Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.
Gönderen : Özden
Tarih : 4/6/2018 7:10:43 AM


.


Efendim,


Bu gün sizlere bir Ramazan öyküsü aktarmak istiyorum.


Bundan tam onbeş yıl önceydi. Çok sevgili Ayşen ablam ,hayat arkadaşını uzun ve üzüntülü bir hastalık sürecinin arkasından ebedi yaşama uğurlamış üç küçük çocuğu ile başbaşa kalakalmıştı. Yeni yeni toparlanmaya çalışıyordu. Eşinin sağlığında Bursa’da otururlardı ancak onun gidişi ile herşey değişmişti. İş yerleri ve evleri kayınbiraderlerinin üzerineydi. Çok zengin ve bolluk içinde bir yaşam sürmelerine rağmen rahmetli beyi en küçük kardeş olduğundan üzerinde hiçbir iş ve mal varlığı görünmüyordu. Bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan kayınbiraderleri ,onu o üzgün ve ne yapacağını bilemez halı ile oturdukleri evden çıkarmıs, eşyalarını bir kamyona doldurmuş, bundan sonra sana baban baksın diyerek çocukları ile birlikte İzmir’e yollamışlardı. Yollamışlardı ama baba evi de bıraktığı zamanki gibi değildi. Evde üvey anne ve evlenmemiş kızkardeş vardı. Birkaç gün içinde bu eve de sığamıyacağını anlamış, hele bir gece babası ile analığının tartışmasını da duyunca ben ayrı eve çıkayım demis, ufak bir kiralık ev tutup çocukları ile birlikte taşınmıştı.


Kocasının bağkurdan henüz dul maaşı bağlanmamıştı. Daha liseyi bile bitirmeden zengin bir kısmet diyerek alel acele evlendirdikleri için bir mesleği yoktu. Nasıl çalışıp evi geçindireceğini bilemiyordu. Babasının ve kız kardeşinin getirdiği yiyecekler tükenmişti. Çocukların ikisi ilk okul 4 ve 5 e gidiyorlardı , küçük oğlan ise okula bile gitmiyordu.


İşte böyle bir günde Mübarek Ramazan Ayı başlamıştı. Ramazının ilk günü için çocuklar “Anne yarın biz de oruç tutalım “ demişler. “Tutun tabi “ diye cevaplamış sevinerek.


Ama evde bir avuç un ve bir tas şekerden başka hiç ama hiç bir şey yokmuş. Gece kalkmış unu suyla yoğurup tavada ekmek benzeri bir çörek yapmış. Çocukları uyandırıp bu çöreği bölerek yedirmis. Birer ikişer de kesmeşeker yutturup şu içimis. Oruça böylece niyetlenmişler. Sabah da okula sevinçle gitmişler. Ayşen Abla akşama kadar evde dolaşmış durmuş. Ne yapıp da akşama bişeyler bulsam. Veresiye veren bir bakkal yok çevrede, babasına haber verse olmuyor çünkü yemin etmiş o son gece onların konuşmalarını duyunca ‘birdaha açımdan ölsem babamdan birşey istemeyeciğim’ diye. Komşulardan ödünç istese ne isteyebilir. Ekmek mi , yumurta mi markette hepsi var demezler mi ? Sonra yediremiyor kendine. Bir eve temizliğe mı gitsem acaba diyor. Kimseyi tanımıyor. Böyle kıvranıp duruyor. Ve ellerini kaldırıp Mevlaya yakariyor. ‘Allahım halim sana ayandır bana bir kapı aç diye.. Beni kimselere muhtaç etme kendi kendime ve çocuklarıma yetebilecek bir yol göster diye.’...


Gün akşam oluyor , çocuklar okuldan geliyor, yavaş yavaş iftar vakti yaklaşıyor.... Mutfağa gidip geliyor ama yiyecek hiç ama hiç birşey yok. En sonunda 4. Sınıfa giden oğlu diyor ki: “Anneciğim biliyorum evde yiyecek bişeyimiz kalmadı ama sen üzülme bak bir tas şekerimiz var onu serbet yapar içeriz. Bir geceden bireycik olmaz.” İşte bu sözleri işitince eli ayağı kesiliyor . Gidip çaresiz bir taş şeker ile suyu sofraya getiriyor. Tam iftara 5 dakika var. Kapı çalınıyor. Kapyi açtığında gördükleri karşısında yere yığılmamak için ayakta zor duruyor. Karşı komşunun kızı kapıda elinde büyük bir sini , içinde çorbası, pilavı, etli yemeği, yoğurdu, ekmeği , tatlısı ile tam bir sofra donatacak yemeği taşımıyor mü... Artk ağlamaya başlıyor. Kızcağız: “Annem Ramazanın ilk gecesi size hem de hoş geldiniz demek için iftara çağırmaya niyet etmişti ama kalabalık misafirimiz geldi. Çekinir de gelemezsiniz diye de sizin iftarlıklarınızı gönderdi afiyet olsun. Hayrlı Ramazanlar “diyor tepsiyi bırakıp gidiyor. Onlar üzerinde bir tas şeker ve su olan masalarının üzerine koydukları siniye bir süre baka kalıyorlar. Sonra da ağlayarak Allah’a şükrediyorlar. Bu yemek onlar için bir dönüm noktası oluyor. Birkaç gün bu yemeklerle idare ediyorlar ve arkadan babalarının maaşı bağlanıyor. Ayşen Ablam işe girip çalışmaya başlıyor ve hayat devam ediyor........


Şimdi onbeş yıl sonar bir araya geldiğimizde güzel gecelerde çay içerken anlatılan güzel bir ibret hikayesi bu... İstemenin, İhlasla istemenin sırrını ortaya koyuyor. Rabbımızın her an nasıl da yanımzda olduğunun göstergesi, şükretmenin her şartta şükredebilmenin yüceliği, komşunuz aç yatarken tok uyuyan bizden değildir hadisi kutsisinin yaşayan öyküsü...


Hepinize bereketli, birlikte, huzurlu, hakkıyla yasanıp idrak edebileceğimiz bir Ramazan Ayı geçirmeniz dileklerimle..


Saygi , sevgi ile mubarek ellerinizden opuyorum. Rabbime emanet olun



OZDEN CICEK


Decorative & Creative Painting


Freelancer - DUBAI



www.creativepainting.tr.gg


www.dekoratifboyama.tr.gg



--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özden Çiçek,


Efendim, mailinizde yazdığınız öyküyü ağlayarak okudum. Şu para denilen iğrenç nesne insanları ne kadar küçültüyor. Akrabası olacak o alçakların, şerefsizlerin, namussuzların hainliği affedilir gibi değil. Allah onların belasını versin. Dünyaları da ahiretleri de cehennem olur inşallah. Bütün mesele herşeye rağmen dürüst ve temiz hayattan ayrılmamakta. Nitekim Allah’ın imdadı yetişiyor. Hepimizin bu öyküden alacağımız çok ince dersler var.


Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.



Sabri Tandoğan


Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]