Muhterem Hocam; Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarının üzerine olsun, efendim.
Geçenlerde gazetede küçük bir resim gördüm ve altında da kısa bir haber. "Yeni dökülen asfalt yolda çiçekler açtı." diye. Küçük küçük sarı çiçekler, üzerlerine dökülen o sıcak asfalta rağmen yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Yunus gibi sorabilmek isterdim o sarı çiçeğe..."Değdi mi a küçük sarı çiçek! Sıcak asfaltı deldiğine? Ne kadar yaşamayı umarsın ki bu asfalttan toprakla? Belki de, çiçek benim bu kötümser, bardağı hep boş tarafından gören bakışıma gülümseyip, "Hey zavallı! Ben bu zayıf halime rağmen asfaltı delecek kudreti bana veren, beni güneşiyle buluşturan, besleyip büyüten Rabbime şükürle meşgulken, sen ömrüm konusunda mı dertlenirsin? Ne asfaltı gör ne de beni , sadece görmen gerektir bundaki ilahi hikmeti." Sonra sözlerine belki beni misal göstererek devam edecekti ," Ya sen üzerine asfalt gibi dökülen o yakıcı evlat acısına rağmen, nasıl tutundun hayata?? Değdi mi o asfaltı delip çıkmana?" Bir an donakaldım, o sarı çiçekte tefekkür ettiğim meğer kendi halimmiş. Kendi kendime ,Değmez mi hiç dedim. Ben o asfaltı Rabbimin ihsan ettiği sabırla delip çıkarken, sabrın, şükrün, imanın ve Allah'a Teslimiyetin tadını öyle aldım ki, sırf bu canım değil binlerce canım beni yaratan o güzeller güzeli Rahmana feda olsun. O zaman dememiş miydim Yunus gibi "Ballar balını buldum,kovanım yağma olsun." Sonra sizinle tanışmak nasip oldu, Hocam. Tanışmamız, Mevlana Hazretlerinin "Sen arındın mı perde açılır, temiz ruhlar sana dönmeye başlar. " sözünü düşündürmüştü. Acıyla yanış bir arınmaydı belkide ve sonunda tertemiz bir ruhla,sizinle tanışmıştım,şükürler olsun. Sözleriniz öyle şefkat doluydu ki, "Yaşadığım sürece hep yanında olacağım."derken bu acize, dünyaları vermiştiniz ve gerçekten o günden bu yana hep yanımda olduğunuzu hissettirdiniz. Ya Rabbi!! insanın yüreğini anlayan bir tek kişiyi bulması dahi, dünyalara bedelmiş. Ben de şu an yüreği yanan şehit analarını ve depremde yakınlarını kaybedenlerin acılarını yüreğimde hissediyorum. Hele şehit anaları...Körpecik ciğerparelerinin gövdeleri vatan müdafaası için kalleş kurşunlara hedef olmuştu. Keşke gitsem, onlara sarılsam, yüreklerindeki yangınlarını gözyaşlarımla, sabır telkin eden sözlerle söndürebilsem. Acılarını dindirebilsem, mum gibi erisem ama onların içine düştüğü karanlığı birazcık aydınlatabilsem.
Ülkemiz gerçekten zor günler geçiriyor. Vatanını ve milletini seven insanların tahammülünü zorlayan günler...Niçin bu haldeyiz? Ne oluyor bize, bu zulüm niye? Yüce Allah Yunus Suresi 44. Ayette " Şüphe yok ki, Allah Teâlâ insanlara hiçbir şey ile zulmetmez. Velâkin insanlar kendi nefislerine zulmederler." buyurur. Evet, zulmeden biziz Ya Rabbi !!.Kur'ana ve sünnete sımsıkı sarılıp, tüm yaradılmışı Muhammedi bir aşkla sevip saramadığımız için, Nefislerimizi Allah yolunda ıslah etmek yerine dünyalık ve benlik kavgası peşinde koşturan firavunlar haline getirdiğimiz için, biz bize zulmetmekteyiz. Bu satırları yazarken, aklıma yıllar önce izlediğim Kurtlar Vadisi Irak filminde geçen bir sahne geldi. O sahnede zikir öncesi şeyhin dokunaklı bir sesle ettiği dua beni öyle etkilemişti ki defalarca aynı sahneyi izlemiş ve bu sözleri ezberlemiştim. Orada; " Ya Rabbi İşittik ve itaat ettik, Allah muhakkak işinde galiptir.Görünen ne olursa olsun, kim yenerse yensin, kim yenilirse yenilsin galip olan, hakim olan yapan ve yaptıran sensin. Sen zulmetmezsin Ya Rabbi..Ya Rabbi inandık ve tasdik ettik zulmeden biziz ya Rabbi... Senin yolunda kenetlenmeyip, benlik hevesiyle ayrı düştüğümüz ve bölündüğümüz için kendimize zulmettik. Biz bize zulmettiğimiz için düşmanda şimdi bize zulmediyor. Bütün zalimlerden ve Senden sana sığındık ya Rabbi... Bizler gafil olduk, günahkar olduk, mahkum olduk, mağlup olduk. Kuran ve sünnetin hikmetleriyle uyanmadık. Sen bizi düşmanın saldırıları ile uyandırdın.Şimdide lütfet ya Rabbi, bize bu saldırılarını defedecek güç ve enerji ver, Bilinçli sabır ve sebat ihsan eyle." diyordu. Dua da Irak'ın düştüğü bu felaketin gerçek sorumlusu olarak, insanların Kuran ve sünnetin ışığında Allah yolunda kenetlenmeyip, benlik hevesiyle bölünüp kendi kendilerine zulmetmeleri gösteriliyordu. Şu an bizlerin düştüğü durum gibi... Ne olur uyanalım çok geç olmadan, Allah için birbirimizi sevelim, Yunus gibi diyelim "Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz." Ben bunca yaşanan acıların ve sıkıntıların yine de ufukta gelecek güzel günlerin habercisi olduğu ümidimi hiçbir zaman yitirmedim. Güzeller güzeli bir yavrucuğun anne karnında olgunlaşması aylar alır ve doğumu da çok sancılıdır, ama doğuşundaki o coşku, çekilen tüm acıları ve sıkıntıları unutturur. İşte ülkemizde yaşanan bu sancılar da , inşallah doğacak güzel günlerin sancılarıdır. Sabır ve dua ile tam bir teslimiyetle Rabbimize dönelim, sonra görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.. Memleket kötü olabilir, dünyada kötü olabilir ama ne olur biz iyi olmaya, hazreti insan olmaya çalışalım!!! Bir ben neyi düzeltebilirim deme sakın, hor görme kendini! Bak ne diyor Şeyh Galip dizelerinde: Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen, Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen (Kendine iyi bak çünkü sen alemlerin özü, varlıkların gözbebeği olan insansın.) Bir sohbetinde, Kenan Rifai Hz.'lerine bir talebesi "Efendim dünya çok kötü!" der."Sen iyi olmaya bak!" diye cevap verir Rifai Hz.leri. "Bu kötülüklerin ortasında iyi olmanın ne faydası olur ki?" diye talebesi sorunca, Ken'an Rifâî şöyle yanıtlar "Başkalarının kötülüklerini düşünmekten size ne? Kendin iyi insan ol! Şeytan sizin sınırlarınızı aşabildi mi? Yoksa siz onun etkisinde kalıp, O da size kötülüklerini bulaştırdı mı? Şayet şeytan size dokunamadıysa onu mağlup olmuş kabul ediniz."
Efendim, size ve tüm gönül dostlarıma en içten sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunuyor ve Yüce Allah'tan ülkemize ve tüm insanlığa hayırlı güzel günler nasip etmesini niyaz ediyorum. Allah'a emanet olunuz.
Mukarreb