Azı hor gören, küçük gören, hakir gören çoğa ulaşamaz. Çoğa sahip olan onun kadrü kıymetini bilmez, şükrünü edâ etmezse, bir süre sonra o nimet elinden alınır. Nankörlük Allah’a karşı olsun, insanlara karşı olsun, en büyük alçaklıktır. Her an, her yerde hepimiz bir sınav içindeyiz. Farkında olalım veya olmayalım, hayatın kanunları hükmünü yürütür. Bu şimdiye kadar böyle oldu, bundan sonra da hiç şüpheniz olmasın böyle olacaktır. Bu dünyaya insanoğlu yesin içsin, gülüp eğlensin diye gönderilmedi. Hepimiz bir görevle yükümlüyüz. Ancak akıllı insanlar bu görevin bilincine varıp, hayatlarını ona göre tanzim edenlerdir. İnsanın asıl görevi aslını bilmek ve son nefesine kadar ona doğru yürümektir. Hepimiz tekâmül etmek, gelişmek, Allah’a doğru yükselmek için elimizden gelen bütün gayreti göstermek zorundayız. Hayatın gerçek anlamı budur, bundan uzaklaşanlar önce kendilerine, sonra ailelerine, topluma, insanlığa karşı ihanet içindedirler. Kâinatın Efendisi “iki günü birbirine eşit olan ziyandadır.” buyuruyor. Tek düşüncesi yiyip içmek, gezip tozmak, eğlenmek olanlar acaba bir hayvan düzeyine indiklerinin farkındalar mı? Bu ne feci bir durumdur.
İnsanı Allah’a götüren yolda en büyük engel kendi nefsidir, kendi egosudur. Nefsinin esareti altında yaşayanlar, hiçbir zaman mutlu ve huzurlu olamazlar. Azize Anne sohbetlerinde “çekil aradan, kalsın Yaradan” der. Mısrî Niyazi bir şiirinde:
“Ben sanırdım halk içinde hiç bana yar kalmamış
Ben beni terk eyledim, gördüm ki ağyar kalmamış”
diyerek bu gerçeği ne güzel belirtiyor. Allah cümlemize var oluş nedenimizi, o büyük gerçeği görmemizi ve hayatımızı, ona göre yaşamamızı nasip ve müyesser etsin. Biz de büyük Yunus gibi:
Çalış kazan ye yedir
Bir gönül ele getir
Hepisinden iyisi
Bir gönüle girmektir
diyelim, “sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz” gerçeğine göre yaşayalım. İnşaallah...
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.