.
Serin, gökyüzünün gri bulutlarla kapalı olduğu bir pazar günü Ankara´da yollara düştük. Demiryolları misafirhanesinden sabahın erken bir saatinde ayrıldık. İstikamet Nene Hatun Caddesi üzerinde bulunan Göksu Restoran. Tarih 07.02.2010
Restorana elimizdeki eşyalarla ağır ağır kâh otobüsle kâh yürüyerek varıyoruz. Tüm yolculuk boyunca bana her türlü dostluğu ile eslik eden meleğin adi Dr. Nermin Yılmaz. Seyahatimizin her türlü ayrıntılarını düşünüp, her zaman ne kadar ince fikirli, ferasetli bir insan oldugunu bir kez daha gördüm. İnşallah kendisini örnek almak nasip olur.
Dünyalar güzeli, sevgi dolu Babamızı beklerken dakikaları saydık, gözümüz kapıdan ve saatten ayrılmadı. Babacığımı sevinç içinde karşıladık. Kendisine ayrılmış olan masaya yöneldik, sandalyesine oturdu. Bizler de yerlerimizi aldık. Zaman su gibi aktı babamın yanında. Bir süre sonra Babacığım eski bir arkadaşı ile karsılaştı. Liseyi birlikte okudukları Ziraat mühendisi Hasan Bey… Hasan Beye rica ettik, bir aninizi anlatır mısınız diye, sağolsunlar yemekten sonra geldi ve cok güzel bir anılarını bizlerle paylaştı.
Sabri Babacığım ve okul arkadaşı Hasan Bey lise 1 de okurken Müzik derslerine Faik Canselen giriyormuş. Hasan Bey müzik dersinden hep zayıf not alıyormuş, yani karnesine 4 geliyormuş. Babacığım bir gün Hasan Beye demiş ki : “ Hasan haydi operaya gidiyoruz” Hasan Bey şaşırmış. O güne kadar hic operaya gitmemiş. Birlikte gitmisler ve sonra operadan ve ne kadar güzel müzik aletleri olduğundan hocasına bahsetmiş. Faik Hoca bundan çok memnun olmuş. Bir süre sonra Sabri Babam yine Hasan Beyin başına dikilmiş : “ Hasan; haydi yine operaya gidelim “ demiş. Ve yine operaya gitmisler. Babam tembih etmiş. „ Hasan, Müzik öğretmenimiz Faik Canselene operadan yine bahset“ . Hasan Bey gitmis, hocasına operadan ve müzikten bahsede bahsede hocanın gönlünü fethetmiş. Meğer Faik Canselenin en büyük hayali Bir Türk Operası yazmakmış. Bunu fark eden dikkatli babacığım ise arkadaşının notunun düzelmesi için bu güzel fikri gerçekleştirmiş. Ve Hasan Beyin tüm müzik notları mezun olana kadar 4 den 10'a yükselmiş, opera ziyaretleri sayesinde…
Herkese hizmet etmeyi taa genç yasında kafasına koyan Sabri Babacığım bu güzel rastlantı sayesinde yine bizlere cok güzel örnek bir davranış sergiledi. Belki bizler de evde, işyerinde, okulda… Karşılıksız hizmet anlayışını idrak edip uygulayabiliriz. Allah idrakimizi artırsın.
Sohbetlerden notlar:
--- “Mühim olan insanlara, bitkilere, hayvanlara hizmet etmek”
--- “ Bir baktın bir çiçek susuzluktan feryat ediyor. Dersin ki “yarın sularım, birazdan sularım, ya da hemen bir tas su alır dökersin. Belki sırat köprüsünden seni o hemen sulaman geçirir. “
---Münir Bey operatör. Gece yatmış uyuyor, bir hasta da hastanede çırpınıyor. Görevli hastabakıcı hasta ile ilgilenmiyor. Bu durumu hissedermiş Münir Bey. Karda, kışta doğru hastaneye koşarmış. Örneğin hasta idrarını yapamıyor, ya da başka sıkıntısı var. Hemen gereken yardımı yaparmış. Hastanenin kurallarına riayet etmiyor diye başhekim kendisini Sağlık Bakanlığına şikâyet etmiş. O da çok üzülmüş, hemen istifasını verip Almanya ya gitmiş, 15 yıl Almanya´da çalışmış.
--- İki şeyin münakasası yapılmaz diyor Sabri Baba: “Din bir, aşk iki”
Soruyoruz: Hikmet nedir? Kime verilir?
Sabri Baba cevaplıyor: Hikmet, Allah'ın saf, temiz kullarına verilen özelliktir. Hikmet verildiği zaman o insanin dilinden bütün güzellikler akmaya baslar. Hikmet verilen insanlar Allah'ın yolundan giden, ruhen temizlenmiş, güzelleşmiş insanlardır. O insanlar hayatin bütün güzelliklerini bir özsu gibi sinelerinden akıtırlar. Allah bizleri de o güzel kullarından eyleye. Onlar belki bir manevi olgunluğa eristikleri için güzel görürler, güzel düşünür, güzel söylerler. Onlar arı, duru, temiz insanlar. Onlar kendi iç dünyalarını ayna haline getirmiş insan. O aynadan bütün güzellikler birer birer görünür.
Soruyoruz: Herhangi bir olay karsısında gördüğümüz ayıp kendimizdeki ayıbın aksi midir?
Cevap: Temizlenmiş, parlatılmış bir ayna ne gördüyse onu gösterir. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam bir gün yolda giderken müşrik bir adam “ ya Muhammed ne kadar çirkinsin” der. ( onlar kendilerini gördüler). Bir mümin de „ Ya Muhammed ne kadar güzelsin“ der. Yanında buluna Hz. Ebubekir sorar: „ "Ya Resulullah, adamın biri böyle diğeri böyle dedi. Sen her ikisine de gülümsediniz. Neden?” Peygamberimiz yanıtlar “Onların her ikisi de bende kendilerini gördüler”
Soruyoruz: Dünya ve ahiret hayatımızdaki cennet anahtarı insan-ı kâmillerin elinde mi?
Sabri Baba cevaplıyor: Gerek bu dünyadaki başarımız, güzel yaşantımız, gerek diğer yaşantımızdaki güzellikler Resulullah Efendimizin ellerindedir. O´nu takip edersek güzelliklere varırız. Avrupa’da güzel yollar, arabalar, nice güzellikler var, ama Avrupa’da gözlerinden huzur akan insan yok. Bizde de yok. Allah´in ve Resulullahin yolundan giden kaç kişi var? Bunların içinde Resulullah Efendimize askla bağlı kaç kişi var? Hacılar, hocalar hepsi dâhil. Mesela Diyanet islerinde, ilahiyat fakültesinde gerçekten Allah'ın yolunda giden kaç kişi var? Yazık oluyor insanlara. 20.yy. en büyük romancısı Tolstoy bir Hadisi Şerif okuyor Müslüman oluyor. Ya biz?
Bir inanç yalnız dudakta kaldığı sürece olmaz. Bir insanin kalbine verilen iman yürekten yüreğe aktarılır. Yalnız başına bir insan HAKIKATI bulamaz. Eskiden padişahlar velilerden fikir alırlarmış. Mesela Aksemsettin Hazretleri olmasaydı, Fatih Istanbul'u alabilir miydi? Alamazdı. Kesinlikle alamazdı. Bugünkü devlet adamlarının akıl danıştığı bir manevi büyük olsa bu kadar hata yapılır mı?
***
Sevgi dolu, hizmet dolu Babacığımın huyu ile huylanmak inşallah cümlemize nasip olur. Allah sağlıklı, huzurlu, uzun ömürler versin, basımızdan eksik etmesin.
Hürmetle ellerinizden öperim.
Kızınız Suna Aciöz