SABRİ BABA'DAN SELAM VAR
HAYATIMIZI CENNETE ÇEVİRMEK ELİMİZDE
Kıymetli yavrum,
Tasavvuf dünyasının büyük isimlerinden Rabia Sultan Hazretleri bir gün evinin bahçesinde harıl harıl bir şeyler arıyormuş. Komşuları merak etmişler. “Efendim” demişler, “Bir şey mi kaybettiniz, müsaade ederseniz biz de arayalım, yardımcı olmaya çalışalım.” Mübârek Sultan “Çok teşekkür ederim” demiş. “İğnemi kaybettim, onu arıyorum.” Hep beraber arama tekrar başlamış. Bulamamışlar. Nihayet gelenlerden biri sormuş, “Anacığım” demiş, “İğneyi nerede kaybettin?” Rabia Sultan, “Evde dikiş dikiyordum, elim¬den kayıverdi” demiş. Adam cevap vermiş: “Efendim” demiş, “Hiç içeride kaybedilen iğne, dışarıda aranır mı?” Rabia Sultan gülmüş “Niye hayret ettiniz? Aramızda ne fark var?” demiş. “Siz de aynı şeyi yapmıyor musunuz? Kalbinizde kaybettiğiniz huzuru, mutluluğu boş yere dışarıda aramıyor musunuz?”
Bunu uzun yıllar evvel okumuştum, beni çok etkiledi, yıllarca düşündüm. Çoğumuz olmayacak şeylerin peşine düşüyoruz. Kimimiz huzuru, mutluluğu parada arıyor. Kimisi mevki, makam, şöhrette. Kimisi malda, mülkte. Sonunda ne oluyor? Kimse darılmasın, gücenmesin, avucumuzu yalıyoruz. Çünkü huzur ve mutluluk yalnız insanın kendi iç dünyasında, düşüncelerinde, kafasında, beyninde, kalbinde, iç âleminde. Bazen caddede gelip geçerken gelip geçen insanlara bakarım. Kadınlar, erkekler, gençler, ihtiyarlar, zenginler, fakirler… Ne hikmetse müşterek bir tarafları var: Çehreler asık, yumruklar kenetlenmiş, dişler sımsıkı. Ne oluyoruz efendim, harbe mi giriyoruz… Hepimiz adına hayat denilen bir oyunu oynuyoruz ve dünya hepimiz için, ama istisnasız hepimiz için bir misafirhane. Bir zamanlar efsane olarak isimleri söylenirdi: işte derlerdi Türkiyenin en zengin insanları: Vehbi Koçlar, Sakıp Sabancılar… Allah ikisine de rahmet etsin, nur içinde yatsınlar. Hani neredeler efendim…
Bir gün İstanbul’da rahmetli eşim Rana Hanım’la Atlı Köşkün önünden geçiyorduk. Bak Rana, dedim, Burası Sakıp Sabancı’nın meşhur Atlı Köşkü. Köşk duruyor, köşkün bahçesinde at da duruyor. Ama o sevimli, o güler yüzlü, o esprili Sakıp Ağa nerede? Hayat böyle efendim, hepimiz misafiriz. Bu sözler yarın da bizim için söylenecek. “O Sabri Bey nerede” diyecekler. Efendim bütün mesele yaşadığımız süre içerisinde bir takım hayaller peşinde koşacağımıza realist olabilsek, Allah’ın verdiği rızkı teşekkürle, edeple, saygıyla karşılayıp ağız tadıyla yiyebilsek efendim. İnsanlarla gereksiz yere, anlamsız yere birtakım sürtüşmelere gireceğimize, birtakım saçma sapan iddialarda bulunacağımıza herkesle, ama herkesle, büyük, küçük, kadın, erkek, genç ihtiyar, köylü, kentli demeden yeryüzündeki bütün insanları tek istisna tutmadan kardeşimiz gibi bilip onlara sevgi, saygı, yerine göre yardım, şefkat, hizmet götürebilsek. Hayat bu efendim, hiçbirimizin yarın ne olacağı belli değil. Sahabenin çok güzel bir âdeti varmış: Gece misafirlikten ayrılırlarken aman kardeşim derlermiş, helalleşelim, ola ki yarın sabah sen veya ben hayatta olmayabiliriz. Bu efendim beni çok düşündürür, çok duygulandırır.
Bakıyorsunuz Hakkın emri tecelli ediyor hem de gence yaşlıya, köylüye, kentliye, kadına, erkeğe bakmadan alıp götürüyor efendim. Ama bize düşen nedir? Yaşadığımız sürece, var olduğumuz müddet içinde efendi gibi yaşamak, güzel yaşamak, hayatı hem kendimiz için, hem çevremizdeki insanlar için bir cennet haline getirebilmek…
Manevi büyükleri öyle diyor efendim, eğer diyorlar, sen bu dünya hayatını iyi geçiminle, tatlı dilinle, güler yüzünle, kanaatinle, sabrınla, şükrünle, efendiliğinle, çalışkanlığınla bir cennet haline getirebilirsen manevi hayatın da bir cennet olur.
Benim naçiz kanaatime göre, kimse darılmasın, gücenmesin, istese kendi hayatını bir cennete çevirebilir. Eskiden radyoda temsil saati olurdu. Bir gece rahmetli annemle bir piyesi dinliyorduk. Bir hanım veremin üçüncü devresinde, artık kan tükürüyor. O benim çocukluk günlerimde şimdiki antibiyotikler yoktu, verem o safhaya geldiğinde ölüm mukadderdi. Kadın kocasından tükürmek için bir kap istedi. Eşi bir kap getirdi; beyaz, kenarı mavi biyeli. Kadın tükürdü, sonra kocasına bak dedi, beyaz üstünde kırmızı ne güzel bir kompozisyon oluşturdu. O zaman ilkokul ikiye gidiyordum, çok duygulanmıştım. Bütün mesele burada efendim. İnsanlar hayatın her döneminde bir cennet hayatı yaşayabilirler. Ama yeter ki niyetimiz olsun, isteğimiz olsun.
Efendim, burada son veriyor, hepinize en kalbi selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk’a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.