Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Utandıran tembellik.
Gönderen : Suna
Tarih : 6/25/2018 8:59:53 AM


.


Aziz Babacigim, sevgili Gönül Dostlari,


insallah her gününüz birbirinden güzel gecsin.


Bugün size içinde bulunduğum Almanya ve buradaki Alman ailelerden biraz bahsetmek istiyorum.


Okuldan cikan cocuklar eve yemege giderler, ögle yemekleri dakikdir . Ögleden sonralari da cocuklar icin programlanmistir. (Ben bazen abartili buluyorum )


Pek cok cocuk daha kücük yaslardan itibaren bir enstrüman calmasi icin müzik, enstrüman dersine gönderilir yada spor kurslarinada yazdirilmis olan cocuk spor salonuna, dersine götürülür.
Bu sekilde cocuklar bir spor faaliyetinde de bulunurlar. Örnegin yüzme, voleybol, futbol, tenis. Kimisi cok iddialidir, kimisi degil. Ancak bu yapilanlar kesinlikle düzenlidir, mümkün mertebe gerceklestirilir.
Evde cok fazla televizyon acilmaz, zaten buna vakitleride kalmaz. Örnegin bizim üst kat komsularimizin televizyonuna yayinlar bagli degil. Sadece arada bir bazi filmleri videodan izliyorlar.
Bunlar yaklasik 8. sinifa kadar olan faaliyetler. Eskiden bu durum daha üst siniflara kadar cikabilirdi. Ancak internetin olumsuz yanlari, oyunlari pek cok ergenlik cagindaki gencin basini döndürdügü icin genclerin hali cok da iyi sayilmaz.
'Okullarda her yil iki kez veli toplantisi yapilir, bu toplantilara hemen her Alman veli katilir. Nedense bizim Türk velilerin pek vakti olmaz. Toplantiya gelenler geldiklerine dair imza bile atarlar, buda verilen önemin bir ayrintisi.


Almanlar cocuklari ile cok ilgilenirler, okuldaki durumlarini takip ederler. Onlarla pek cok kez büyük insan gibi konusurlar. Bu konusmalara vakit ayirir, cevabi en güzel sekilde vermeye calisirlar.


Ve onlarin cocuklari notlarini daha iyi alarak daha cok bilgi edinebilecekleri okullara alinirlar.


Ben burada size bir soru sormak istiyorum, siz cok farkli yetistirilerek mükemmel bir insan oldunuz. Rahmetli annenizin, babanizin ve babaannenizin size verdigi egitim cok daha basarili. Ve elbette siz bu güzel insanlar icinde yetismis bir Aydinlatici olarak bizleri yetistiriyorsunuz.


Ancak günümüzde cocuklarin durumlarina müdahale etmedikce, yada az ilgi gösterilince burada yasayan Türklerin cocuklari gibi pek cogu kendilerine birsey kazandirmayacak okullara yönlendiriliyorlar. Ya da sokaklarda gezip, yüksek sesle müzik dinlemeyi marifet sayan issiz gencler yetisiyor.


Biliyorum yakinda konferansinizin konusu da "cocuk egitiminde yaptigimiz yanlislar"..


Ancak minicik de olsa bu fakire simdiden biraz akil verirmisiniz?


Ayirdiginiz kiymetli vaktiniz icin tesekkür ederim, hürmetle ellerinizden öperim. Allah size saglik, afiyet versin. Basimizdan eksik etmesin. Amin


Evladiniz Suna


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Suna Hanım,


Kıymetli yavrum, ben öteden beri Almanların disiplinine hayranımdır. Nitekim bu disiplin sayesinde Almanlar dünyanın en güzel otomobilini ürettiler. Mercedes fabrikasının kapısına “Bundan daha iyisini Allah yapar” yazarak bütün dünyaya meydan okudular. Otomotivdeki dünya devleri bütün çabalamalarına rağmen Mercedes ayarında bir araba üretemiyorlar. Alman gençlerinin bir plan, program ve disiplin altında yetiştirilmelerini sen dahi yadırgıyorsun. Aşırı buluyorsun. Ama ne yapalım ki gerçek bu. Bizler bugünkü salak, serseri, aptal halimizi hep disiplinsizlik yüzünden kazandık. Olmaz böyle şey. Ben, hayatımda on dakika camın önüne oturup salak salak etrafı seyretmedim. Üç yaşından beri her dakikamı değerlendirmeye çalışıyorum.


Rahmetli annem çalışırken arada beşer, onar dakikalık dinlenmeler yapar, divana uzanırdı. Ama o arada muhakkak eline bir kitap alırdı. “Oğlum,” derdi, “bu süre içinde 3-4 sayfa okunabilir. Zamanın her dakikasını değerlendirmek gerekir.” Rahmetli babannem de her an bir çalışma içindeydi. Nur içinde yatsınlar. Geçenlerde bir spor dergisinde okudum, Amerikalılar geleceğin yüzme şampiyonlarını yetiştirmek için çocuk doğar doğmaz en yakın 1-2 gün içinde onu denize sokuyorlarmış. Beethoven’in babası bazan 4-5 yaşındayken en ağır görevlerle çalıştırır, “Akşama kadar şu parçayı pianoda çalmazsan seni zincire vururum” dermiş. Maalesef bizler toplum olarak çok tembeliz. Miskin, uyuşuk insanlarız. Şu konuşmalara sık sık rastlıyoruz: “Hasta mısın? Neyin var? Seni biraz düşünceli görüyorum.” Bu korkunç birşey. İnsanın en asli görevi varoluş nedeni düşünebilmek. Bizlerin düşünceden ödümüz kopuyor. Onu bir hastalık gibi görüyoruz. Bu kafayla nereye varabiriz? Durum ortada.


Almanya’da bir hanım var, ikide birde mail gönderiyor, “Ay,” diyor, “sıkılıyorum, bunalıyorum, çıldıracağım.” Ben hayretler içinde kalıyorum. Almanya gibi bir yerde insan nasıl sıkılır? Okusana kardeşim. Kendini yetiştir. Başta Almanca olmak üzere birçok diller öğren. Resim yap, bir enstrüman çalmasını öğren. Sinemaya git, tiyatroya git, Beethoven’in Cd’lerini al, dinle. Hiçbirşey yapamazsan git, büyük mağazaların vitrinlerini seyret, iş merkezlerine gir, oradaki marketlerde etüdler yap. Nasıl tanzim edilmiş, mallar nasıl teşhir ediliyor, çalışanların ciddiyetleri, ruh halleri nasıldır, etüdler yap, bir güzellik avcısı ol. Gördüğün her güzel şeye bak. Bu isterse bir mağazanın isminin yazılışı olsun, satılan malların ambalajları olsun, incele, büyük kiliselerin binaların mimarisini incele. Daha sabaha kadar nice şeyler sıralayabilirim. Ama bizim şımarık, hoppa, züppe yetiştirilmiş hanımefendimiz sıkıntıdan boğulduğunu yazıyor. İnsanın insaf be, diyeceği geliyor.


İşte böyle yavrum. Biz, kendi serseriliklerimizi, itliklerimizi, tembelliklerimiz olduğu gibi çocuklarımıza aşılıyoruz. O melek yavrulara ne veriyoruz ki, ne isteyelim


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan


Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]