Konu : "Sevmek, devam eden en güzel huyum"
Gönderen :
"Ateş Parçası"
Tarih :
7/23/2018 9:27:29 AM
.
Merhaba Değerli Büyüğüm, Sabri Amcacığım,
Ellerinizden öperim. Ben bir süredir iş nedeniyle yurtdışındayım. Burda ilginç insanlarla karşılaşıyorum. Bugün iş arkadaşlarımla sohbet ederken konu dine geldi. Ateist olanlardan biri bana neden hep inananlar doğru yolu bulanlar hep müslüman ülkelerden çıkıyor diye sordu? Eğer sen de hristiyan ülkede doğsaydın ya hristiyan yada ateist olurdun müslüman olmazdın dedi. Kabul etmedim tabi ama bu seferde belki birkaç istisnadan biri olurdun ama istatistik olarak genele bakıldığında buralarda yaşayanların ya da müslüman olmayan ülkede doğan bunca insanın suçu ne? Yani Tanrı insanlara doğacakları yeri belirlerken eşit koşullar vermiyor adaletsiz davranıyor diyip kendi düşüncesini savundu. Ben kalu beladan bahsettim biraz ama pek tatmin olmadı. Ne şekilde cevap vermem gerekirdi?
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
------------------------------------------------------------------------------
Kıymetli yavrum, yirminci yüzyılın en büyük filozofu Bertrand Russel’in bir kitabı var: “Why I’m not Christian”. Bu kitabında Bertrand Russel neden Hristiyan olmadığını anlatıyor. “Düşünün,” diyor, “papazlar benim önüme üçüzlü bir tanrı sunuyorlar: Baba, oğul, ruh-ül kudüs. Allah aşkınıza,” diyor “siz olsanız bu üçüzlü tanrıya nasıl inanabilirsiniz? Ne demek baba, oğul, nerdeyse amcalar, dayılar da kuyruğa girecek, olur mu böyle şey! Hiç Allah’ın oğlu olur mu? Ben, duyan, düşünen, hisseden bir insan olarak bu üçüzlü tanrıya nasıl inanabilirim? Ateist olduysam suç benim mi?”
İşte orada Allah’a, Hz. Muhammed’e yürekten inanan insanlar olsaydı herhalde durum bambaşka olurdu. O güzel insanlar büyük bir edeple, saygıyla, incelikle Bertrand Russel’e gitselerdi ve İslamı, onun güzelliklerini, yüceliklerini anlatsalardı herhalde Bertrand Russel de Müslüman olurdu.
Değerli yavrum, bizler Allah’a, Kur’an-ı Kerim’e, Resulullah Efendimize yürekten inanan insanlar olsaydık herhalde dünyanın durumu bambaşka olurdu. Ben, bütün Avrupa ülkelerini karış karış gezdim. Gittiğim her yerde kiliselere de gittim. Oralardaki ayinlere de katıldım. Ve o kardeşlerimize sadece acıdım, onlar için üzüldüm, gözyaşı döktüm. Ve kendimi sorumlu tuttum. “Ben,” dedim, “bu güzel insanlara İslamı anlatmalıyım. Kainatın Efendisinin büyüklüğünü, yüceliğini, güzelliğini onlara tanıtmalıyım.” Onun için gece gündüz çalışıyorum. Yeryüzünde yaşayan yedi milyar insan benim dostum, kardeşim, canım, ciğerim. Bir kişi dahi olsa ona İslamın güzelliğini tanıtırsam ölürken gözlerim açık gitmeyeceğim.
Sevgili yavrum, durum bundan ibaret. Keşke senin yanında olsam da o ateist kardeşimizi sımsıcak bir sevgiyle kucaklasam. Ona İslamın güzelliklerini anlatsam. Ona Ankara’dan gönüller dolusu selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum (dilerse benim İngilizce blog sitemi de ziyaret edebilir:
http://standogan.blogcu.com)
Kıymetli yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
|