.
Saygıdeğer Sabri Baba;
Öncelikle selam ve sevgilerimle sözlerime başlamak istiyorum. Ben Samsun'dan bir okuyucunuzum. Nasıl olduğunu ben de anlamadan bir anda sizin sitenizde sizin yazılarınızın arasında kendimi buldum. Hiç kimse ne adres verdi ne de sizi tanıyan biriyle konuştum. Kendiliğinde oluverdi. Çok şükür ki sizin gibi değerli bir hazineyi keşfetme lütfuna eriştim. Daha sonra da telefonla da görüşme şansım oldu. Ve sesinizdeki o büyüleyici sakinliği ve engin tecrübeyi hissettim. Allah nasip etti 14 ciltlik Gönül Sohbetleri Kitaplarınızı okumak kısmet oldu. Aslında bazı şeyler kalemlerle aktarılacak gibi değildir. Fakat elimden geldiğince sizinle bazı duygularımı paylaşmak istiyorum.
Ben okumayı çok seviyorum. Özellikle de dini bilgileri okumaya doyamıyorum. Küçüklüğümden beri dini konular beni hep cezbetmiştir. Bu konudaki sohbetleri de dinlerken büyük haz duyarım. Kitaplarınıza gelince; bence bu kitaplar İlkokul da Hayat Bilgisi Derslerinde okutulması gereken yaşama sanatı hakkında insanları geliştirecek ve yoldaş olacak düzeydeler. Keşke böyle bir şey gerçekleşse diye düşünüyorum. Hayali bile güzel. Ve o küçücük beyinlere bu küçük yaşta bilgiler sunulsa sanırım insanlığa büyük hizmet etmiş olurlar diye. Şu an 38 yaşındayım. Keşke bu engin ve insan gelişimi için yararlı bu yaşanmış bilgiler ve tecrübeler benim hayatıma daha küçük yaşlarda girmiş olsaydı belki de yaşama sanatını daha iyi öğrenecek ve bu dünya yolculuğunda daha bilgili daha huzurlu yaşayabilecektim. Ben yine de şükrediyorum hiç kavuşmamış ta olabilirdim. Günümüze dönecek olursak, Televizyonlardan artık midem bulanıyor, gazeteler bir facia, kendi ruh sağlığım için ne televizyon izliyorum ne de gazete okuyorum. Sinema ve tiyatrolarda bir tane insanları eğitici, yaşamın anlamını sağlayacak, yaşamı daha huzurlu mutlu güzel yaşanması sağlayacak, insanlara edep, saygı, sevgi ve hoşgörü kazandıracak nitelikte bir temaya rastlamak mümkün değil. Okullardaki eğitim malum. Dershaneler aracılığıyla bir eğitim sistemi. Bazen velilere kızmıyor da değilim. Göndermeyin kardeşim dershaneye ne çok paranız var sizin okuldaki yetkililerle görüşün çocuklarımız okulda öğretmenlerinden eğitim alacak diye baskı kurun birlik olun. Nerde...
Peki biz insanlar, çocuklarımız gelecek nesillere nasıl örnek olacağız bu şekilde, nasıl bir kültür bırakmayı düşünüyoruz. Ne kadar üzülüyorum içim acıyor...Bu durumda yapacak bir şeyim olmadığından sadece kendimle uğraşıyorum ve kendimi eğitmeye ve bu dünya ve ahiret hayatı için yaşamıma anlam kazandırmaya çalışan biriyim.
Sabri Hocam, bu duygu ve düşünce karışıklığının içinde sizin o muhteşem eserlerinizle aydınlanmaya çalışıyorum ve aynı zamanda okuduklarımı hayatıma katıyorum ve etrafımla da paylaşıyorum. İnanın karanlık dünyama bir güneş gibi doğdunuz. Sanki sizin ailenizde yaşamış biri gibi hissediyorum kendimi. Sevgili eşiniz Rana Hanımefendi'nin günlüğünü de okuma saadetine eriştim. Ne muhteşem, ne zarif, ne hassas bir insan. Allah nur içinde yatsın. Mekanı Cennet olsun. Çok yönlerini kendime örnek alıyorum. Allah ondan razı olsun. Bana manevi bir güç ve görüş verdi. Kadın olmanın şerefini yaşattı. Artık eşyaya daha farklı bir gözle bakıyorum. Tabakları yıkarken, bir yumurta kırarken hep Rana anne aklıma geliyor. Sizleri canlandırıyorum gözümde. Kendi anneniz, babanız, babaanneniz, eşiniz ve birbirlerine olan saygı ve sevgileri. Tam bir örnek aile. Sizleri yetiştirenlerden Allah razı olsun. Bizler için güzel bir örnek modelsiniz. Sizler gibi insanların varlığı bizlere ışık oluyor, en ümitsiz anımızda ümit oluyor. Sizin kitaplarınızı okudukça ne kadar boş işlerle zaman geçirdiğimi anladım. İçimde var olan duyguların dışarı çıkmasına vesile oldunuz. Hayat o kadar kısa ki, zaman geçiyor ve bizler hala nelerle uğraşıyoruz. Daha insan olabilmemiz için çok uğraş vermemiz gerekiyor. Bu arada Münir Derman Hocamızı da sizin sayenizde tanımış oldum. İnanır mısınız artık ben de saçlarımı ve tırnaklarımı bir aydır çöpe atmıyorum. Saklıyorum ve onları zamanı geldikçe toprağa gömmeyi düşünüyorum. Bir yerlerden başlamak gerek. Sizin kitabınızdaki okuduğum bazı paragraftan sonra hayatımda daha önce kırıldığım ve kırdığım kişileri tek tek arayıp özür diledim ve geçmişteki her şeyi affettiğimi söyledim. Yani dargın olduğum kişilerle barıştım. Geçmişimi affettim. Öyle şaşırıyorlar ki ve ben de öyle rahatlıyorum ki ne kadar güzel bir duygu affetmek, sevmek, acımak, merhamet etmek, iyilik yapmak, birinin sırtını okşamak. İşten eve gittiğimde üzerimdekileri elbiseleri dolabıma asarken aklıma siz geliyorsunuz. Ben de eskiden beri elbiselerime özen gösterirdim fakat şimdi daha fazla seviyorum onları ben de öpüyorum, teşekkür ediyorum. İnsanlara, hayvanlara, bitkilere ve eşyaya bakışımı değiştirdiniz. Geçenlerde eşimle notere gitmiştik. Oradaki çalışan insanlara gözüm daldı, farklı yerlere gittim. “Ne yana bakarsan bak Allah’ın vechi oradadır.” Gerçeğini yaşadım sanki. Allahtan gözümde güneş gözlüklerim vardı akan yaşlarımı kimse fark etmesin istedim. Oradaki bayanı Yaratıcının eseri olarak süzdüm. Öyle yoğun duygular yaşadım ki o an. Bayanın suratına baktıkça gözlerim doldu doldu taştı…Başka bir gün çalıştığım üniversitenin bahçesinden odama gitmek üzereyken, yağmurlu bir gün. Salyangoz ağacın yaprağında, onu inceledim. Nasıl bir muhteşemlik, yağmur yağmış nasıl da sevinçli tam ona göre bir hava. Bizim işimize gelmiyor tabi kendimizi düşünmekten yağmurlu hava başka canlılara can katarken güneşli hava özlemi içine giriyoruz. Bencillikten başka nedir ki bu! Sonra yoluma devam ediyorum. Önümde bir solucan. Bir yerde okumuştum. Aynen şöyle yazıyordu. Solucanlar nemli ortamda yaşam sürerler. Solucanlar zamanlarının büyük bir kısmını yer altında geçirirler, solucanlar diğer hayvanlar gibi toprağı kenara iteklemezler, yutarak içindeki organik maddelerle beslenirler, bu arada da salgıladıkları salgısıyla da geçtiği tünellerin duvarlarını örerler. Bazen 2,5 m derine inen büyük tünel şebekesini dört günde yiyip yutabilirler ve böylelikle toprağı havalandırarak su ve gazların toprağa geçişini sağlar ve daha sağlıklı bir ormanın, çiçeklerin, vs. yetişmesinde büyük rol oynarlar. Düşünebiliyor musunuz dışarıda öylesine gördüğümüz bir solucanın marifetlerini. Nasıl bir mucize, öyle bir gidişi var ki, öyle bir ahenkle gidiyor ki insanı Subhanallah dedirtecek şekilde. Sonra işyerimde odama giriyorum. Penceremi açıyorum karşım bahçe olduğu için ağaçlardaki karga ve kuşlar resmen şarkı söylüyorlar. Kuşların sesi öyle huzur veriyor ki kulaklar ancak huzur buluyor. Ve sonra ellerimi yıkamak için lavaboya gidiyorum. Kenarda bir örümcek ölmüş, onu inceliyorum. Allah’ım bu ne muhteşem bir sanat eseri. Küçücük bir bedende (nokta kadar) eller ayaklar nasıl bir geometrik plan içerisinde. Aldım elime inceliyorum. 5-6 kanat şeklinde üçgen geometrik şekil karşınızda bir de uzunca bir anten. İnsanı kendinden geçiriyor. Kanat şeklinde üçgenler nasıl birbirleriyle uyumlu milimetrik bir uyum. Ölçseniz milim sapmaz. Gerçekten bakmak ve görmek farklı şeylermiş. Yürekten görülürmüş. Gerçekten gözler sadece bir dürbün. Görmeyi sağlıyor, gerçek göz içeride. Ah Sabri hocam örnekler o kadar çok ki hafızalar alacak gibi değil..
Hayvanlardan gelelim insanlara. Çevreme bakıyorum, herkes ayrı telden çalıyor. Herkeste bir hırs bir mutsuzluk negatif enerji saçıyorlar. Şöyle tebessüm edip bir günaydını özler olduk. Küfürler kötü sözler dedikodu o kadar kolay olurken, sevgi hoşgörü seni seviyorum demek öyle zor oldu ki ben bu durumu anlayamıyorum. Herkeste bir sevgi eksikliği. Ablam 60 yaşında. Geçenlerde telefonda konuşuyoruz eşi vefat edeli 10 yıl oldu. Bana enişten beni sevmiş miydi? diye soruyor düşünebiliyor musunuz? Kaç yıllık eşinin kendisini sevip sevmediğini daha anlayamamış kafada soru şeklinde ve yaşanmadan kalmış kaç yıl üstüne bana soruyor. Bu küçük bir örnek. Etrafımızdaki çiftlere bakıyorum hepsi eşlerinden güzel bir söz söylemeye bu kadın erkek fark etmiyor hasret. Fakat biz kadınlar çok duygusal olduğumuz için sevgiye ve sevgi sözcüklerine erkeklerden daha çok ihtiyacımız var. Bazen ben de eşime söylüyorum. Beni ne kadar seviyorsun diye. O da hareketlerimden anlamıyor musun diyor seviyorum işte söze ne gerek var. Aslında söze gerek var insan kulağıyla duymak istiyor. Biz kadınların ihtiyacı, biz kadınların yakıtı olmazsa olmazı. Bence her erkek ve kadın aklını başına almalı ve birbirlerine sevgi yarışına girmelidirler diye düşünüyorum. Sevgisiz her şey anlamını yitiriyor. Hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Yaşam tatsızlaşıyor. Sevgi varsa her şey var. Sevgi yoksa hiçbir şey yok. Parayla değil pulla değil. O kadar ucuz ki neden insan böyle cimri davranıyorlar anlayamıyorum. İnsanları üzecek konularda bonkör, insanları mutlu edecek yaşama anlam verecek sevgi sözcüklerinde cimri olmak…
Şimdi gelelim dünyadaki insanlara. Bazen düşünüyorum neyi paylaşamıyoruz sorun nedir. Bizler birbirlerimizi üzerek elimize ne geçiyor. Negatiflik saçarak ayrımlar yaparak, kime ne fayda sağlıyoruz. Ve insanları dinine, düşüncesine, ırkına, diline göre ayrımlar yaparak insanları bölerek nereye doğru gittiğimizi sanıyoruz. Evrende bütün yaratılmış insanlar kimin eseri. Bizler kimiz ki Allah’ın yarattığı insanları birbirine düşürüyoruz. Herkesin içini sadece Yaratan bilir. Allah indinde bir Afrikalı çocuğun benden ne farkı var. Tüm dünyadaki insanlar kardeş değil mi? Bazen bana sorduklarında nerelisin diye Evren’liyim, Uzay’lıyım, Dünya’lıyım, ben Almanım, ben İtalya’nım, ben Türk’üm ben Lazım, ben Kür’tüm, ben Hint’liyim, ben Çerkez’im, ben Çingeneyim, ben ağacım, ben kuşum, ben denizim, ben kumum, ben gökyüzüyüm, ben yağmurum, ben bulutum, ben zerreyim, ben her şeyim, ben İNSANIM diyesim geliyor. Tüm evren bizim evimiz. Ayrı gayrı yok. Keşke insanlar bir geniş düşünebilseler düşünmeye çalışsalar her şey kendiliğinden çözülecek. Hepimizin bir birimize ihtiyacı var.
Evrendeki tüm insanlar Bir Tek’in eseri değil mi? Din adına para hırsına mevki hırsına siyaset hırsına insanların canını yakmak, öldürmek, nasıl bir duygu. İslam dininde böyle bir şeye yer var mı? İslam dini tüm evrenin dini bir karıncayı incitmemeye özen gösteren bir muhteşem İslam dininin çatısı altıındayız evrende. Herkesin islam’ı öğrenmesi anlaması ve yaşamına uygulaması durumunda ancak insanlar huzur bulacak diye düşünüyorum.
Sizin için zamanın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Biraz uzun bir mektup oldu. Kusuruma bakmayın Sabri hocam. Ben TANDOĞAN ailesini tanıdığım için çok mutluyum. Bütün yüreğimle sizlere ve yakınınızda bulunan arkadaşlarınıza (kitap sipariş verirken tanıştığım özellikle Sami Bey ve Nuraydın Hanımefendiye öyle mükemmel insanlar ki sizin güzel ruhunuz hepsine sirayet etmiş ve böyle güzel insanlarla konuşacağım diye heyecanlanıyorum hepsi sevgi dolu tertemiz insanlar) eşim Selahattin AKTAŞ ve kendi adıma çok teşekkür ediyor, saygıyla ellerinizden öpüyorum.
DUA
Yaratan Yüce Rabbimiz Sana Hamd ü Senalar Olsun
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed ve Sellim
Bismillahirrahmanirrahim
Allahım, lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim. Bölücü değil, bağdaştırıcı olabilelim. Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayız bize lütfet.
Allahım, Kusurları görenlerden değil, örtenlerden; teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden, anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden, yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.
Yağmur gibi hiçbir şey ayırtetmeyip, aktığı her yere canlılık bahşedenlerden; Güneş gibi hiçbir şey ayırt etmeyip, ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan, Toprak gibi her şey üstüne bastığı halde, hiçbir şeyini esirgemeyip, nimetlerini herkese verenlerden, ve gece gibi, ayıp ve kusurları sarıp örten, alemin dinlenmesine imkan hazırlayanlardan olmayı bize lütfet.
Alan değil, veren ellerin, affedici olduğu için affedilenlerin, Hak ile doğan, Hak ile yaşayan ve Hak ile ölenlerin ve sonsuz yaşamda yeniden doğanların safına katılmayı bize nasip eyle. AMİN.
Cahide AKTAŞ
Tarih: 29.04.2011 Cuma
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Cahide Aktaş,
Kıymetli yavrum, televizyonlar, gazeteler, tiyatrolar, dersaneler, dersanelere imkan sağlayan okullar hakkındaki görüşlerinden dolayı seni yürekten kutlarım. Ne kadar isabetli teşhislerin var. Bugün ne yazık ki toplumu eğitmek, yetiştirmek, geliştirmek görevinde olan bu müesseseler adi, aşağılık, şerefsiz, namussuz bir yoldalar. Ne yazık ki küçük, basit kavgalarla, küfürlerle, tuzaklarla birbirinin rezilini çıkartan insanlar bu ana meseleler karşısında en ufak bir reaksiyon göstermiyorlar. Bu memleket nereye gidiyor? Yarın çocuklarımıza nasıl bir vatan bırakacağız? Bunlar kimsenin umurunda bile değil. Sizin büyük bir basiretle, incelikle gösterdiğiniz hassasiyete yürekten teşekkür ediyorum.
Size ve sayın eşinize selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.