Efendim,
Bu ülkede yaşamaya başlayalı nerdeyse dört yıl olmuş. Akşam bir resim geçti elime daha iyi anladım bunu. Resim bizim balkondan yeni geldiğimiz zamanlarda çekilmis. Aynı açıdan bir resim daha var , henüz bir iki ay önce çekilmis. Arasındaki fark insanı hayrete düşürüyor. Nerdeyse iki katına varan bir yapılaşma söz konusu… Insan her gun yükselen binalara bakıp bakip “amma da çok yapılıyorlar “ diyor ama gerçekleri görmak için iki ayrı zaman dilim inde çekilmiş resimlere bakmak gerekliymiş!…
Evet hızla geçtiğini düşündüğüm dört yıl.. Bu ülke böyle; hersey hızlı.. Zaman hızla geçiyor, binalar hızla yükseliyor, hızla bir sürü alışveriş merkezi açılıyor, trafik hızla akıyor.. Son 8 yılda nüfus ikiye katlamıs. Şehir belki dört beş kat büyümüş..
Bu hız basınızı döndürmezse sorun yok..
Dubai’de yaşadığımı söylediğimde insanlar “aaa ne güzel” diyorlar.. Dışarıdan gerçekten çok yeni, pırıl pırıl , modern, lüks bir görüntü çiziyor.. İnsanın hayallerini gerçekleştirdiği yer diye görülüyor belki de… Aslında da öyle.. Herkes kendi hayalının peşinden koşuyor çünkü.. Yapılan binalar , her biri bir farklı dizaynda.. Mimarlar bütün hayal güçlerini zorluyor bu çizimler için.. Dünyanın en yüksek binası, deniz altı oteli, kendi etrafında dönen binalar (içinden her an başka bir manzara seyretmek mümkün olacakmış), bir spiral gibi göğe uzanan binalar…Geçenlerde okudum dünyadaki toplam inşaat makinaları ve vinçlerin % 20 si şu anda Dubai’de bulunuyormuş.. Bazen gazetelerin sayfalarında hergün yer alan resimlerine bakarken bu kadarı da fazla dediğim oluyor hani.. Sonra çölün içine yapılan kanallar ile getirilen deniz suyu ve otuz kilometreyi bulan yapay nehirler, yapay göller, etraflarinda kurulan yeni yerlesim yerleri..… Kumun üstünde yetişen ağaçlar, çiçekler… Denize yapılan palmiye şeklindeki adalar.. Şimdilik üç tane.. Ve o adaların üzerinde yer alan gökdelenler, villalar, oteller..Yukardan bakıldığında bir dünya haritası şeklindeki takımadalar da insan yapımı.. Denize kum ve taş doldurularak yapılıyor ve her bir ülkenin yerinde o ülkenin mimarı özellikleriyle evler inşaa edilecekmiş.. Daha neler neler..Bazen düşünmekten yoruluyor insan.. Kısaca insanoğlu bütün beyin gücünü, maddi varlığını kullanarak dünyasını cennet etmeye çalışıyor gibi…
Dedim ya herşey hızlı diye.. Işte bu çılgın gidişe ayak uydurmaya çalışan insan da ne düşüneceğini şaşırmış.. Birtaraftan koşturarak yaşıyor, çok kazanıp, insafsızca tüketiyor, belirsizlikler içinde kendini mesud etmeye çalışıyor gibi..
Bazen, şöyle bir rol aldığım sahneden geri çekilip oyunu seyrediyorum da; Ben burayı yaşamın küçük ve hızlandırılmış bir modeline benzetiyorum.. Aynen dünyaya gelişimiz gibi insanlar bir anda kendilerini burada buluveriyorlar.. Kalabalığın içinde şaşkın, Mecburen uyum sağlıyorlar.. Aynen bizim dünyada ne kadar misafir olduğumuz belli olmadığı gibi , insanların buradaki akıbetleri de meçhul.. Isterseniz 10 yıllık kontratınız olsun bakıyorsunuz bir anda dengeler değişmiş, işiniz bitmiş, dönüyorsunuz.. Bu dört yılda hayallerini cebine geri doldurup dönenleri çok gördüm.. Yani herkes buranın geçici bir yer olduğunu biliyor ve öyle çalışıyor.. (nüfusun % 80 i yabancı olduğundan , onlardan bahsediyorum tabi) .. Burada geçici bir süre kalacağının farkında olduklarından, her anından maksimum fayda sağlamaya çalışıyorlar..Daha çok maddeten maalesef.. Oysa manen alınacak fayda da çok fazla.. Işte bu geçiciliği görmezden gelip gününü gün edenler burda da kaybediyor.. Bir an aç ve açıkta kalıveriyor bir gün…Oysa amaçlarını belirlemiş, emeğini koyduğu işini doğru dürüst yapanlar hem burda kazanıyor hem de yatırımı gerçek yurtlarına yaptıklarından, dönüp gittikleri zaman orada emeklerinin sonuclarına kavusuyorlar.
Dünya yaşamı da böyle değil mi? Ne için dünyaya geldiğimizi idrak etsek, her an çekip gidebileceğimiz olasılığını kabul etsek, bu dünyamızı mamur ederken esas yurdumuz, ahiretimiz için yatırım yapsak; gün gelip de çekip gitme zamanı geldiğinde nasıl da rahatlıkla terkederiz dünyayı değil mi? Işte Dubai’yi uzaktan seyretmek bana bunları düşündürüyor..
Insanlar sanki hiç bırakıp gitmeyecekmiş gibi hep eşya, araba, bazen evler alıp duruyorlar, Yani bir anlamada kazık çakmaya çalışıyorlar buraya ama bir bakıyorsunuz bir anda ayrılmak durumunda kalmışlar…
Kısaca, son yılların en hızlı gelişimin görüldüğü bu yerlerde, insanların emeğinin maddi olanaklarla birleştiğinde neler yapılacağı gözler önüne seriliyor. Burda temennim aynı gelişimin insanın eğitimi ve maneviyatı için de yapılabiliyor olması.. Yoksa bu hızlı maddi gelişim, şimdilik inanç ve geleneklerine bağlı yaşamaya çalışan yerli halkı da Allah korusun bir gün maneviyatlarından koparıp götürebilir..
Şimdi kızımın yazmamı istediği birşeyi de eklemeden geçemeyeceğim. Iki gün önce bir alışveriş merkezindeyiz. Coca-cola bir stand kurmuş. Önünden geçen herkese kutu kola dağıtıyor, üstelik diyet kola.. Kızım: ”Anne bak bunu Sabri Amca’nın sitesine yazman gerek.” diyor. Bir baba kendisine uzatılan soğuk diyet kutu kolayı henüz 1-2 yaşında olan çocuğunun eline tutuşturuvermiş, onun içmesine yardım ediyor.. Kola nasıl zararlı, hele ki minik bir beden için, diyet kola 10 kat daha zararlı çünkü içinde kanserojen madde de var..O minik çocuk hızla ordan uzaklaşırken biz bakakalıyoruz.
Nasıl olacak bilmiyorum ama Allah bütün Ana –Babalara akıl fikir ve eğitim nasib etsin. Yoksa gelecek kuşakları neler bekliyor???
Saygı ve hurmet ile ailecek ellerinizden opuyoruz.
Rabime emanet olun
Özden ÇİÇEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
www.ozdencicek.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Emperyalizmin kıskacı Yazan Özden Çiçek
Cvp: Emperyalizmin kıskacı Yazan Sabri Tandoğan