Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Edep bazan edepsizden öğrenilir.
Gönderen : Esra
Tarih : 5/10/2018 12:19:57 PM


.


Sevgi ve Saygılarımı sunarım Hocam;


Müsaadenizle,dün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum.Bilirsiniz bazı hanımlar arasında bir "gün" modası vardır,daha doğrusu biraraya gelip "dedikodu,gıybet,yalan..." nev'inden şerlerin konuşulmasının yaygın olduğu bir moda vardır.Dün bize gelmişlerdi.Ben öğleleyin evden çıktım,akşama doğru geldim.çoğu dağılmış,bir iki tanesi hala oturuyordu,ancak o kadar konuşuyorlar ki bir dakika olsun susmadılar.Sesleri misafir salonundan benim odama ulaşıyordu.Bir iki dakika (nezaketen) yanlarında otursam,fenalık geçirip tekrar içeri kaçıyordum.


Derken birisi, "Boynumda sinir sıkışması oluyor,doktorlara gidiyorum çare bulamıyorlar,psikiyatriye sevkediyorlar,onlarda panik atak hastası olduğumu söyleyip,yatıştırıcı ilaçlar verdiler,aman ne yapacağımı bilmiyorum,of of..."şeklinde bir ara konuştu.


Ben,karşımda kim olursa olsun doğru bildiğim şeyleri söylemekten hiç çekinmem,bu nedenle konuşurken çok rahat ve sükunetle herşeyi olduğu gibi söylerim.


Ona dedim ki: "Bence sinir sıkışması senin çok konuşmandan, dedikodu yapmandan ve öyle ortamlarda sürekli bulunmandan kaynaklanıyor,sen farkında olmuyorsun ama,ister istemez negatif yükle beynin doluyor" dedim.Bu sefer hepsi bir ağızdan başladılar tartışmaya,ben hiç girmedim aralarına.Biraz susunca onlara Resulullah Efendimizin "Ya hayır söyle,yahut sus" hadis-i şerifini hatırlattım.Tekrar hepsi birden başladılar,işte o hadis onu anlatmıyor,işte "hayır" derken şunları şunları kastetmiş Peygamber Efendimiz,biz biradayız konuşmadan durulur mu?Ayıp olur karşında ki muhatabına...şeklinde yine tartışmaya başladılar.Ben yine dinledim sesimi çıkarmadım.Hani deli kuyuya bir taş atar,bin akıllı onu çıkarmaya çalışır ya,öyle bir durum.


En sonunda içlerinden birisi şöyle söyledi :" Aslında doğru,bile bile günah işliyoruz,konuşmayabiliriz,ama ne yapalım alışmışız,ahirette ne yapacağız? ".Bende ona dedim ki "Tövbe etmezseniz,belki ahirete kalmaz,Allah korusun burada burnunuz sürtülür."Bunun üzerine kadın başladı gülmeye,"Aman Allah korusun ne yaparız?" türünden laflar etmeye.Ve diğerleride bunun karşısında gülmeye başladılar.Ben "lütfen gülmeyin,bu çok ciddidir,küfre girersiniz" dedim,ama aptal aptal devam ettiler."Bu kadar önemli bir konu husunda sizin yaptığınıza ortak olamam" deyip,çıktım yanlarından,bunlardan bazılarının başka yerlerde,bana "ukala,kendini beğenmiş" yaftasını yapıştımalarını tekrardan göze alarak.


Hocam,bir yandan da söylediklerime üzüldüm,çünkü benim tüylerimi diken diken eden bir mevzunun,dedikodu,gıybet mevzusunun alaya alındığı bir ortama belki de katkıda bulundum.


Hocam doğru mu yaptım,bu konuda ne söylersiniz?


Hürmetle ellerinizden öperim.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Esra Hanım,


Kıymetli yavrum, fikir olarak, muhteva olarak tamamen haklısın. Fakat bir de işin başka bir yönü var. Herşeye rağmen İslam edebi, İslam zarafeti, İslam inceliği ön planda olmalı. Hayatta tanıdığım velilerin en incelerinden, en zariflerinden olan Paşa Dede Hazretleri negatif bir duruma örnek vereceği zaman mesele “bizim gibi tembeller, bizim gibi söz dinlemezler, bizim gibi cahiller” derdi. Kıymetli yavrum, önemli olan karşı tarafa hatasını söylemek değil, o hatayı ona bir daha yaptırmamak. Bu o kadar incelik isteyen bir iş ki şimdi sen doğruları söyledin, iyi güzel. Peki, ne faydası oldu? Onlar Peygamberin Hadisini bile evirip çevirmeye başladılar. Senin konuşma üslubun onların nefislerini büsbütün alevlendirdi, azgınlıklarını, şımarıklıklarını, terbiyesizliklerini büsbütün artırdı. Peki amaç ne? Onları ıslah değil mi? Onları nezih, temiz, efendice bir yola davet değil mi? Mesele burada yavrum. Olaya lütfen bu açıdan bakalım. Bir gün Resulullah Efendimiz yolda gidiyormuş, Ebu Cehil görmüş, çok acı sözler söylemiş. Resullullah Efendimiz mukabelede bulunmamış, bir Mekkeli durumu görüyor koşa koşa gidiyor, Hazret-i Hamza’ya durumu anlatıyor. Hazret-i Hamza çok üzülüyor, hemen arıyor, Ebu Cehili buluyor, bi güzel dövüyor. Sonra Resulullah Efendimize gidiyor “Öcünü aldım” diyor, Ebu Cehil’i perişan ettim”. Peygamber Efendimiz hiçbir memnuniyet göstermiyor. “Keşke” diyor Hazret-i Hamza’ya “onu döveceğin kadar güzel sözler söyleseydin. Kur’an-ı Kerim’den ayetler okusaydın. Belki kalbine giden bir yol bulunurdu”. Lisede talebeyken bu olayı okumuştum. Beni çok etkilemişti. Aradan nice yıllar geçti, o günün heyecanının hala duyuyorum.


Kıymetli yavrum, inşallah beni anlamışsındır. Yeni maillerini bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]