Konu : Taassubun her türlüsünden uzak kalalım.
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
7/4/2018 2:35:41 PM
.
SABRİ BABA'DAN MEKTUP VAR TAASSUBUN HER TÜRLÜSÜNDEN UZAK KALALIM Kıymetli yavrum, Gençlik yıllarımızda hemen her gün okur, işitirdik. Birtakım kimseler kasıla kasıla, ağızlarını yaya yaya, olmuyor efendim, derlerdi, bu cahil imamlarla bu milletin ileri gitmesi imkânsız. Ne yapılacaksa yapılsın, ne fedakârlıkta bulunulacaksa bulunulsun, bu imamlar, bu hatipler okutulsun. Sonra genellemeler yapılır, Türk milletinin geri kalmışlığının sebebi olarak cahil dedikleri, yobaz dedikleri, çağdışı dedikleri imam hatipler gösterilirdi. Bu terane yıllarca sürdü, meraklılar milli kütüphaneye gidip elli-altmış yıl önceki gazete kolleksiyonlarını isteyip inceleme yapabilirler. Hatta bizim gençlik yıllarımızda böyle konuşmak, böyle yazmak bir nevi çağdaşlığın, ilericiliğin ölçütü olmuştu. Sonra imam hatip okulları açıldı, Türk halkı bu okulları benimsedi, bağrına bastı. Ellerinden geleni, bazen de daha fazlasını bu okullar için seferber ettiler. Kimi insan malını mülkünü sattı, bu okulları yaptırdı, kimi insan yine büyük fedakârlıklarla okulun iç donanımını temin etti. Gençlerimiz hem müspet ilimleri, hem dini ilimleri bu okullarda tahsil ettiler. Ne var ki bazı siyasiler, “Onlar bizim arka bahçemiz” diyerek, bu okullara en büyük kötülüğü yaptılar. Oysa o okullar hiç kimsenin, hiçbir siyasal görüşün ne ön bahçesi ne de arka bahçesiydi. Yıllardır özlemi duyulan güzellikler, bu okullarla yurda yayılacaktı. Hiç şüphesiz bu okulların kuruluş aşamasında bazı hatalar yapılmış olabilir, bazı noksanlıklar bulunabilir, bazı hassas konularda normal ölçülere göre bazen biraz geri kalma, bazen biraz ileri gitme olabilir. Yapılan her yanlış düzeltilmesi mümkün, ıslahı kâbil bir durum gösterebilir. Hepimiz iyi niyetle, temiz yürekle, el ele vererek “varsa eğer yapılan hataları” düzeltebiliriz. Mümkündür, ama böyle yapmayıp da imam hatip okullarının ismi geçince, kapatılsın diye feryat etmek acaba ne ile izah edilebilir bilemiyorum. Anlayamıyorum. Bu dilekte bulunanların dayandığı prensipler ne ise, birisi çıksa, güzelce anlatsa, biz de öğrensek. Bu tutarsızlık, bu önce aydın din adamı diyenlerin, sonra bu okulları kapatalım diyenlerin ileri sürdükleri, acaba akılla, bilimle izah edilebilir mi? Sanmıyorum. Bu durum onların sağlam düşünememelerinden, olaylara nesnel bakamamalarından, bilimsel düşünceden uzak olmalarından ileri geliyor. Evet, ifrat ve tefrit, aşırılıklar, taşkınlıklar, ölçüden uzak davranışlar İslâm’ın ruhuna aykırı. Bunda hiç şüphe yok. Peygamber Efendimiz bir gün ashaba seslenirken, “Her şeyin hayırlısı orta yoldur. İslâm’da ifrat ve tefrit yoktur. Hiçbir hususta aşırıya gitmeyin.” buyurur. Cemaatten biri sorar, “Yâ Resulullah, bunun bir istisnası yok mudur, acaba ibadette aşırıya gitsek ne zararı olabilir?” der. Resulullah Efendimiz cevaben, “İbadette dahi aşırıya gitmeyin. Sizden evvel gelen nice kavimler dinde ifrata gitmek yüzünden helâke uğradılar, siz sakınanlardan olasınız.” buyurur. Ölçülü olmak, dengeli olmak, aşırılıklardan uzak kalmak dinin de, bilimin de, medeni hayatın da öngördüğü bir husustur. Bir müessesede hatalar varsa, onların düzeltilmesi için çaba harcamak yerine, onları ortadan kaldırmak isteyen zihniyeti bir türlü anlayamıyorum. Düşünüyorum, bu durum, bu iddiaları ileri süren çok değerli kardeşlerimizin gerçek bir aydın olamamalarından ileri gelmiyor mu acaba? Bugüne kadar nerede bir aşırılık gördüysem, orada cehaletin karanlık sesini duydum. Gerçekten yetişmiş, gerçekten olgun insanlar, hayatta daima insaflı, tarafsız oluyorlar. Olaylara çok yönlü bakıyorlar. İnsanların tabii ihtiyaçlarını göz önünde tutuyorlar. İnsanın çağlar boyu değişik görüntüler içinde de olsa yine de değişmeyen yönleri oluyor. Sevmek gibi, inanmak gibi, hayran olmak gibi. Yüzyıllar ötesinden Yunus Emre, “Yaradılanı hoşgör, Yaradan’dan ötürü.” demiyor muydu? Selam, saygı ve sevgi ile. Sabri Tandoğan Aziz Ruhları Şad Olsun.
|