Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sevgiyi acısız yaşamak.
Gönderen : Hakeri
Tarih : 3/26/2018 10:14:09 PM


.


Selamun aleyküm


Hayat sahnesinde kurulan ilahi komedya her insanın cephesine başka sahneler yazdı , çizdi. Ve insan ilahi komedyasını oynadı vesselam. Ben bu süreçte en önemli olarak başıma gelen her olayda her konuda Rabbimin yolunu tutmaya gayret ettim. Bazen hata yaptığım anlar oldu ama ardından yaşadığım beni üzen bir olay olduğunda da hemen yaptığım yanlışla irtibatını bulup dersimi aldım inşallah.Hele o kadar güzel bir Kadir gecesi yaşadım ki. Yüce Rabbim' le kulluk sözleşmemi yeniden düzenledim.Halbuki iki gün öncesinde beni çok üzen bir hayal kırıklığı yaşamıştım.Çünkü o gün için başka planlarım vardı.Ama " acıyı bal eylemeyi "bildim çok şükür.


Sözleşmemi unutmamam için metne döktüm evimdeki bana ait mesaj panoma astım.Bunda kendimde gördüğüm yanlış huyların düzeltilmesi listesi asılı.Ve de yeni çalışma dönemimin dersleri ve çıkan notları.Kendi kendimin öğretmeni olmaya devam yani.


Sizi izlemeye de devam ettim hep. Bu hep te devam edecek.Dualarımda hep olacaksınız.En içten sunulan ve bütün güzel dilekleri sizin için Yüce Rabbim den her vasıtayla dileyeceğim. Çünkü siz tek başınıza bir ordu gibi hizmet ediyorsunuz. Hayırla mükafatlananlardan olursunuz inşalllah.Amin.


Yakında seyahate çıkıyorum güzel sitemize veda etmeden birşeyleri paylaşmak hem kendi adıma hem de benim gibi olanlara bilge kişiliğinizden altın öğütler almak istedim.


Sevgiyi acısız yaşamak nasıl mümkün olur.? Bakıyorsunuz tarih boyunca da böyle olmuş erkekler şehrazatlarını beklerken bütün şehrazat olamayan veya bunu seçmek istemeyen kadınlar ölsün mü?Binbir gece masallarını bilir herkes herhalde.Bunu siz de kitabınıza almışsınız. ben bu kitapları okudum hayatta da gözlemliyorum siz de bahsediyorsunuz. Bu aslında bir iktidarı ele geçirme savaşıdır da. Şehrazatlar ve krallar her zaman olacak insan tabiatı bu.Ama sevgi bunlardan çok başka birşey olmalı bence. İçi boş çıkan sevgi sözcükleri kadar karşı tarafı yıkan ne olabilir. Ben şu aralar böyle bir yıkım yaşıyorum. İşin daha acı olan yanı ise bu filmi daha önce de seyretmiş olmam. İkinci bir yıkım yani. Fakat bu sefer ben aynı ben değilim. Çıkış yolunu biliyorum artık ve Rabbime kaçıyorum. Leyla ya sormuşlar: senin sevgin mi büyük, mecnunun ki mi ? Onunkini herkes biliyor. O çöllere düştü.Seni arıyor.Ya sen ne yapıyorsun senden hiç ses yok. Benim ki daha büyük bir sevgi der Leyla. Çünkü benim sevgim gizli. İfşa etmeme gerek yok ki.


Çıktığım yolculukta hayır dualarınızı bekliyorum efendim. Tabii bu mailime altın öğütlerinizi de. Bu cevabınızı panomun en üstüne asacağımdan emin olabilirsiniz.


İki cihan saadetine kavuşmanız duasıyla. Hürmetlerimle efendim. ...


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Efendim, sizi tebrik ederim. Örnek olmuşsunuz. Allah feyzinizi artırsın. Yalnız sonra gününüzü kendinize zehir etmişiniz, acaba sizi bu kadar üzen olayda objektif olabildiniz mi? Tarafsızlığınızı ihlal eden bir durum oldu mu, mesele burada. İnsanı hayatta mutlu veya mutsuz eden hep o kimsenin insanlar hakkında, olaylar hakkında vermiş olduğu değer yargıları olmuyor mu? Nefis bir yerde hem de o insanın kendisini en objektif hissettiği anda öyle bir oyun oynuyor ki ister istemez insan yanlış kulvarlara sapıyor. Yıllardan beri üzerinde ısrarla durduğum bir konu var; kainatın en büyük şairi Yunus Emre, “Seni deli eden şey, yine sendedir sende” diyor. Biz günlük yaşantımızda çoğu zaman olayları oldukları gibi değil de kendi nefsaniyetimizin bizi ittiği yönde algılıyoruz. Ve bu algılama yerine göre bizi üzüyor, bunaltıyor, perişan ediyor. Bütün mesele bana kalırsa nefsimizi arka plana atarak hayata daha farklı daha objektif, daha güzel bir gözle bakabilmekte. Sevgi yolunda insanın karşılaştığı en büyük düşman yine kendi nefsi oluyor. Peki yapılacak olan nedir? Bana göre şu; ne olur asırlardır hatta binlerce yıldır insanların yaptığı hatayı kendimize biz de yapmayalım. Onu aç bırakmakla, susuz bırakmakla, uykusuz bırakmakla, ona işkence etmekle bir yere varamayız. Bir tarafa bırakalım onu. Biz hep hayırla, iyilikle, güzellikle, temiz, asil, büyük, yüce olanla beraber olmaya çalışalım. Kuran-ı Kerim’de “Nur gelince zulmet kaybolur” buyruluyor. Evet, hep öyle olmuş, ışık gelince karanlık gitmiş. Hayatta bizi en çok yanıltan husus başkaları hakkında değer hükmü vermek, başkalarını yargılamak oluyor. Elimize ne geçiyor; hiç. Bu yargılarımızda objektif kalabiliyor muyuz; hayır. Önce şunu düşünsek, biz kimiz ki bir insanı yargılıyoruz, acaba buna hakkımız var mı? Hiç unutmuyorum, lisede talebeydim. O zamanlar Ulus gazetesinde haftada bir gün Nurullah Ataç’ın sohbetleri çıkardı. Bir yazısında kendisine soruyorlar, “Efendim diyorlar, hayatta en büyük insan kimdir?” Ataç cevap veriyor, “Hayatında hiç kimseyi yargılamayan insan”. Biliyor musunuz bu insanları yargılama işi o kadar tehlikeli ki Yunus Emre bir şiirinde “Hiçkimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz” diyor. Atila İlhan,


“Anladım imkansız şey


Bir insanın bir başka insanı anlaması”


diyor. Necip Fazıl daha da ileri gidiyor, “Aynalar söyleyin bana ben kimim” diyor. Bazı kimseler karşılarındaki insanı alabildiğine, kıyasıya yargılıyor, eleştiriyor, yerden yere vuruyor ve onların iç dünyasında ebediyyen kanayacak yaralar açıyorlar. Neticede iki taraf da mutsuz, boynu bükük kalıyor. Bir sevginin yeşermesi ancak karşı tarafa duyulan sevginin yanısıra saygı, edep, incelik, inanç ve teslimiyetle mümkün. Hep, ben bilirim diyenler, benim dediğim doğrudur diyenler yemin ederim ki hayatta hiçbir zaman mesut ve bahtiyar olamayacaklardır. Onlar hep kendi kendilerini kandıracaklar, ve hayat sahnesinden sevmeden, sevilmeden çekileceklerdir. Ama Büyük Yunus bize vasiyet ediyor, “Sevelim, sevilelim” diyor. Sevginin açmaya namzet nazlı çiçeğini egoizmle, bencillikle, nefsaniyetle sararıp, soldurtmaya da kimsenin hakkı olmasa gerek.


Efendim, benim söyleceklerim bunlar. Bu satırların sizi rahatsız edeceğini, tedirgin edeceğini biliyorum. Ama görün ki benim görevim sorulan sorulara ölüm bahasına da olsa doğru cevap vermek. Benim kimseden bir beklentim yok. Ben,


“Madem ki okşamaz, sevmez kimseler,


Sen öp alnımdan, sen öp seccadem”


diyenlerdenim. Bu dünyada ağzımızdan çıkan her kelimenin, kafamızdan çıkan her düşüncenin, bedenimizden sadır olan her fiilin yarın Allah’ın huzurunda hesabını vereceğiz. Ve o mahkeme gününde ben öyle zannetmiştim dememiz bizi kurtaramayacak. Unutmayalım, Mecellede bir madde var: “Zan ile yakiyn hasıl olmaz” diyor.


Efendim, söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Size “Hüküm Allah’ındır” diyerek veda ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]