.
Sayın Sabri Tandoğan,
Efendim eserlerinizi bir süredir sitenizden takip ediyorum.İnsanların her iki dünyada da cenneti bulması için yaptığınız çalışmalar inşallah tüm insanlığa faydalı olur ve yol gösterir. Ben de sizin gibi bu dünya ile cennetin farklı olmadığını düşünüyorum.
İnsanlar için cennet her zaman ulaşılması amaçlanan en üst makam olmuştur. Bütün dinler insanlara sonsuza kadar mutlu olacakları bir cennet vadetmiştir. En ilkel kavimlerde bile öldükten sonra cennete gitme inancı vardır.
Peki cennetteki mutluluk nasıl bir mutluluktur?
İnsanlar genellikle cenneti seks, zevk ve eğlence merkezi olarak algılamıştır. Bunda toplumların kültürlerinin de önemli bir payı olmuştur. Peki gerçekten de cennet bir zevk ve eğlence merkezi midir? Kuran-ı Kerim'i incelediğimiz zaman böyle bir mutluluğun olmadığını görüyoruz.Evet Kuran'da huriler, gılmanlar vardır fakat tasvir edilen huriler kültürlerin yapısına göre çok farklı yorumlanmıştır. Kuran'ı incelediğimizde insanların düşündüğünden çok daha farklı bir cennet olduğunu görüyoruz. Cennetle ilgili ayetler aslında bu dünyada da cenneti bulmak için neler yapılması gerektiğini göstermektedir.
Cennete girmenin birinci koşulu şüphesiz imandır. İmanı olmayan bir insanın bu dünya da mutlu olması imkansızdır. Her ne kadar bazı aydınlar imana önem vermeseler de bu insanların hayatlarını incelediğimiz zaman iman olmadan bu dünyanın anlamını çözemediklerini ve mutlu olamadıklarını görüyoruz.
Cennetle ilgili ayetleri incelediğimiz zaman bu dünya ile pek çok ortak özelliğin olduğunu anlıyoruz.Yasin suresi 55. ayet
"O gün cennet halkı bir iş içinde eğlenirler."
Bir iş içinde olmanın cennetteki boyutunu tam olarak bilemeyiz fakat insanların cennette yine çalışacakları fakat bu çalışmadan bir yorgunluk duymadan, eğlenerek çalışacakları anlamını çıkarabiliriz. Dünyadaki en büyük mutluluklardan biri de aslında insanlara faydalı olmak için çalışmak değil midir?
Vakıa Suresi 25.ayet
"Orada ne boş bir söz ve ne de günâha sokan bir laf işitirler".
Buradan da anlaşılacağı gibi cennette insanlar boş, anlamsız ve gereksiz yere konuşmayacaklardır. Dünyada mutluluğu yakalayan insanların da boş ve anlamsız konuşmadıkları bilinen bir özelliktir.
Cennet ve dünya mutlukların bir ortak özelliği de şükürdür. Cennet halkının sözü "Alemlerin Rabbine hamdolsun" dur. Şükür cennetin ve bu dünyanın yine ortak sözüdür.
Bakara suresi 25.ayet " Ey Elçi, inanıp iyi işler yapanlara içinde her şeyin su gibi aktığı cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki meyvelerden yedikçe; Bunu dünyadayken de yemiştik, derler. Evet, bu nimetler dünyadakilere benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklar".
Bu ayet aslında cennet ile bu dünyanın benzerliğini çok açık biçimde ifade ediyor. Cennetteki meyveler dünyadaki çesit çeşit meyvelerin benzerleridirler. Cennetteki insanlar bu meyveleri yediklerinde bu dünyadaki meyveleri hatırlamaktadırlar.Cennetteki her güzelliğin bir benzeri dünyada da yaratılmıştır. Bu dünyada mutluluğu bulan insanlar aslında bu güzelliklerin farkına varan, onları gören ve yaşayan insanlardır.
Cennet ve dünya mutluluğu için daha pek çok şey söylenebilir. Fakat asıl söylenmesi gereken cennet ve dünya arasında mutluluk açısından bir fark yoktur. Dünyanın tek farkı cehennemi yaşayan insanların da burada bulunmasıdır.
Bir insan bu dünyada cenneti göremiyorsa yapması gereken tek bir şey vardır: Kendi içine bakmak ve nedenleri kendisinde bulmak.
Sevgi ve saygılarımı sunar, esenlikler dilerim
Mustafa Kuloğlu
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Mustafa Kuloğlu,
üzel mailiniz için çok teşekkürler. Bir gerçeği ne güzel anlatmışsınız. Sizi tebrik ederim. Bir manevi büyüğü ziyarete gidiyorsunuz. Bir sohbet açılıyor. Yavaş yavaş sıcak, ferah, güzel bir mutluluk bütün benliğinizi sarıyor. O anda sanki dünyada yaşamıyorsunuz. Sanki bulutların arasındasınız. Sohbet bitiyor, el öperek ayrılıyorsunuz. İçinizde en nezih, en temiz duygular. Sanki gökyüzü daha mavi, ağaçlar daha yeşil, kuşlar daha güzel ötüyorlar. Allah’ım bu ne güzellik, bu ne mutluluk diyorsunuz. İşte o anda cennettesiniz. Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir şiiri yaşıyorsunuz. Bir hoş zaman dilimi içindesiniz. Dudaklarınızdan mısralar dökülüyor.
“Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık
Dünyanın aldatıcı renklerinden soyunsaydık
Güvercinler gibi böyle saf
Ah!... Şadırvanlarda kanat çıpsaydık”
“Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden”
“Ve bir an yaşıyorum bütün bir ömre bedel”...
Sayın Mustafa Bey, bir de bunun aksini düşünelim. Bir yakınınızın yanına gidiyorsunuz. Bedbin mi bedbin, karamsar mı karamsar. Konuştukça ağzından sanki zift akıyor. Onu beğenmiyor, bunu beğenmiyor, herkesi küçük görüyor, başlıyor dedikoduya. Önüne geleni kötülüyor. Yavaş yavaş içiniz daralıyor. Bunalıyorsunuz, sıkılıyorsunuz, boğulur gibi oluyorsunuz. İşte cehennem.
Bir yerde cenneti de, cehennemi de insan kendisi seçiyor. Duygularını, düşüncelerini negatife götürmekle, negatif insanlarla oturup kalkmakla, negatif mekanlara gitmekle insan nereye gidiyor siz daha iyi bilirsiniz. Rahmetli Necip Fazıl
“İnsanların cehennemi seçme özgürlüğü de var”
derdi. Olay bundan ibaret. Bazı kimseler “Allah nasıl insanları cehenneme atar” diyor. Güzel kardeşim, insanlar davranış tarzlarıyla, duygularıyla, düşünceleriyle, seçimleriyle, tercihleriyle gidecekleri yeri kendileri belirliyor. Acaba bunu niye görmek istemiyoruz?
Kıymetli Mustafa Bey, yeni maillerinizi bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.