.
SABRİ BABA İLE SOHBET
YUMUŞAK VE TATLI SÖZE HİÇBİR İNSAN DUYARSIZ KALAMAZ
(Gönül Dostlarından bir hanım, âmirinin kendine verdiği bir görevi itirazsız bir şekilde yapmakla birçok güzelliği yaşadığından bahsettikten sonra)
Sabri Tandoğan Efendi Hz: Yavrum, memuriyet hayatında, eğer memur olacaksan, ilk günü sana bir yer gösterecekler, işte burada çalış diyecekler, orada emekli olduğun güne kadar hiç sesin soluğun çıkmayacak. Sâmi Efendi Hazretleri gibi sükût yavrum. Sadece önündeki işi yapacaksın, o kadar. İtiraz yok. Şikâyet yok.
Bir gün bir telefon geldi, İstanbul’dan bir hanım, bir kuyumcu ile evliymiş. Kocası İstanbul’un en zengin kuyumcularından biriymiş. “Ben, saray gibi bir evde oturuyorum, kapının önünde özel arabam var, özel şoförüm var.” dedi. “Yirmi dört saat görevde. Ama bir şikâyetim var, kaynanamdan çok bunalıyorum, boşanmayı düşünüyorum, ne dersiniz?” dedi. “Kızım” dedim, “mesele çok basit. Nerede kayınvalideni görürsen, boynuna atılacaksın, ‘Ah annem, sen dünyadaki annelerin en tatlısısın, en iyisisin, bir tanesisin.’ deyip yanaklarından öpeceksin. Arada sırada çarşıdan pazardan gelirken, ona minicik de olsa hediyeler alacaksın.” dedim. “Pahalı şeylere gerek yok, bu yerine göre bir simit, yerine göre birkaç sap nergis, yerine göre bir gül, bir karanfil olabilir.” dedim. “Mütemadiyen de, kaynananın gıyabında, onu ne kadar sevdiğini, ona ne kadar bağlı olduğunu, gerekirse hiç çekinmeden canını bile verebileceğini söyleyeceksin.” dedim. Çünkü o laflar gider kayınvalidenin kulağına. On beş gün sonra evden çıkmış kayınvalide, mahallede kapı kapı dolaşmış, “Komşular, benim gelinim meğer bir melekmiş, ben görememişim.” demiş. Olay bu işte yavrum…
—Efendim herkeste aynı netice olur mu?
Sabri Tandoğan Efendi Hz: Olur yavrum. Tıpkı şunun gibi; hani bazı filmlerde görüyoruz, petrol çıkarmak için kuyular açılıyor, bir bakıyorsun bir haftada petrol fışkırıyor, sevinçle bayram yapıyorlar. Bazı kuyularda da iki sene, üç sene çalışılıyor, öyle petrol çıkıyor. İnsan gönülleri de böyle. Bazı insan, hemen bir iki kompliman, bir iki güzel söz, boynuna bir sarılma “Annem, canım annem, tatlı annem benim” yeter. Ama bazı insana iki sene, üç sene... Ben buna tahammül edemem derseniz ona bir şey diyemem, ama bunun formülü bu. Nihayet onun da kuyusundan petrol gelir.
Biz ne yapıyoruz, o görümce diyoruz, yaka silkiyoruz. Belki o, yeryüzünde Allah’ın bir meleği.
Ben beş yaşındaydım, bir radyonun müdürüne mektup yazdım. Müdür amca, sabahleyin radyoda bir türkü dinledim, çok üzüldüm, lütfen bu türküyü bir daha çaldırmayın dedim. Bir daha da çaldırmadılar. Şöyleydi türkü;
Kaynanayı nitmeli?
Merdivenden itmeli.
Tıngır mıngır düşerken,
Geçip seyir etmeli.
Ben beş yaşındayken çok gücüme gitti bu türkü. Böyle şey olur mu, dedim. Mesele burada, gönül kapılarını açacağız yavrum. Nasıl açılır bu? Tatlı dil, güler yüzle. Ne Buyuruyor Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Hak, Hz. Mûsa’ya, “Ya Mûsa, Firavun’la konuşurken, yumuşak ve tatlı söyle.” Ne olur bunu her gün on kere tekrar edin, istirham ediyorum sizden. Hepiniz, her gün on kere tekrar edin, “Ya Mûsa, Firavun’la konuşurken, yumuşak ve tatlı söyle.” Hiçbir insan yumuşak ve tatlı söze uzun süre dayanamaz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.