Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Ölümden ne korkarsın, korkma, ebedi varsın." Ynus Emre.
Gönderen : Ahmet Tomor Hocadan
Tarih : 7/5/2018 5:39:24 PM


.



RUH, YAŞLANMAZ, BOZULMAZ, ÖLMEZ; EBEDİDİR...
"ÖLÜMDEN NE KORKARSIN, KORKMA, EBEDİ VARSIN" YUNUS EMRE
"İnsanın aslı ruhtur. Ruh madde ötesi alemdendir ve "Kün (OL!) emri ile yaratılmıştır, sırrı tam bilinemez, bilinemeyecektir de. İnsanın asıl kalıtsal kişiliği ruhtur. Beden ölür, çürür, ruh yine aynı kalır.


Ruh yaşlanmaz. Yaşlanan bedendir. Bir insan beş yaşında da olsa, yirmi yaşında da olsa, yetmiş yaşında da olsa ruh aynı ruhtur. Peki değişen nedir?


Mesela siz bir delikanlıya son model bir araba verseniz onunla istediği yere rahatça gider gelir. Ama aynı delikanlıya eski bir araba verseniz araba yolda tökezler, bozulur, bir türlü rahatça istediği yere gidemez. Ama gidebileceğini sanır, buna uğraşır ama artık araba eskidiği için yapamaz. Ruh aynı kalsa bile beden yaşlandıkça istediği gibi davranamaz. Ölüm halinde de ruh yine aynıdır, ancak bedene hükmetme kabiliyeti artık tamamen kaybolmuştur. Aynı felçli bir kimsenin istediği halde organlarını kımıldatamaya gücü yetmediği gibi ruh da artık vücudu, organları istediği halde hareket ettiremez. Ama eskisi gibi varlığı devam etmektedir.


Dünyada acıyı çeken, daralan, bunalan ruhtur, beden değildir. Adam çok ferah bir evde yaşar ama sıkılıyorum der. Kendisini dışarı atar ama sıkıntı geçmez. Beden mi sıkılıyor? Hayır, sıkılan ruhtur. Ruhlarımız melekler gibi madde ötesi varlıklardır. Gözle görülemezler. Gözlerimiz sadece madde alemini görebilir.


Rabbimiz insanlar dünyaya gönderilmeden önce ruhları imtihan etti, ve onlara sordu, "BEN sizin Rabbiniz değil miyim?" Ruhlar, Evet dediler. Ruhlar için bu imtihan daha kolay oldu. Sonra Allah ruhları sırayla cennet sınavına katılmak üzere dünyaya gönderiyor. Bunun için ruhlara bir beden elbisesi giydiriyor ve insan onunla imtihan ediliyor. Yoksa ruhlar melek gibidir, yemezler, içmezler, eşlenmezler, yer çekiminden etkilenmezler.


İnsan dünya için yaratılmadı. İnsanın asıl vatanı cennettir. Dünya bir sınav salonu. Eğer bizler beden olmadan sadece ruh olarak dünyaya gelsek hiçbir şey değişmez ki. Ruh doları ne yapsın, evi ne yapsın, parayı ne yapsın.. Ruhu imtiahan etmek için Mevlamız bize beden verdi. Yunus Emre:


Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm, diyor.


Yoksa beden olmasa ruhlar gözle görünmezler. Ama ruhlar birbirlerini görebilirler. Ruhun dünyaya gelebilmesi, imtihan edilebilmesi için beden yaratılmıştır. Ve her beden o ruhun mahiyetine uygun olarak yaratılmıştır. Evliyaullah, bir insanın beden yapısına bakarak onun ruhunun özelliklerini anlayabilirler. Mesela ten rengi, göz rengi, beden şekli... bunların hepsi bir şeye işarettir ve hepsi o bedenin ait olduğu ruhun özelliklerine uygun olarak yaratılmıştır. Tıpkı bir insanın elbisesinin bedenine uygun dikilmiş olması gibi. Veliler bu ilme vakıftırlar ve beden özelliklerine bakarak bir kimsenin karakterini çözebilirler.


Kişi öldüğü zaman beden kabirde çürümeye başlar ancak ruh ile bedenin irtibatı bir şekilde devam eder.


Peki madem ruh bedenden ayrı, bedenin çürümesi ruhu rahatsız eder mi? Evet, eder. Beden çürüdükçe ruh ait olduğu bedene bakarak acır. Tıpkı büyük bir yangında ancak canını kurtarmış bir kimsenin evinin, eşyalarının yanmakta olduğunu görüp onları kurtarmak için bir şey yapamadığını gördükçe üzülüp hayıflanması gibi ruh da bozulup çürümekte olan bedenini gördükçe üzüntü duyar.


Peygamberlerin, velîlerin, şehitlerin bedenleri kabirde çürümez. Toprak kıyamete kadar onların bedenlerine hiçbir zarar vermez.


Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam, "Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz" Buyurmuşlardır. Bu nedenle bir kimse alkollü ölmüşse alkollü olarak dirilecektir. Mesela zikir halinde ölen kimse zikrediyor olarak, namaz kılarken ölen kimse namaz kıldığı halde kabrinden kalkacaktır. Hani uykuya dalmadan önce zikir eden bir kimse uyandığı zaman da kendini, dudaklarını zikrediyor bulur, tıpkı bunun gibi. Uyku da zaten küçük ölümdür."
Ahmet Tomor Hoca
Allah Ondan Razı Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]