Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Muhteşem bir mail.
Gönderen : "Öğrenci"
Tarih : 5/11/2018 2:28:11 AM


.



Muhterem hocam,







Sizin huzur evleriyle ilgili tamamen hak verdiğim yazınızı okuyunca yıllar önce seyrettiğim bir televizyon programını hatırladım.










O programda İsveçli bir araştırmacı İsveç toplumunun geçirdiği değişimi anlatıyordu."Şu anda" diyordu "İsveçliler dünyanın en refah toplumlarından biri ama aynı zamanda dünyanın en yalnız insanları. İsveçliler yalnızlıkla doğumla beraber tanışıyorlar ve ölünceye kadar yalnız yaşıyorlar. Öldüklerinden değil evlatlarının, komşularının bile haberi olmuyor. Ancak apartmanda yayılan kokuyla birisinin öldüğünü anlıyorlar. Biz halbuki 100 sene önce böyle bir toplum değildik. Ailelerde 3-4 kuşak birden yaşardı, ailenin büyükleri ölünceye kadar aynı evde otururlardı. Geleneklerimize bağlıydık, komşularımızla ve akrabalarımızla ilişkilerimiz sıcaktı. Sonra zengin ve refah içinde bir toplum olmak için bu aile yapımızı değiştirmeye karar verdik. Kapitalizmin gelişmesi için bireyciliğin ve tüketimin artması gerekiyordu. Evlenen gençleri ayrı evlerde oturmaya teşvik ettik, onlara ucuz krediler verdik, onlara bunun çağdaş yaşamın bir parçası olduğunu anlattık, yaşlılar için huzurevleri kurduk. Çünkü insanlar ne kadar ayrı ve bağımsız yaşarlarsa tüketimleri o kadar artardı. Gittikçe daha çok tüketen ve bireyci bir toplum olduk, bu da bizi tüm geleneklerimizden ve manevi değerlerimizden kopardı. Artık gelişmiş fakat bireyci ve yalnız bir toplumuz ve işin acısı artık geriye dönemeyiz."










Biz, henüz onlar kadar yalnız değiliz, fakat toplumun geçirdiği değişime bakınca o yolda büyük bir hızla ilerliyoruz. Bir tarafta tüm toplumu örümcek ağı gibi kuşatan adına çağdaşlık denilen, ilericilik denilen tüketime ve bireyciliğe dayalı son derece planlı ve organize işleyen bir sistem. Diğer tarafta bu sisteme direnmeye çalışan hala manevi değerlere bağlı, ahlaki yaşama önem veren, erdemli olarak yaşamanın mücadelesini yapan insanlar. İki tarafın arasındaki mücalede güç olarak sistemin çok ağır bastığını söylemek gerekir. Eğitim sistemi, basın, görsel medya, ekonomi, siyaset, tüm kültürel araçlar büyük ölçüde sistem tarafından kontrol ediliyor, hatta din bile genel anlamıyla sistemle uyumlu bir hale getirilmiş durumda. Yaşadığımız çağda dünyanın en zor işi nedir diye sorulsa, cevabı şu düzen içerisinde hayırlı ve iyi bir evlat yetiştirmek olurdu herhalde. Çünkü bir çocuğu çok iyi eğitmeniz ve her konuda ona örnek olmanız artık yeterli değil. Ona ne kadar iyi bir eğitim verirseniz verin, okul çağından itibaren onu sistemin çarklarına emanet ediyorsunuz. Çocuğunuz eğitim ve iş yaşamı boyunca görerek ve yaşayarak öğrenecek ki, toplumu yöneten değerler sizin öğrettiğiniz değerler değil, sistemin değerleri olan para, makam, mevki gibi değerler ve bunlara ulaşmak için bütün yollar mübah olarak görülüyor. Onu hayata hazırlamak için başka şeyleri de öğretmeniz gerekiyor. Ona her koşulda dürüst ve onurlu kalması için her şeyden fedakarlık etmesi gerekebileceğini, bu sistemin içinde kişiliğini koruyarak kalmasının yalnızlık pahasına olabileceğini, toplumdaki herkes onu suçlasa ve ayıplasa bile her zaman doğru olanı yapması gerektiğini, hayattaki en önemli şeyin imanlı, temiz ve dürüst yaşamak olduğunu, gerektiğinde bunun için canını bile vermekten çekinmemesini, herkese karşı iyi olmasını fakat Allah'tan başka kimseye güvenmemesi gerektiğini de öğretmelisiniz.





Benim bir çocuğum yok, fakat olsaydı bunları öğretmeye çalışırdım. Ancak şunu da biliyorum ki bir aile bir çocuğu dünya getirdiğinde onu hayatla büyük bir savaşa gönderiyor. Öyle bir savaş ki, evladınızı ne kadar iyi yetiştirirseniz yetiştirin, Azize anne gibi melek gibi bir insan olsanız da, yaşlandığınızda sizi terkedip tek başınıza ölüme bırakma ihtimali de var. Hayat denilen bu büyük oyunda ne paranın, ne sağlığın, ne evladın,





hiçbir şeyin güvencesi yok. Sadece Allah'a tam olarak güvenebilirsin. Bu hayatta dost olarak insana Allah yeter.





Herkesin ortak olarak dileyebileceği bir duayla sözlerimi bitiriyorum: Allah kendisinden başka kimseyi, kimseye muhtaç etmesin.










Saygı ve sevgilerimle





Öğrenci





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın “Öğrenci”,





Kıymetli yavrum, mailini büyük bir saygı ile okudum. O kadar güzel yazmışsın ki. İçimden tekrar tekrar okumak geçiyor. Seni yürekten kutluyorum.





Selam, sevgi ve saygı ile.










Sabri Tandoğan


Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]