Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi.
Gönderen : Ayla
Tarih : 7/13/2018 11:41:30 PM


.



Değerli Büyüğüm,





Ben Bartın'lı oldugumu sanırım daha once belirtmemiştim. Eskiden rahmetli dedem Mustafa Fırıncı'dan dinlediğimiz, daha sonraki yıllarda 3 cılt(1680 sayfalık) Bartın Halk Kültürü Kitabında da yazan GACAK baba adlı VELI-deli'den bu mubarek cuma gününde bahsetmek ıstedım siz değerli gönül dostlarına...





Bartın'da ikamet eden eskı kaptanlardan hacı Davut ıkıncı defa hacı olmak ıcın Kabe'ye gıtmeye nıyetlenır. Bunu duyan Gacak baba, Hacı Davut'a, "Bu sefere gıderken beni de Kabe'ye gotur der" Hacı Davut "Hadi sen de deli" der. Ve Gacak baba "Geçen yıl gittiğin hayırlı oldu ama bu sefer gideceğin hayırsız olacak "der. Neyse hacı Davut Kabe'ye gider.





Hacı Davut bir cuma günü Kabe'de camide namaz kılarken bakar ki, ön safta Gacak baba namaz kılıyor. Namaz bittikten sonra görürüm belki diye iki tarafına bakıyor, fakat Gacak babayı göremiyor. Neticede hac sonunda Bartın'a gelen hacı Davut'a, Gacak baba "Siz beni götürmediniz amma ben gıttım geldım bıle, camıde namaz kılarken beni gördünüz değil mi" der.










Yıne Gacak babayla ılgılı baska yasanan bır hadıse,





Seferden donerek Bartın'a gelmekte olan bır motor yolda kotu havaya rastlar. Hava bastırdıkca bastırır. Bu bozuk havada gemı tayfası kendı aralarında para toplarlar ve "Insallah sag salım Bartın'a donersek bu topladıgımız paraları Gacak babaya verırız" derler.





Toplanan paraları gemının dumenıne baglarlar. Netıcede gemı sag salım Bartın bogazına gırer. İkindi namazı vaktinde namaza gelen gemı tayfasını Gacak baba karsılar "Hos geldınız,gemının dumenıne benım ıcın baglamıs oldugunuz emanetımı verın" gemı tayfası bır kez daha Gacak babanın buyuklugu karsısında şaşırıp ellerıni öperler. Gacak baba ise sadece "Beni düşündüğünüz ıçın ALLAH RAZI OLSUN" DER.





Bu kurban bayramında Hac'ca gıdebılenlerın zıyaretlerı kabul olsun. Saglık veya baska nedenlerle gidemeyenlere de Gacak baba'nın ruhundan versın dılegıyle once sız eger kabul edersenız bıze bu dunyada hacca gıtmısız gıbı ruhlarımızı arındıran Sabrı Tandogan Baba'mızın, daha sonra tum gonul dostlarının mubarek cuma gününü en ıcten duygularımla, saygıyla kutluyorum efendim.





Dr.Ayla Belen










-----










Değerli Büyüğüm,





Ben aslında sızın ogut verdıgınız gıbı okuyan,dınlemeye calısan ama gundelık hayatında yapı olarak cok konusan bır kısıyım. Yazma olayına gelınce bu elektronık yazısma cok zoruma gıdıyor,hergun el yazısıyla notlar aldıgım halde.. Ama gonul dostlarına ve sız olunca bırgunde ıkı yazı yazabılır hale geldım bılgısayarda.





Efendım,bu yazıyı aslında gecen hafta yazacaktım. 24 aralık pazar gunu Mıllıyet gazetesı pazar ılavesınde Izlenım kosesınde yazar Nedım Gursel'ın Geceleyın Bursa'dam(1) yazısını okuyup cok etkılendım. Ikıncı yazısı bu pazar cıktıgında derleyıp ızlenımlerımı sızlerle paylasacaktım. Ama bu pazar cıkmadı. Nedım Gursel benım sımdıye kadar pekcok kıtabını okudugum bır yazar. Benı en cok etkıleyen "Sağ Salim Kavuşsak" adlı otobıyografısı olmustur. Orada erken kaybettıgı babası,aılesı,hayat zorlukları vardır. Ama sonrakı kıtaplarında Fransa'da yasadıgı ılgınc kendıne aittir dedıgım bohem hayatı vardır. Iste insanları tanımak onyargılı olmamak lazım. Defalarca Bursa'ya gıtmeme ragmen Somuncu babayı nasıl anlatmısır bıze Nedım Gursel "Yuzunde nur kalmamıs, gel senı Emır Sultan'a gotureyım" dıyen bır gencle karsılasır. Once para sonra esrar ısteyen,ayakta duracak halı olmayan. "Nurum ıcımde oglum" dıye cevap verır yazar "Icım askla dolu. Sen bakma o yüzdeki nura, yalancıdır, aldatır" "Saıt Faık'den" Sonra N. Gursel gun boyu evlıya mezarlarında, yatırlarda dolasır Somuncu Babadan baslayarak. Ermişlerin cıle doldurdugu rutubetlı kuytu avlulara bakan dar odalarda yaslı cınarların golgesınde dolanıp durur. Huzur bulmak, dıngınlıge kavusmak ıcın mı" Hayatımda huzurun kendısıne, sozcugune yer yoktu dıyerek. Kımılerı "huzur" dedıgımız gızlı defıneyı bır zamanlar Somuncu Babanın balcıkla sıvanmıs fırınlarında pısırmıs oldugu ekmeklerde, evet pamuk kadar sıcak somunda, "bır lokma bır hırka"dan baska beklentısı olmayan gonlu zengın dervıslerın sohbetlerınde buluyordu, kımılerı ısret sofrasında..dıye devam edıyor. Tum gonul dostlarının bu yazıyı okumalarını tavsıye ederım.





Benım gelmek ıstedıgım nokta efendım bazı bayramlarda esımle Ankara'dan plansız olarak 1-2 gun yakın yerlere gıderız. Evvelkı sene bayramın ıkıncı gunu hastanedekı arkadasların bır yakınınız mı var dıye sordukları Kayserı'ye gıttık "bır yakınımız yoktu "Elımızde turızm brosuru kendı kendımıze dolasıyoruz, tanımaya calısıyoruz Kayserı'yı. Hunat camı, Doner Kumbet, Givasıye ve Sifahıye Medresesı, Güpgüpoğlu konagı. Derken sehrın merkezınde kocaman bır mezarlık tasları ıle dıkkatımızı cekıyor. Fotograflarını cekıyoruz Selcuklu mezarları,cok ılgınc ve ılerde bır turbe zıyaretcı dolu. Sorduk hangı zat yatıyor dıye. bılmıyorlar. Turızm brosurunde de yok. Kapıda Seyıd Burhaneddın Hz. dıye kucuk bır yazı. Ama ne bız ne zıyaretcıler Seyıd Burhaneddın HZ. lerı kım bılmıyoruz. Donuyoruz Ankara'ya okuyorum Seyıd Burhaneddın Hz.leri Yüce Mevlana'yı yetıstıren Yuce Hocası. Nasıl utanıyorum kendımden. Nedım Gursel'ın Somuncu Babasını okuyunca duydugum utanc gıbı...





Değerlı buyugum, bu utancın vebali sadece bıze mı? Neden Turizm ınformatıon brosurlerınde sadece yeme-ıcme yerlerı ve bır ıkı tarıhı eser tanıtılır? Sızden ıstırhamım bızlere, cocuklarımıza Turkıye'de yasamıs evlıya ,buyuk zatların nerelerde yattıgını tanıtan kıtapların yazılmasını saglamak, gereklı kısılerı uyarmak. bunları anlatacak bır kıtaba oyle ıhtıyacımız varkı gelecek nesıllere aktarabılecek. Iste o onyargıyla yaklasılan yazarımız N.Gursel nıce mıllı-manevı duygular asılamaya calısan yazarlarımızın onune gectı benım nazarımda. Eger var da ben bılmıyorsam boyle yayınlar yazarlarından bınlerce kez ozur dılıyorum efendım. Bursa'ya bır dahakı gıdısımde bır baska gozle gorecegım ınsallah.





Bugun once Gacak Baba, sonra Somuncu Baba'ya gıttı ellerım.





Saygıyla ellerınızden tekrar operım efendım.










Ayla.















--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın Ayla Hanım,





Efendim, sizin ne güzel bir dikkatiniz var. Benim Gönül Sohbetleri kitabımın altıncı cildinde bir bölüm var: Rainer Maria Rilke. Rilke Alman dilini Geothe’den sonra en iyi kullanan bir şair ve yazar. O bölümü dikkatle okumanızı isterim. Çünkü anlayabilenler için yüzlerce kere okunabilceke bir yazı. Orada Rilke için “O bir güzellik avcısı idi” tabirini kullanıyorum. Şimdi aynı tabiri sizin için söylüyorum. Maşaallah her zerrede bir nur, her nurda yeni bir zuhur sözünün ne güzel bir örneğisiniz. Allah sizi ailenize, memlekete bağışlasın. Bir gününüz bin olsun. İki dünyanız cennet olsun inşallah. Ne kadar Hakka bağlı, saygı dolu, sevgi dolu, incelik dolu bir mail çekmişsiniz. Okurken beni ağlattınız. Çok teşekkür ediyorum. Efendim, güzel yurdumuzun her köşesinde bir evliyanın, bir şehidin hatırası var. Mesele onları görebilmekte. Günlük hayatın, günlük dedikoduların, günlük küçük hesapların tortusu içinde bunalacağımıza azıcık gözümüzü güzelliklere çevirsek. Bir ayetin, bir hadisin başdöndürücü güzelliğini içimize sindirmeye çalışsak. Bir atasözündeki, güzel bir mısradaki ihtişamı hissedebilsek. Bir senfoniyi aşkla dinlesek, bir tabloya heyecanla, ürpererk bakabilsek, insan vücudundaki harikuladelikleri, Allah’ın mucizelerini ürpererek gözlemleyebilsek, Yunus’un










“Cümle yerde Hak nazır





Göz gerektir göresi”










mısraındaki ihtişamı sezebilsek. O zaman toz duman dağılır, kim atlı kim yayan anlayabiliriz. Ne yazık ki günümüz insanı binbir şartlanmalar, binbir önyargılar içinde aşktan uzak, estetikten uzak, incelikten uzak, edepten uzak, zarafetten uzak yaşıyoruz. Ve dolayısıyla kendi öz varlığımıza ihanet etmiş oluyoruz. Ondan sonra da para pul, mal mülk, makam rütbe, titir gibi bir takım zavallılıklara sığınarak kendi kendimizi tüketiyoruz. Hani biz bu dünyaya adam olmaya gelmiştik, hani yontulmaya gelmiştik, hani nefsimizi müslüman etmeye gelmiştik. Nerede, nerede kaldı? Ancak Ayla Hanım gibi Allah’ın seçkin kulları bu anlamsız, saçma sapan perdeleri ellerinin tersiyle iterek mana alemininin güzellikleriyle mest yaşayabiliyorlar. Efendim, mailiniz beni o kadar duygulandır ki biraz daha yazarsam hüngür hüngür ağlamaya başlayacağım. Müsaade isteyerek huzurlarınızdan ayrılıyor, selam, sevgi ve saygıların hiç bitmeyecek olanını sunuyorum.





Sabri Tandoğan





Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]