.
Merhabalar Efendim,
Efendim biraz evvel Okuma Sanatı konulu sohbetinizi dinledim. Dünde dinlemiştim, doyamadım.
Ben yaşadığım ve öğrendiğim güzel şeyleri paylaşmayı çok severim. tüm site mensuplarına o sohbetinizi dinlemelerini öneriyorum. Çünkü hiç kimse okumayı böyle bir sanat haline getirip anlatamadı. Zaten ben Okuma Sanatı tabirini ilk sizden duydum.Sizi zamanla tanıdıkça , en küçük nüansların bile sizin nazarınızda değer kazandığını farkettim.Her şeyde olduğu gibi, Okuma olayını da bir sanat seviyesine yüceltmeniz. Bunu çok açık ,yalın,sade, herkesin anlayabileceği şekilde ifade etmeniz,etkileyici oluyor.Sanki yaşama sanatını anlatıyorsunuz.Elbette bir yaşama sanatı ustası için bu doğal bir şey. Siz zaten yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz. Zaten insan,böyle okumayı başarırsa; Öyle dikkatli, edepli, öğrendiklerini uygulayarak... Hele manevi büyüklerin kitapları, böyle incelik ve edeple ,aşkla okunursa; Onun mana iklimine girmemek,onun haliyle hallenmemek mümkün değil.Kitapta yaşananlar canlanır , bizimle yaşar .Biz okitabın yazarı ile hasbihal etmiş oluruz. Efendim sohbetlerinizin etkileyici, akıcı olmasının en önemli sebebi de anlattığınız hususları bizzat yaşıyor olmanız ve evrensel sevgiye ve kültüre ulaşmış olmanızdan kaynaklandığına inanıyorum.
Efendim, sizinde sık sık değindiğiniz gibi, hal sahibi olmak önemli. Bir de hal sari yani bulaşıcı imiş."Arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim."diye bir söz vardır. Bir Hadis-i şerifte de arkadaşlarımızı iyilerden seçmemiz öğütlenir. Şikayet ve dedikodu meclislerinden uzak durmamız emredilir.Çünkü (sizin tabirinizle söylüyorum)"İçini nefsaniyeti ile kapkara etmiş bir insan ile konuşursanız, bir müddet sonra,sizinde içiniz kapkara olur." buyuruyorsunuz. Bunlar yaşadığımız gerçekler...Gönlümüzüde korumamız ,arıtmamız, güzelliklerle doldurmamız gerekiyor. Geçen gün içim cıvıl,cıvıl hoş bir hal yaşıyorum.Bir telefon görüşmesi yaptım.Karşıdaki insanın ses tonu öyle negatif,stresli,gerilim dolu idiki...5 dakika içinde, benimde içimdeki tüm güzellikler yok oldu. Onun hali bana geçmişti.Telefondan sonra üzerime kabus gibi çöken o halden kurtulmak için,abdest aldım, biraz Kur-an okudum.Gönül Sohbetlerini okudum. Düzelmem epey bir zaman aldı. Efendim,sık,sık hepimiz böyle kazalara uğruyoruz.Çünkü çevremizdeki insanların hepsi melek değil... Eksi elektrik üretenler çoğunlukta,zaman zaman bizde yağmur olmak durumundayız.İşte o açıdan,bende arınmak için,sizin sohbetlerinizi pınarbaşına benzetiyorum. Madem ki hal sari, geçici ... Rabbim cümlemize güzel halli insanlarla birlikte olmayı nasip etsin.Amin.. Efendim saygıların,sevgi ve selamların en sonsuzu ile....Allah'a emanet olun... FATMAGÜL
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Fatmagül Hanım,
Kıymetli yavrum, bugün gönderdiğin mail baştan sona bir şiir. Keşke yeryüzündeki yedi milyar insan bu maili tekrar tekrar okusa ve üzerinde tekrar tekrar düşünse. Seni yürekten kutluyorum. Birgün iç dünyan cıvıl cıvılken mana aleminden bahar çiçekleri açıyorken negatiflerle dolu bir insanla konuştuğunu ve içindeki bütün güzelliklerin bir anda kayboluverdiğini söylüyorsun. Evet yavrum, durum ne yazık ki böyle. “Hal saridir” özünde büyük bir hakikat var. İnsan ister istemez etki altında kalıyor. Onun için üzerimizde negatif etki bırakacak her şeyden uzaklaşmamız gerekiyor. Bu yerine göre bir insan, yerine göre bir kitap, yerine göre seyrettiğimiz bir film, hatta yerine göre bir negatif mekan olabilir. Yapılacak iş mümkün olan en kısa zamanda onu bırakmak, orayı terketmek olmalı. Çünkü bu devirde insanın içindeki bahar çiçekleri büyük gayretler, büyük çabalar sonu açabiliyor. Onu imkan nispetinde abur cubur insanlara, dedikoduculara tek marifetleri eksi elektrik çıkartmak olan insanlara kaptırmamak gerekir. Bizim bu devirde her şeyden önce huzura, sükuna, güzelliğe ihtiyacımız var. Çünkü insanlar ancak huzur içindeyken sağlam, doğru, objektif düşünebiliyorlar. Doğru düşünmek, güzel düşünmek için güzel görmek gerekiyor. Ancak güzel görenler, güzel düşünebiliyor, mutlu ve huzurlu olabiliyorlar, hayatlarından zevk alabiliyorlar. Amerika’da bazan büyük şirketlere yönetim kurulu üyeleri gece baskınları yaparlarmış. Genel müdürlerin odalarını, masalarını kontrol ederlermiş. Eğer genel müdür masasını düzensiz, intizamsız, karmakarışık bırakmışsa görevine son verilirmiş. “Sen” derlermiş “masana hakim olamıyorsun, şirkete nasıl hakim olacaksın?” Bir insanın dağınık bir evin içinde huzurla oturabileceğine, huzurla çalışabileceğine,huzurla okuyup, ibadet edebileceğine be inanmıyorum. İnsan hayatının her bölümünde temizlik ve intizam beraber gitmeli. Huzur ve mutluluk lafla, edebiyat yapmakla olmuyor. Aman dikkatli olalım. Japonlar çalım için, gösteriş için, nefislerinin kölesi oldukları için evlerini eşya ile dolduran insanlara tepeden bakarlar, “sen” derlermiş, “evini müzayede salonuna çevirdin, evin tıpkı Amerikalıların evine dönmüş” diye alay ederlermiş. Ve evini eşya ile dolduran insanları ilkellikle, görgüsüzlükle, basitlikle itham ederlermiş. “Bir evde ne kadar az eşya varsa, duvarlar ne adar boşsa o ev o kadar huzur doludur” diyorlar. Bir gece bir televizyon kanalında Japon imparatorluk sarayını gösterdiler. İçeride inanılmayacak kadar az eşya vardı. Ve onlar da pastel renkli olup sade ve mütevazi idiler.
Aman yavrum çok dikkatli olalım. İnsanın huzur ve mutluluğu öyle kolay kolay kazanılmıyor. Kazanınca da onu kaybetmemek için çaba harcamak gerekiyor. Kendi kalbini ve kafasını güzelleştirmemiş insanları güzelliğe yaklaşmaya da hakları yoktur. Güzellik kainatın altın anahtarıdır. Ve o anahtar ancak kalbini ve kafasını güzelleştirmiş, kafasındaki kavgayı durdurmuş güzel insanlarda bulunur. Mesele bundan ibaret. Allah feyzini artırsın diyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.