.
Çok Kıymetli ve Çok Sevgili Büyüğüm,
Size ve bütün dostlara hayır dolu, bereket dolu, samimi dostluklar ve paylaşımlarla, sevgilerle dop dolu, sağlıklı, huzurlu, bereketli nice zamanlar dilekleriyle merhabalar...
Efendim, layıkı vechile görebilenlerden ve nefsaniyetten uzak kalarak en yalın duygularla sevebilenler, bütün cemadatı bir gözle görerek içinde eriyebilenler ne kadar güzeller... Vaktiye Dicle’nin kenarında yaşayan bir adamın hikayesi anlatılır. Adam her gece Dicle’yi yüzerek geçer ve karşıdaki sevdiği hanımla görüşmeye gidermiş ve yine aynı şekilde dönermiş geriye. Bir akşam bu hanımla buluştuklarında gözüne bir siyah leke ilk defa ilişmiş ve sormuş nedir diye. Kadın, “o bendir, yüzümde doğuş beri var” demiş ve eklemiş gülümseyerek “sen sen ol, bu gece yüzerek karşıya geçme”. Adam dinlememiş ve geriye dönerken boğulmuş nehirde.
Mecnun’un hikayesi de pek düşündürücüdür: Ülkenin ileri gelenleri çok üzülürlermiş Mecnun’un haline ve görelim şu Leylayı bir demişler. Sonra Mecnun’a gelerek, “Senin demişler uğrunda çöllere düştüğün Leyla’yı gördük, kara, kuru bir kızcağız, onda bu kadar ne buldun ki çöllere düştün?” Mecnun iç çekmiş, “Ah, demiş, siz onu bir de benim gözlerimle görebilseydiniz, bunu bana sormazdınız...”
Efendim, bizler de eşyaya, cemadata baktıkça farklı görüyor ve algılıyoruz ve varlığa “ulu nazar”la bakmak yerine “ben” liğin penceresinden baktıkça nefsin çukurundan çıkamıyoruz ne yazık ki...Oysa ne güzel söylemiş büyüklerimiz:
“Çekil aradan, kalsın Yaradan” diye...
Sayın büyüğüm, siz de çok kıymetli öğütlerinizle varlığı gerçek güzellikleriye görebilmeyi sağlayan evrensel sevgiye ve o sevginin sonsuz kumsallarına açılan deryaya çıkabilmenin yollarını ne güzel gösteriyorsunuz bizlere, sade sözle değil örnek olarak ve bizzat uygulayarak hayatınızın her anına...
Biliyoruz ki size ne kadar çok sevgiler sunsak az, çok az... Ama ne yapalım... Sadece “Madem ki böyle duygularımız var, şükürler olsun” diyebiliyor, sizin sevgi yolunuzda ellerimizde güller, kalplerimizde yeni doğmuş bir sabah güneşince sevgilerimizle yürümeye ve karınca misali de olsa ilerleyebilmeye çalışıyoruz. Hiç şüphe yok ki yine sizin dualarınızla ve yine sizin himmetlerinizle beraber...
Ve size sonsuz, hürmet, selam, sevgi ve dualarımızı gönderiyor, özlemlerimizi sunuyoruz. Sağolun, varolun...
Çiğdem
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Çiğdem Hanım,
Kıymetli yavrum, mailin o kadar güzel ki insan okumaya doyamıyor. Keşke tasavvufun özü nedir diye soranlara senin bu mailini gösterebilsek. Bir mana büyüğü “Tasavvuf yar olmak, bâr olmamaktır”, der. Verdiğin örnek beni ürpertti. Dicle nehrini yüzerek geçen adam o gün sevgilisinin yüzünde bir ben görüyor. O ben hep vardı. Ama aşkının büyüklüğünden göremiyordu. Kadın diyor ki, “Bugün yüzerek geçme. Başına birşey gelebilir”. Adam dinlemiyor, ve boğuluyor. Üzerinde nice yıllar tefekkür edilecek müthiş bir anektod. Adam, nefsaniyetle baktığı için ilk defa o gün sevgilinde bir kusur gördü. Ve onu dinlemedi, ve boğuldu. Hepimizin bu kainattan çıkaracağımız öyle dersler var ki ona nefsaniyetle baktığımız zaman kendimize göre nice hatalar, kusurlar, yanlışlar görüyoruz. Allah’ım ne olur, ona bir de Hak gözüyle bakabilsek. Ona aşık olabilsek, hayran olabilsek, o zaman şu yeryüzünün bir cennetten farksız olduğunun bilincine varırdık. Yarabbi, bu ne muhteşem bir olay. Kusur gören, yanlış gören, hata gören hep bizim nefsimiz oluyor. Kenan Rıfai Hazretleri’nin talebesi olan Azize Anne sohbetlerinde hep “Çekil aradan, kalsın Yaradan” derdi. Uzun yıllar önceydi. Lisede öğrenciydim. Bir gün bir kitapta büyük hristiyan mistiği Sen Ogüst’ün bir sözünü okumuştum beni yıllarca düşündürdü, bazan ağlattı. O büyük insan “Geliniz, bir anımızı imanlı geçirelim” diyordu. Zaman zaman bu söz beni hala ağlatır. Ben bu sözün yorumunu şöyle yaptım: “geliniz nefsaniyetimizi şöyle bir kenara bırakalım. Hayata hâl gözüyle bakalım. O zaman kadar görmediğimiz nice güzellikleri müşahede edeceğiz. Hayretler içinde kalacağız, ulu nazarla bakacağız. Olay bundan ibaret kıymetli yavrum. Bize hayatı dar eden, bize hayatı zehir eden güzellikleri görmemize engel olan hep nefsimiz olmuyor mu? İşte tasavvufun amacı bu nefsi bir kenara koyarak hayata Hak gözüyle bakabilmek. Yapabilenlere ne mutlu. Dua edelim, Allah bizlere de tüm insan kardeşlerimize de nasip etsin. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.