Sayın Nermin Yılmaz,
25.4.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, yine beni ölünceye kadar üzecek onbir çuval olayından bahsetmişsin. Biliyor musun, bu benim hayatımın en büyük ıstırabı. O gün, çuvallar onbir subayın başına geçmekle kalmadı, yetmişüç milyonun başına geçti. Zaten kasten yapılmıştı. O onbir subayın hiçbir kabahati yoktu. Yalnız (ben kendim için konuşuyorum) o anda ölümü göze alıp şehit olmak gerekirdi, mücadele gerekirdi, savaşmak gerekirdi. Kuzu kuzu teslimiyeti bir türlü içime sindiremiyorum. Bu ileride torunlarımız tarafından da nefretle, lanetle hatırlanacak bir olay. Amaç, sadece psikolojikti. Bir aşağılık kompleksi yaratılmak isteniyordu. O emri veren komutana ömür boyu lanet edeceğiz. Bazı Amerikalılar hayret ediyorlar, Allah Allah diyorlar eskiden Türkler bizi severlerdi, şimdi neden böyle oldu? Be kardeşim, nasıl olmasın, hergün aslan gibi memleket çocukları PKK kurşunlarıyla şehit oluyorlar, hayatlarının baharında, en güzel yaşlarında toprağa giriyorlar. Bunları besleyen, eğiten, silahlandıran en küçük nüansına varıncaya kadar ihtiyaçlarını temin eden insanlar nasıl bizden sevgi, saygı beklerler, hayret doğrusu. Temel’in dediği gibi “bunlar ya sayı bilmiyorlar, ya dayak yememişler”. Bizler Eisenhover’i sevdik, Kenedy’yi sevdik. Kenedy öldürüldüğü zaman günlerce, haftalarca yas tutanlarımız oldu. Ben, o meş’um günü hala unutamadım. Kenedy denilince yüreğim sızlar. En yakın bir akrabam gibi severdim Kenedy’yi. Ama Bush yönetimi içimizdeki o sevgiyi söktü aldı. Hergün aslan gibi yiğitlerimiz peş peşe şehit düşerken, söyle kardeşim Allah aşkına söyle ben seni nasıl seveyim. Başlarına çuval geçirdiğiniz o onbir insanın suçu neydi, günahı neydi? Eskilerin bir sözü vardır “Vur, fakat dinle” derler. Şimdi siz hem vuruyor, hem dinlemiyorsunuz. Bu PKK meselesi açıldığı zaman bekleyin, dişinizi sıkın, tahammül edin diyorsunuz. Be insafsız adamlar gözümüzün önünde aslan gibi evlatlarımız birer birer toprağa girerken biz nasıl feryad etmeyelim. Sizde hiç utanma, sıkılma yok mu? Yarın Allah’ın huzuruna çıkacağına inanmıyor musunuz? Biz, tarih boyunca Allah aşkına söyleyin, size ne kötülük yaptık? Hep bizden sevgi geldi, yakınlık geldi, dostluk geldi. O günü hiç unutmam Eisenhover Ankara’ya gelmişti, sevinçten yer yerinden oynadı. Eisenhover’i babamız gibi bağrımıza bastık. Şimdi ona gösterdiğimiz sevgiyi Bush’a da mı gösterelim istiyorsunuz, hiç mi sizde vicdan yok? Yarın, Allah’ın huzuruna çıktığınız zaman, bu sebep olduğunuz cinayetlerin hesabı sorulduğu zaman merak ediyorum ne yapacaksınız? Şunu iyi bilin ki aslan gibi evladı sizin yüzünüzden toprağa verilirken hiçbir ana baba lanet okumadan, beddua etmeden kendini alamaz. Şimdi siz onlardan nasıl sevgi bekliyorsunuz? İnsaf. Yüzlerce insaf, binlerce insaf.
Ne diyelim, Amerikalılar inşallah hatalarını anlarlar. Önce Allah’dan, sonra şehitlerin anne babalarından af dilerler. Ve inşallah yine Eisenhover’in zamanındaki, Kenedy’nin zamanındaki güzel ilişkiler tekrar başlar. Bizler, Atatürk’ün izinden gidenler “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyoruz. Herkesin iyiliğini, güzelliğini istiyoruz. Bizi anlayın lütfen. Bizler yüce Türk Milleti olarak o kadar temiz ruhlu, temiz duygulu insanlarız ki Irak’da ölen Amerikalı askerler için de ıstırap duyuyoruz. Birkaç politikacının çılgın ihtirasları uğruna ölen o gencecik insanlar için de acı duyuyoruz. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve şehit annelerinin gözyaşlarının daha fazla akmaması için kesin kararlar alın. Diyeceğimiz bu kadar. Allah bize de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de sulh, sükun, anlayış, barış ve mutluluk dolu güzel günler göstersin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir Yazan Nermin Yılmaz
Cvp: Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir Yazan Sabri Tandoğan