.
Pek Sayın Hocam,
Öncelikle sitenize Rilke'yle ilgili kitabınızı koymuşsunuz aldım ve okudum hakkınızı helal edin lütfen...
Sizin zevkinize ve dünyaya bakış tarzınıza çok güveniyorum, ben sinema sanatıyla da yakından ilgiliyim, bana önerebileceğiniz film veya yönetmen var mı acaba şimdiden çok teşekkürler ...
Saygı ve sevgilerimle...
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Yusuf Bey,
Kıymetli yavrum, beni hayat boyu en çok etkileyen filmler “Çağrı”, “Son İmparator”, “Ayı” ve “Ağa Düşen Kadın” oldu. Çağrı filmindeki Antony Quinn’in gösterdiği başarıyı unutamıyorum. Filme beş kere gittim. Son imparator filmi kelimelerle anlatılması mümkün olmayan muhteşem bir eserdi. Son Çin imparatoru, Mao İhtilalinde tahtından indirilir ve zulüm olsun diye bahçıvan yapılır. Bir gün ağaçların altını çapalarken bir kızıl muhafız gelir. Aklı sıra eğlenmek ister. Yaklaşır, “Ooooo, sayın imparator, bu ne düşüş? Dün, koskoca bir imparatordunuz bugün bir bahçıvan. Size acıyorum doğrusu.” İmparator ayağa kalkar, ceketini ilikler, “Sayın muhafız,” der, “ben dün imparatordum, görevimi en iyi yapmaya çalıştım. Bugün bir bahçıvanım. O da şerefli bir görev. Şimdi bahçıvanlık görevimi en iyi yapmaya çalışıyorum. Değişen hiçbir şey yok. Önemli olan görevini en iyi yapabilmek.” Kızıl muhafız, bu cevap üzerine utanır ve kıpkırmızı olur. Sonra kaçar. Bu sahne beni o kadar etkilemişti ki kaç kere sinemaya gittim, hatırlamıyorum.
Ayı filminde birkaç kendi bilmez serseri ava çıkarlar ve bir yavru ayıyı vururlar. Anne ayı, buna o kadar üzülür ki her yerde yavrusunu aramaya çıkar. Bir gün o avcılar tekrar ava çıkarlar. Avcılardan biri susar. Çeşmeden su içmeye gider. Ayın, yavrusunu vuran adamı tanımıştır. Usulca arkadan yaklaşır. Adam suyu içer, döner, ayıyı görür. Büyük bir korkuya kapılır. Titremeye ve ağlamaya başlar. Ayı, adama bakar, bakar ve sonra yüzüne tükürür. Sonra gider. Bu sahne de beni çok ürpertmişti.
Etkilendiğim filmlerden biri de “Ağa Düşen Kadın” idi. Orijinal ismi “Ağ” olmasına rağmen onu dikkati çekmek için “Ağa Düşen Kadın” olarak değiştirmişlerdi. Film, Güney Amerika’daki bir balıkçı kasabasında geçiyordu. Filmin ilginç yönü şurada idi: Hemen hemen konuşma yoktu. Herkes duygularını, düşüncelerini bakışlarıyla anlatıyordu. O filmi seyrederken duyduğum heyecanı unutamam. O bakışla anlatılan duygular, düşünceler filmde öyle güçlüydü kü insan “İyi ki,” diyordu, “insanlar konuşmuyordu.” Beni en çok etkileyen bir film de ilk gençlik yıllarımda seyrettiğim bir Alman filmiydi. Bir kasabanın ortasından bir nehir geçiyordu. Zaman zaman bu nehir coşuyor, köpürüyor, sular altında bırakıyordu. Evlere, sular giriyor, ekinler sular altında kalıyordu. Sonra bir gün kasaba halkı çare için bir mühendise başvurdular. O, özel aletler getirdi, suyun kenarında elektrik üreten bir tesis kurdu. Artık o deli dolu akan nehirden eser kalmamıştı. O elektrikle evler aydınlanıyor, sabaha kadar hastanede çalışılıyor, okullarda çalışmalar yapılıyordu. Bu film bana on beş yaşımda şunu ilham etti: İnsanın o genç yaşlardaki deli dolu bir nehir gibi akan insel duyguları tıpkı o kurulan tesis gibi bir başka yöne, kültüre aktarılabilirdi. Ben de gece gündüz deliler gibi çalıştım, okudum, yazdım ve o duygularımın baskısından kurtuldum. Acaba bugün kaç ana baba, kaç doktor bunu gençlere öneriyor…
Değerli yavrum,günümüzde sinema sanatı, tiyatro gibi çöktü. Artık işlenen ana tema, seks oldu. İnsanları tahrik eden filmler çevriliyor. Bu sanat adına işlenen bir şerefsizlik, bir alçaklık değil midir? Aylarca “Issız Adam” diye bir filmin reklamı yapıldı. Ama inanılmaz ölçülerde. Filme giden arkadaşlarıma sordum. “Aman,” dediler, “iyi ki gitmedin. Bu çok adi, çok rezil bir film.” Onun için yavrum, ben bir süredir sinemaya gitmiyorum, tiyatroya gitmiyorum. Ne zaman ciddi sanat eserleri sahneye konulursa o zaman giderim.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Makamı Âli Olsun.