birkaç Hadis okursan hemen uzaklaşırlar. Bir gün Rânâ Hanım’la trende seyahat ediyorduk. Karşımıza bir başka adam daha geldi, oturdu. Rânâ Hanım adamdan çok rahatsız oldu, kulağıma eğilerek “Sabri,” dedi, “bu adamı uzaklaştırsan, ben çok rahatsız oldum.” Düşündüm, ne yapabilirim diye. Hemen aklıma geldi. Rânâ Hanım her zaman çantasında Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin Fütuh-ul Gayb adlı eserini taşırdı. “Rânâ,” dedim, “şimdi o kitabı çıkar ve bana yüksek sesle okumaya başla.” Biraz sonra adam pılısını pırtısını toplayıp, kalktı, gitti. Biz trenden inene kadar da ortada gö­zükmedi.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]