Konu : Hayat miskin ve yüreksiz olanları siler geçer.
Gönderen :
Yeliz
Tarih :
8/30/2018 2:31:37 PM
.
Ben 18 yaşında üniversite sınavına hazrlanan bir öğrenciyim. Gerçekten okumak, başarılı olmak kendi ayaklarmın üzerinde durmak istiyordum ta ki babam ölene kadar. Öleli 15 gün oldu. Gördüm ki dünya tamamen anlamsız gelmeye başladı. Ders çalışmaya oturduğumda aklıma ölüm geliyor, -nasılsa ölmeyecek miyim diyorum, böyle çalışacağım da ne olacak sanki -demek geliyor içimden. Ama ailemde geride kalanlar yani hep benim okumama bakıyorlar ben de istiyorum ama artık eski azmim kalmadı. Maddi ve başka durumlardan dersaneye de gidemedim. Ya öyle bana biraz tavsiyede bulunursanız sevinirim. Dinlediğiniz için sağolun
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, başın sağolsun. Allah babacığına rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Peygamberin şefaati üzerine olsun. Yalnız, senin babanın ölümü karşısında takındığın tavır çok yanlış. Kızım, ölenle ölünmez. Sana düşen iş geceni gündüzüne katmak, kendini sınavlara hazırlamak. Ben dersane olayına inanmıyorum. Dersanelerin sadece para tuzağı olduğuna, hiçbir fonksiyonu olmadığına inanıyorum. İnsan, kafası varsa, o kafanın içinde bir beyin varsa gecesini gündüzüne katar, çalışır. Ve en iyi puanı tutturur. Sana da aynı şeyi tavsiye edeceğim. İstersen bir hatıramı anlatayım. Lisedeyim. Matematikten yana sıkıntım var. Hareket problemlerini yapamıyorum. Birgün rahmetli annem dedi ki “oğlum şu parayı al, git dersaneye yazıl, noksanlarını tamamla”. Evden çıktım, kendi kendimle bir muhasebe içine girdim. Benim dedim okulum var, kitabım var, aklım var, dersane ne oluyor? Ben dersaneye para verecek kadar aptal değilim, kendim halledeceğim”. Doğru bir dönerciye gittim. Pide üzerine birbuçuk döner kestirdim. Üstüne bir porsiyon baklava yedim. Arada da iki ayran götürdüm. Sonra çıktım, doğru kitapçıya gittim. Uzun zamandır almak isteyip de alamadığım kitapları aldım. Hiç unutmuyorum kocaman bir paket oldu. Sonra eve geldim. Annem pencereden görmüş, durumu anlamış. Ama çok tedbirli bir insan olduğu için gene de sordu. Durumu anlattım. Annem yaklaştı, beni alnımdan öptü, “Eğer dersaneye yazılsaydın, üzülecektim. Benim oğlum geri zekalıymış diye gözyaşı dökecektim. Şimdi akıllı olduğunu, benim oğlum olduğunu ispat ettin. En güzel şekilde başaracağına inanıyorum. Yediğin döner de, baklava da helal olsun” dedi. Sonra kolları sıvayıp masaya oturdum. Maçın ikinci yarısı başlıyordu. Başladım çalışmaya. Biraz sonra burnum kanamaya başladı. Kalktım lavaboya gittim. Bir süre kan aktı. Burnuma hitab ettim, “Bak burun” dedim, “beni yıldıramazsın, ne kadar akarsan ak, ben yine bu meseleyi halledeceğim”. Sabah olmuştu. Horozlar ötüyordu. Bütün nüanslarıyla problemleri çözebiliyordum. Anneme müjdeyi verdim. Rahmetli annem, “zaten ben emindim” dedi. Şair Necip Fazıl bir şiirinde
“Diyordun üst üste geldikçe acı
Bir azab isterim bundan da beter”
diyor. Kıymetli yavrum, hayat zayıf olanları, korkak olanları, yüreksiz olanları hiç sevmez. Merhametsizce ezer geçer. Önemli olan dimdik, azimli, kararlı ve iradeli olup meselelere karşı direnebilmektir. Haydi yavrum, ayağa kalk ve yürü. Atatürk gibi “Zafer, zafer benimdir diyenlerindir”. Göreceksin bütün müşküller halledilecek, bütün karanlıklar aydınlanacaktır. Başarılı olacağına bütün kalbimle inanıyorum. Haydi, kalk ve mücadeleye başla. Selam, sevgi ve saygı ile.
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|