Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Üç aylar denilen sevgili.
Gönderen : Mehmet Doğramacı
Tarih : 3/19/2018 4:53:25 PM


.


Muhterem Efendim;


Kıymetli Büyüğümüz;



İstanbul seyahatinizin bir bölümünde kısacık da olsa sohbetinizle şereflenmek hem kendi adıma hem ailem ve dostlarım adına tarifi güç bir bahtiyarlık idi.Herşey için teşekkür ederiz.Rabbim;sağlık ve afiyet içinde nice feyz haleleri yayacağınız hayırlı bir ömür ihsan eylesin...



Malumunuz bugun mubarek üç aylarımız başladı.Sözü çok uzatmadan özetle şu konularda engin tecrübe ve birikiminizden istifade etmek isteriz:



1-Çocukluğunuzda sizin ailenizde Üç aylar nasıl karşılanır,evde neler yaşanırdı?



2- Merhume Rana Hanım hayatta iken siz mutlu ve bahtiyar bir çift olarak Üç aylara erince nasıl bir karşılama yapardınız?..



3-Merhum Dr.Münir Derman (ks) Üç ayların feyzi ve bereketi hakkında neler buyurmuşlardı?..



4-Receb Allah'ın,Şaban,benim,Ramazan Ümmetimin ayı hadisi bizlere neleri işaret ediyor?..



En derin hurmet ve muhabbet duygularımla ellerinizden öpüyor,dualarınızda yer almak ümidi ile ÜçAyların feyzinden en üst derecede yararlanan kullardan olmamızı niyaz ediyorum.



Selam ve Dualarımla



MEHMET DOĞRAMACI


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Mehmet Doğramacı,


16.7.2007 tarihli mailinizi aldım.


Efendim, dostlarda beraber geçirdiğimiz o Cumartesi gecesini hiç unutmayacağım. Yarabbi, ne güzel, ne hoş bir geceydi o. İnanır mısınız hala o geceyi yaşıyor, sizin müstesna varlığınızın sıcak heyecanını hep içimde yaşıyorum. Lütfedip sorduğunuz sorulara gelince:



1- Çocukluğumda üç aylar bir sevgili gibi beklenir, bir şiir, bir masal, bir rüya gibi yaşanırdı. Büyükler oruca başlarlar namazlarını vaktinde kılmaya daha bir dikkat, daha bir itina gösterirlerdi. “Aman”, derdi babanem, “Namazı kocatmayalım”. Mümkün olduğu kadar aile fertleri birbirleriyle daha hassas, daha dikkatli, daha saygılı konuşurlardı. Sanki herkes birbirini kırıp incitmemek için özel itina gösterirdi. Bu üç aylar içinde gelen misafirlere hep üç ayların faziletlerinden bahsedilirdi. Velhasıl üç aylarla beraber evimize bir güzellik hakim olurdu.



2- Eşimle beraber Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardık. Yemeklerimizin mümkün olduğu kadar daha hafif, daha hazmı kolay olmasına dikkat ederdik. Bir hazım güçlüğü çıkıp da bizi mana yolundan uzaklaştırmasın diye. Bütün konuşmalarımız üç aylara münhasır olurdu. Merhum eşimle beraber namazlarımıza her zamankinden daha çok dikkat ederdik. Müşterek kitaplar okurduk. Anadolu evliyaları, Fütuh-ül Gayb, Peygamberimizin Hadisleri, Hasan Basri Çantay’ın Kur’an-ı Kerim meali en çok okuduğumuz kitaplardı. Kenan Rıfai Hazretlerinin sohbetlerini elimizden düşürmezdik. Özellikle görüşeceğimiz dostlarımızı bize üç ayların güzelliğini yaşatacak kimselerden seçerdik. Rana Hanım’ın sorularına elimden geldiği kadar sevgiyle, saygıyla, edeple, incelikle cevap vermeye çalışırdım. Bazan vakit geceyarısını geçer biz sohbetin güzelliğine doyamazdık. Aynı noktaya bakmak, aynı noktada birleşmek, aynı noktaın güzelliğini paylaşmak ne güzel bir olaydı. Sabahleyin beraber evimizden çıkar, işyerimize gidinceye kadar hiç değişmeyen konumuz manevi güzellikler olurdu. Yarabbi bu güzelliği yaşamak ne güzel bir olaydı. Sanki bir rüya aleminde yaşıyorduk.



3- Merhum Hocamız hayatının her bölümünde titiz, dikkatli ve hassastı. Abdestsiz yürümezdi. Bir gün evinden çıkıyor, hastaneye gidecek. Yolda yürürken insan hali abdesti bozuluyor. Hemen bir duvara yaklaşıyor, teyemmümle abdest almaya başlıyor. Oradan geçmekte olan bir kimse “Doktor bey, buna ne lüzum var, nasıl olsa biraz sonra hastanede olacaksın, gider odanda abdestini alırsın”. Bir doktorun sokakta teyemmüm etmesi pek hoş olmuyor” diyor. Münir Bey adama dönüyor: “Sen benim” diyor, “hastaneye kadar gideceğimi garanti altına al, senin dediğini yapacağım”. Adam utanıyor, mahçup oluyor, özür diliyor. Bu kadar dikkatli olan, bu kadar hassas olan Münir Bey, üç aylrda daha da dikkatli olurdu. Abdest almadan yatağa yatmazdı. Abdestli değilken bişey yeyip içmezdi. Ve abdestli değilken mana alemine ait bir kelam etmezdi. Merhum, abdeste çok önem verir, onun koruyucu bir zırh olduğunu söylerdi. Malayani konuşmaktan hiç hoşlanmazdı. Başkaları konuşsa ordan uzaklaşırdı. Duruşuyla, bakışıyla, ses tonuyla olaylar karşısında takındığı tavırla hep İslam edebinin müstesa bir örneği idi. Her gece teheccüd namazı kılar, tesbih çeker, virdini tekrarlardı. Çok az yer, hemen sofradan çekilirdi. Yaz kış, bir tişört ve bir pantolon giyerdi. Elini yıkamadan sofraya oturmazdı. Daima yanında misvak taşır, dişlerine çok itina ederdi. Yıllarca sohbetinde bulundum. Bir kere dahi olsun siyasetten bahsettiğini, para lafı ettiğini duymadım. Temizlik ve intizama o kadar düşkündü ki bir gün oturduğu apartmanda merdivenden çıkıyorduk. Bir çocuk çukulata yemiş, kağıdını küçük parçalar halinde yere atmıştı. Onları birer birer topladı. Her hareketiyle, her sözüyle İslam edebinin güzel bir örneğiydi. Allah rahmet eylesin. Allah mana aleminde elinden, ayağından öpmeyi nasip etsin.



4- Recep ayında Allah’ın varlığı hakkında tefekkür etmemiz ne güzel olur. Allah’ın Esma-ül Hüsnasını düşünmek, her gün aile fertlerimizle beraber Esma-ül Hüsna’dan biraz okumak, üzerinde tefekkür etmek ne güzel olur. Her zerreden zikredenin Allah olduğunu, her sıfatta mevsuf olanın Allah olduğunu, her vücutta mevcut olanın Allah olduğunu hissedebilmek, idrak edebilmek ne güzeldir. Yeryüzündeki her varlığa ibretle, hayretle bakmak, Yunus Emre gibi “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” diyebilmek ne güzeldir. Yağan karda, esen rüzgarda, açan çiçekte, uçan kelebekte, yeni doğan bir çocuğun meleksi bakışında ürperebilmek ne güzeldir.



Şaban ayında bol bol Hadis-i Şerif okumak, üzerlerinde düşünmek ne güzeldir. Resulullah Efendimizi bütün kainatın efendisi olarak tanımak, bütün dünya insanlarının gerçk mürşidi, rehberi, yol göstericisi olarak bilmek ne güzeldir. Peygamber Efendimiz bütün insanlığa rehber olarak, ışık olarak, nur olarak gönderildi. Nur-u Muhammedi idrak edebildiğimiz zaman pek çok mesele kendiliğinde halledilecektir. Nur-u Muhammedi bütün insanlarda mevcuttur. Ne yazık ki pek az insan bunun farkına varabiliyor, idrakine ulaşabiliyor. Topyekun insanlık olarak Nur-u Muhammediyi idrak ettiğimiz zaman bir yeryüzü cenneti oluşacaktır. Allah bunu bizlere de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de nasip etsin.



Ramazan, ümmetin ayıdır. Recep ve şaban aylarında arınan, temizlenen, rafine olan insan gönülleri Ramazan ayında insana, insanın ruhi tekamülüne ve insanlar arası ilişkilere yönelecektir. Ölçü, İslami edep, saygı, incelikler ve hizmet aşkı olacaktır. Beşeri münasebetler mana aleminde tekamül etmek isteyen insanlar için ne güzel bir merdiven görevi görecektir. Biz, Allah rızası için insanlara yardım ettikçe onların acı ve ıstırapların, gözyaşlarını paylaştıkça her şey daha güzel olacak. Arınmamız, temizlenmemiz, güzelleşmemiz süratlenecektir. Bir gün Resulallah Efendimize soruyorlar: “Allah’ı en çok memnun eden ibadet hangisidir?” Peygamber Efendimiz: “İnsanları sevmek ve onlara faydalı olmaktır” buyuruyor. Ramazan ayı mana aleminde yürümek isteyen insanlar için ne güzel imkanlar hazırlıyor. Uyanabilen, farkında olabilenlere ne mutlu.



Efendim, sitemizde mailerinizi tarifi mümkün olmayan bir özlemle bekliyor, size ve sayın eşinize selam, sevgi ve saygıların hiç bitmeyecek olanını sunuyorum.



Sabri Tandoğan


Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]