Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Sevmek, devam eden en güzel huyum"
Gönderen : Özden
Tarih : 9/6/2018 12:10:44 AM


.


Efendim bu sabah internet aracılığı ile Tv de Pazar sohbetinizi dinleme imkanını buldum. Böyle zamanlarda teknolojiyi çok seviyorum. Değindiğiniz konu, aile içindeki anlaşma, anlaşamama, karşılıklı hoşgörü, saygı, iyiniyet ve davranışlar ne denli önemli idi..Bana küçük bir hikayeyi anımsattılar. Böyle hikayeler bazen gerçekleri nasıl da en yalın haliyle ortaya koyarlar.



Bir adamcağız çok kısa süre arayla, önce oğlunu sonra kızını evlendirmis. Tabi epeyce yorucu ve stresli günler geçirmis. Neyse aradan bir süre geçmiş birgün yolda girderken bir arkadaşına rastlamıs. Arkadaşı merak ve heyecanla sormuş: “Dostum nasılsın, nasıl gidiyor çocukların ayrılıklarına alıştın mı?. Nasıl damadından gelininden memnun musun, çocukların durumu nedir?” diye.


Adamcağızın gözleri sevinçle parlamış. Başlamış anlatmaya… “Ah dostum”, demis. “Allah öyle iyi bir damat verdi ki sorma.. Kızım çok çok mesut. Kocası gözünün içine bakıyor. Elini soğuk sudan sıcak suya sokmuyor. Eve hemen bir hizmetçi tuttular bütün işleri o yapıyor. Kocası çok uyumlu yemek seçmiyor, ne olsa yiyor. Hatta ogün canı istemez de pişirmezse bişeyi hemen dışardan hazır ısmarlıyorlar. Kocasının eli bir bol ki sorma. Hergün gitmeden parasını yatağın başucuna bırakırmış, uyandırmaya kıyamıyor karısını. Öylece çekip gidermiş. Kızım canı ne isterse alıyor, istediği gibi yaşıyor, geziyor kocası hıç karışmıyor.


Arkadaşı şaşırmış “Anladım demiş Allah mutluluklarını daim etsin peki oğlandan ne haber?” Adamın yüzünü bir hüzündür kaplamış “Ah birder hıç sorma “demis… “Bir çadaloz geline çattık ki… Kız hiç bir iş yapmıyor evde. Bir çöpü bile düştüğü yerden kaldırmıyor. Hemen hizmetçi isterim diye tutturmuş. Yemek yapmayı da bilmiyor, yaptıkları zaten yenmiyor, Bir de öğlum yorgun argın gelince ara telefonla hazır ısmarla beğenmiyorsan dermiş utanmadan.. Oğlumun bütün kazançını alışverişte tüketiyor. Sabah kocasını uğurlamak için bile uyanmıyor. Kahvaltı hazırlamıyor. Ah sorma oğlumun durumu içler açısı yani… Allah yardım etsin napıcaz bilmiyorum.”….



Işte böyle yanlış yada doğru, iyi ya da kötü diye yorumladıklarımız ne kadar kişisel değil mi? İki ailenin yaşadıkları aynı olmasına rağmen iyi olan, bizim durduğumuz yere ve yöne göre değişiyor bu hikayede… Peki gerçek iyi ve doğru nerde … O bu hikayeye hiç uğramamış …



Işte yaşamda pek çok olay böyle sübjektif bakış açıları ile gerçek anlamını ve değerini yitiriyor. Mesaj ne denli açık değil mı ? Bize yapılmasını istemediğımızı yapmayacağız karşımızdakilere… Kendimizi onların yerine koyup düşüneçeğiz… Farzedin ki bir hata yaptı karşıdaki, olur a insanlık… Düşüneceğiz hatalı olan biz olsak nasıl bir anlayış, nasıl bir davranış beklerdik ondan… öyle davranacağız !... öyle karşılık vereceğiz!...



İnsan insanın aynaşı aslında. Ne verirsen onu alıyorsun. Nasıl görünürsen öyle görüyorsun. Ne taraftan yaklaşırsan o da sana o açıdan yaklaşıyor, elini uzatırsan o da uzatıyor, dokunursan o da dokunuyor parmak uçlarına…


O zaman uzatalım ellerimizi karşımızdakilere……


Aslında bu sabah sizden dinlediklerimizden sonra, o güzel üslubunuz ve sesinizle anlattıklarınızdan sonra bizlere pek de söyleyecek birşey kalmamıştı. Ancak nacizane bu hikayeyi paylaşayım dedim affınıza sığınarak.


Saygı ve hürmet ile ellerinizden öperim, Tüm gönül dostlarına sonsuz saygı ve selamlar.




Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai


www.ozdencicek.com


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özden Çiçek,


Efendim, yine bizleri günlerce düşündürecek bir mail göndermişsiniz. O kadar derin anlamları var ki günlerce dedim ama aslında bu söz aylarca, yıllarca da olabilirdi. Biz hep olayları dar egoizmamız, terbiye edilmemiş nefsimizin, bencilliğimizin çerçevesinden görmeye alıştığımız için bir türlü objektif görüşe ulaşamıyoruz. Onun için de mutsuz, huzursuz ve sıkıntılı oluyoruz. Ben, ben dediğimiz sürece hep mutsuzluğa doğru koşuyoruz. Ve o zaman huzur, güzellik bir kelime olarak kalıyor gözümüzün önünde.
Yıllar önceydi, Rana Sultanla evliliğimizin ilk gününe giriyorduk. Nikah salonunda Mücteba Bey nikahımızı kıymıştı. Sonra Yenimahalle’deki eve geldik. Çavuşoğulları Camiinin imamı Rıza Çöllü Hocaefendi nikahımızı kıymaya geldi. Nikahtan sonra yemeğimizi yedik ve el öpüp hayır dua alarak Sıhhiye Cihan sokaktaki yeni evimize gittik. Kapıdan giriyorduk, Besmeleyle ilk adımlarımızı attık. Rana’ya döndüm, “Bak sevgilim, dedim, biz artık kanun önünde de Allah’ın önünde de evliyiz. Bir ömrü beraber yaşıyacağız. Gel seninle bir mukavele yapalım”. Rana yüzüme baktı, dedim ki “şu andan itibaren bu evde ne senin dediğin olacak, ne benim. Bu evde yalnız Allah’ın ve Peygamberin dediği olacak”. Rana, her zamanki ince, edepli ve saygılı haliyle “kabul” dedi. Ve son dakikaya kadar ikimiz de mukaveleye sadık kaldık. Sonuç ne oldu; sade Türkiye’de değil, dünyada da eşi benzeri olmayan bir evlilik başladı. Kırkdört yıl bir masal gibi, bir aşk rüyası gibi geçti.
Efendim, bütün mesele egoların biryana bırakılması. Allah ve Peygamber yolunda el ele verilmesi. Bunu yapamadığımız sürece kayıtsız ve şartsız olarak mutsuz olmaya, iğneli beşikte yaşamaya mahkum ve mecburuz. Bu günümüzdeki evliliklerde ilk çirkinlik, kabalık, hoyratlık nikah memurunun önünde tepişirken başlıyor. Neymiş efendim, kim kimin ayağına basarsa evde o egemen olurmuş. Onun sözü geçermiş. Salaklar, geri zekalılar, firavun taslakları. Siz, bu kafayla dört, beş ay sonra soluğu boşanmak için mahkeme koridorlarında alıyorsunuz. Ne demek benim sözüm geçecek? Ben nemrut muyum, ben firavun muyum? Evlilik, karşı cinsten iki insanın el ele vererek bu dünyada da öbür dünyada da beraber olmak sözünü vermesidir. Ya o iğrenç para, eşya, mal, mülk kavgaları. Utanç verici, yüz kızartıcı, onur zedeleyici pazarlıklar, çekişmeler. Olmuyor efendim, biz nefsaniyetimizin kölesi oldukça her konuda iflas etmeye, zehir kusmaya, başkalarının maşası olmaya mecburuz. Şair


“Memlekete kıymayın efendiler”


diyordu. Biz de kendimize kıymayalım, dünyamıza kıymayalım, ahiretimize kıymayalım. El ele verelim, diz dize verelim, göz göze verelim, evlilik hayatımızda bir güzelliği yaşayalım.
Efendim, ta Dubai’den benim televizyondaki Pazar sohbetimi dinlemeniz beni çok mutlu etti. Ben ve sitemiz mensupları size sonsuz sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz. Allah’ın selamı üzerinize olsun.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.



 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]