.
Çok Değerli Büyüğüm,
Bana gönderilen çok anlamlı bir yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.
Hürmet ve sevgi ile ellerinizden öperim.
Özden
AKŞAMLARI NE YAPIYORSUNUZ?..
Hayatı biriktiremezsiniz; ya her anını yaşayacaksınız,
ya da ziyan edeceksiniz.
Dümdüz bir soru size: Akşamları evde ne yapıyorsunuz?
Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?
Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan hayatları mı seyrediyoruz?
Kendiniz hiçbir sporu yapmazken, çoğunun sonucu önceden ayarlanmış futbol maçlarını ve dedikodularını seyrederek sporsever olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunu biliyor musunuz?
İki türlü hayat var:
1. Yaşanan hayat,
2. Seyredilen hayat,
Akşamlarınız televizyona kilitliyse, bilin ki,
Hayatı sadece seyrediyorsunuz!
Akşamları evde ne yapıyorsunuz? Akşamlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?
"Pek çoğu gibi biz de çekirdek çıtlatıp saatlerce televizyon izliyoruz" diyorsanız, durup bir düşünün lütfen;
150 yıl yaşayacağınızı veya dünyaya birkaç kez daha geleceğinize mi inanıyorsunuz?
Böyle bir şey olsaydı, şimdiki hayatımızın bir bölümünü ziyan etmek
şimdiki kadar acı sonuçlar doğurmayabilirdi belki.
Ne çare ki sadece bir hayatımız var.
Bu da maalesef, çok kısa.
Akşamlarınızı sadece televizyona veriyorsanız,
sayılı nefeslerinizden bir bölümünü çöpe atıyorsunuz demektir!
Çünkü televizyon izleyen kişi hayatta değildir, zira hiçbir şey yapmamakta, hiçbir değer üretmemekte, ülkesine bir faydası olmamaktadır; bu da bir anlamda yaşamamak sayılır.
Ne mi yapmalı?..
1. Ailece kitap okuyun, sohbet edin:
Nasıl tanıştığınızı, ilk nerede görüştüğünüzü, sıkılıp sıkılmadığınızı, nerede nasıl evlendiğinizi, nikâh şahitlerinizi, düğününüzü anlatın çocuklarınıza, onları hem dinleyin, hem de okumaya çalışın.
2. Gezin:
Gezmek için ille de bir maksat olması gerekmez, en büyük maksat hayatı paylaşmaktır. Yakınsanız deniz kenarına inin, ayaklarınızı denize sokun ve becerebiliyorsanız taş sektirme yarışına girin. Sonra da güneşin pembe gülücükler saçarak batmasını seyredin. (İnanın televizyon
seyretmekten çok daha mutlu ediyor)
5. Kültürel ve sanatsal etkinliklere katılın.
(Konferans, seminer, sergi, doğru sinema ve tiyatro) Hayatınızı biraz olsun renklendirecek başka şeyler de bulabilirsiniz. Yeter ki isteyin. Bir hobi (Sizi zevkle meşgul edecek bir uğraş) edinin. Veya bir hayvanı sahiplenip hayatınıza renk ve sevgi katın.
Aile bağlarının güçlenmesi, paylaşacak şeylerin çokluğuyla mümkündür. Ne kadar çok şey paylaşırsanız aileniz o kadar güçlenecek, o kadar diri duracak ve mutlu olacaktır.
Hatıra defterine televizyon dizilerini yazamazsınız. Oraya ancak yaşadıklarınızı yazabilirsiniz. Her gün bir şeyler yaşamalı ve bunları deftere geçirerek geleceğe tarih düşürmelisiniz.
Bugün öyle bir hayat yaşayın ki, yarına da kalsın. Torunlarınıza anlatacaklarınız olsun.
Hayatı biriktiremezsiniz; ya her anını yaşayacaksınız, ya da ziyan edeceksiniz.
Akşamları ne yapıyorsunuz?.
Yaşıyor musunuz,
yoksa seyrediyor musunuz?
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Hanım,
Efendim, gönderdiğiniz mail gerçekten çok düşündürücü. Pascal, “Akşamları boş zamanlarınızı nasıl geçiriyorsanız bu sizin kişiliğinizi gösterir. Boşa geçen zamanların sonucu da bomboş bir kişilikten başka bir şey değildir.” diyor. Birçok insandan duyuyoruz. “Efendim,” diyorlar, “biz gündemi yakalamak için haberleri izlemeye mecburuz.” Vah zavallı kardeşim, sen haber aldığını mı sanıyorsun? Bugün senin gibi, benim gibi garibana kim haber verecek? Olayların içyüzünü bizlere mi açıklayacaklar? Senin haber diye dinlediğin tavşanın suyunun, suyunun, suyu. Birtakım tahrif edilmiş, değiştirilmiş, binbir kılığa sokulmuş lakırdılarla sen haber aldığını sanıyorsan Hz. İsa’nın bir ahmak insandan kaçtığı gibi senden uzaklaşmak lazım. Birtakım sanatçı diye yutturulan sokak kızlarının saçmalıklarını, manyaklıklarını, edepsizliklerini seyretmek sana zevk veriyorsa artık seni hiçkimse kurtaramaz. Ya o dizi kepazelikleri. Aman Yarabbi, ne utanç verici gösteriler. Bu dizilerde manevi değerlerimiz birer birer yıkılıyor, farkında mıyız?
Çok değerli Özden Hanım, bu maili bize gönderdiğiniz için size çok teşekkür ediyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.