Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Yarın elbet bizim elbet bizimdir, gün doğar, gün batar ebed bizimdir.
Gönderen : Murat
Tarih : 8/10/2018 9:46:53 AM


.


Selamünaleykum Sabri Bey,


Sizin varlığınızdan ablam sayesinde haberdar oldum. Internet ortamında size sorulan sorulara bütün içtenliginizle cevap verdiginizi görüp hissebilmek büyük mutluluk ve huzur veriyor. Ben size bir sual sormak istiyorum. Bende sizin gibi hukukçuyum.Ancak özellikle hakimlik meslegine giris sinavlarinda büyük haksizliklara maaruz kaldim ve bu haksizligi bütün benligimde hissettim.gerekli nitelige sahip olmama karsin, degisik mülahazalarla hep seferinde hakkim yenildi. Ben bu sonucu özellikle "iman-inanç" çerçevesinde degerlendirme içine girdim. Ablam ise olaya hayirlisi degilmis...deyip geçti.Ben Sadece bunu deyip geçemedimInanmayan veya gerçek anlamda iman etmeyen insanlarin hak etmedikleri halde meslege girebilmelerini hep sorguladim. Neden? Neden, esit sartlar altinda yarismakta olmasina ragmen, inanan veya gerçek anlamda iman etmeye çalisan insanlar, olmayanlar karsisinda yenilir? Acaba bu sorgulamaya girmek yanlis midir? iman eksikligini mi gösterir?


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Murat Bey,


Murat Bey, mailiniz beni uzun uzun düşündürdü. Efendim, bir kimse dürüst, temiz bir hayat yaşayıp maneviyat yoluna girmeye karar verince ister istemez değer yargılarında değişimler olacak. Bu yolda karşımıza çeşitli imtihanlar çıkacak. Biri bitecek, biri başlayacak. Siz, ille şu mesleğe geçeceğim, ille şu makamda oturacağım dediğiniz sürece bu yolda ilerleyemezsiniz. Önce hayır ve şerre inanacağız. Demek ki bu yol sizin için hayırlı değilmiş. Bundan uzun yıllar evveldi. Ankara’da devlet tiyatrosunda bir piyes oynanıyordu. Kral Oidipus. Piyesin sonunda ak sakallı bir ihtiyar elinde değneğiyle şunları söylemişti:


“Kimsenin sonunu görmeden mutludur demeyiniz”


Bunu yarım asırdır unutamadım. Bu söz hep önüme ışık tuttu. Öyle meslekler vardır ki, öyle evlilikler vardır ki sonunda insan bin pişman olur. Siz olaya ne yazık ki günümüz insanları gibi bakmışsınız. İnanç, Hakka teslimiyetle başlar. Birtakım kelimeleri, birtakım ritüelleri tekrarlamak benim nazarımda inanç değildir. Diyorsunuz ki elimden geleni yaptım ama kazandırılmadım (kazanmadım değil kazandırılmadım). İnanan bir insan bunda da bir hayır vardır der, meselenin üstünü kapatır. Siz geleceği bilmiyorsunuz ki. Belki bu olayda sizin için büyük hayırlar vardır. Hayat binbir meçhulle dolu. Bir Kudsi Hadis’te “Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım” buyuruyor Cenab-ı Hak. Ablanız gerçekleri sizden daha iyi görüyor, hayatı sizden daha iyi anlamış. Ablanız eli öpülecek, büyük bir insan. Lütfen ona hürmetlerimi, dualarını beklediğimi söyleyin.


Murat Bey, bu söylediğim sözler belki sizi üzecek, belki keşke yazmasaydım diyeceksiniz. Ama kusura bakmayın, özür dilerim. Ben böyleyim işte. Ölüm bahasına da olsa doğru ne ise onu söylerim.


Sevgili yavrum, halk arasında bir söz vardır: “Söyliyene bakma, söyletene bak” diye. Bunu anlam olarak genişletebiliriz. “Yapana bakma, yaptırana bak” diye. İşte yavrum, sizin, benim, bizlerin hatası burada oluyor. Olaylara takılıp kalıyoruz. Bir türlü derinlere, gerçek sebebe inemiyoruz. Zahirle kendimizi avutuyoruz. Hepimiz “Nakışı görüyor, nakkaşı göremiyoruz”. Birşey istediğimiz gibi olmayınca suçu Ahmed'in, Mehmed'in, Leyla'nın, Süheyla'nın üstüne atıyoruz. Onun yüzünden olmadı diyoruz. O sebep oldu diyoruz. Başlıyoruz atıp, tutmaya, verip veriştirmeye. Kızıyoruz, sövüp, sayıyoruz, beddua ediyoruz. Sonra da daha kötüsünü yapıyoruz. Hayata küsüyoruz. İçimizdeki renkleri karartıyor, ümit ışığını söndürüyoruz. Peki zararı kime oluyor? Önce bize, sonra çevremize. Bilmiyoruz ki yarınlar sizin için neler hazırlıyor. Belki büyük çok büyük bir insan olacaksınız, belki bütün memleketin beklediği büyük kurtarıcı siz olacaksınız. Bilmiyoruz ki? Bunu zaman gösterecek. Yunus bir şiirinde


“Hiçkimse bilmez bizi


Biz ne işin içindeyiz” der.


Hayat, meçhullerle dolu...


Sevgili Murat Bey, inşallah bana gücenmemişsinizdir. Sizi sevgiyle kucaklıyor, size ve muhterem ablanıza en derin selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]