Sevgili Babacığım ve çok değerli gönül dostlarım, bu güzel günde hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyor, hayırlı, bereketli ve sağlıklı günler diliyorum.
Babacığım bugün siz değerli büyüğüm ve gönül dostlarımızla izin verirseniz Büyük Sultan Şeyh Ebu’l Hasan Harakani Hazretleri ile ilgili bazı yazıları paylaşmak istiyorum…
ŞEYH EBU’L HASAN HARAKANİ HAZRETLERİ:
Peygamber Efendimiz’in torunu olup hicri IV.(miladi X.) asrın 2. Yarısı ile V. Asrın (miladi XI.) ilk çeyreğinde Horasan’ın batı kısmında Bistam’a bağlı Harakan köyünde yaşamış en ünlü Sufilerden biri olarak bilinir. Devrinde de çok iyi tanınan ve bunu önce mana aleminde irşad olduğu büyük veli Bayezid-i Bestami’nin kerametine, sonra da Peygamber’e tam varis olma özelliğini taşıyan yüce ruhunun halk tarafından keşfine borçlu olan Hazreti Harakani, manasını Anadolu topraklarında aşikar etmiştir.
Attar O’nun halini “Alim sabah kalkar, ilmini arttırmak için çabalar; Zahid de zühtünü arttırma peşine düşer; Ebu’l Hasan da bir kardeşin gönlünü mutlu etme derdindedir…”
Ensari şöyle ifade eder: “Kalemden çıkan ilmin bir etkisi olmadığı açıktır; ilim dediğin Allah’ın kulun kalbine döktüğü ilimdir, biri yetmiş yıl boyunca ilim öğrendi, bir çıra bile yakamadı; biri ömründe bir harf duydu, ondan dolayı tamamen yandı…”
Kendisi de “Hak Teala bana öyle bir fikir verdi ki, O’nun bütün mahlukatını onda gördüm; O’nda kalıp durdum; gece gündüz O’nun meşguliyeti beni sardı, fikir basirete dönüştü; heybet vakara dönüştü; o fikirle O’nun birliğini kavradım ve öyle bir mertebeye ulaştım ki, fikir hikmete dönüştü, dosdoğru yola ve halka şefkat haline dönüştü; O’nun halkına karşı kendimden daha şefkatlisini görmedim…” dedi.
Keşke bütün halkın yerine ben ölseydim de, halkın ölümü tatması gerekmeseydi…” “Keşke bütün halkın hesabını benden sorsaydı da, halkın kıyamette hesap vermesi gerekmeseydi…”, “Keşke bütün halkın cezasını (azabı) bana çektirseydi de, insanların cehennemi görmeleri gerekmeseydi…” ve “Türkistan’dan Şam kapısına kadar birinin parmağına bir diken batarsa, o diken benim parmağıma batmıştır. Aynı şekilde Türkistan’dan Şam’a kadar birinin ayağı taşa çarpsa, onun acısı benim acımdır; eğer bir kalpte bir hüzün olsa, o kalp benim kalbimdir…” buyurarak bu hali ispatlar.
Der ki “ Her kim bu eve gelirse ekmeğini verin ve adını-dinini sormayın; Zira Ulu Allah’ın dergahında ruh taşımaya layık olan herkes, elbette Ebu’l Hasan’ın sofrasında ekmek yemeye de layıktır.”
Harakanı Hazretleri Buyuruyor ki…
Ezel sırlarını, ne sen bilirsin ne ben,
Bu muamma sözü, ne sen okursun ne ben
Perdenin gerisinde, ben ile seni bir konuşturan var
Perde kalkarsa, ne sen kalırsın, ne ben
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, gönderdiğin harikulade güzel mail beni ağlattı. Harakani Hazretleri’nin yüceliği insanı ürpertiyor. Çiğdem kızıma dedim ki bu mailin bir çıktısını lütfen bana getir, onu her gün okuyayım. Bu muhteşem maili gönderdiğin için sana sonsuz teşekkürler ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.