Ben aniden sinirlenip,öfke kirizine giriyorum,sonradan da pişman oluyorum,üzülüyorum,niye muhatap oldum diye.Bazı insanların hoş olmayan tavırları karşısında kendimi tutamıyorum.
Siz kitaplarınızda önemli olan olaylar değil, olaylar karşısında aldığınız tavırdır diyorsunuz.
Densiz,seviyesiz insanlar karşısında,öfkelenip,aynı düzeye inmemek için,o anda,öfkemi dizginlemek için ne yapabilirim,bunun bir yolu varmıdır?
Hürmetle ellerinizden öperim.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
_________________________________________________
Sayın Saadettin,
Çok yakın bir zamanda bu halinizden Allah’ın izniyle kurtulucaksınız.
Evet, Saadettin Bey, önemli olan hayattaki olaylar değil o olaylar karşısında takınmış olduğumuz tavırdır. O gün sizin karşınıza çıkan, sizi asabileştiren, öfkelendiren insanları bir düşünün. Biliyor musunuz onların hepsi görevli, tıpkı rejisörün emriyle sahnede rolünü oynayan sanatçılar gibi. Sebepsiz hiçbirşey yok. Hayatın bütün olayları, birbiriyle ilintili. Akıl almaz incelikte nüanslarla biraraya geliyorlar ve onlardan hayat denilen o muhteşem sentezin dokusu ortaya çıkıyor. Muayyen sebeplerden muayyen neticeler hasıl oluyor. Bizler her an sınavdayız. Her an binbir tesir altında yuğrularak, pişerek, olgunlaşarak tekamül basamaklarında adım adım ilerliyoruz, buna inanın Saadettin Bey. Her an yepyeni bir hal içindeyiz. Kur’an-ı Kerim’de “Allah her an yeni bir şe’n üzeredir” buyruluyor. Büyük Yunus “her dem taze doğarız, bizden kim usanası” diyor. Önemli olan bu akış içinde sık sık niçin var olduğumuzu, yaratılışımızın sebebini hatırlayıp bir güzelliği yaşayabilmek.
Bir gün büyük veli Beyazıt Bestami Hazretleri evinden çıkar. Ders vereceği mekana doğru ilerlemektedir. Sırtında o gün ilk kez giydiği siyah renkli bir cübbe bulunmaktadır. O sırada bir kadın pencereyi açar, elindeki kapla sobanın külünü aşağıya fırlatır. Hazretin giydiği cübbe kül içinde kalmıştır. Yoldan geçenler hayretle durup bakarlar ve bakalım neler soyleyecek diye beklerler. Fakat olay hiç onların tahmin ettiği gibi gelişmez. Mübarek Sultan ellerini açar, Allah’ım der, şu bir türlü Senin istediğin gibi bir kul olamayan bana aslında layık olan bir kap dolusu kızgın kömürdü, Sen lütfettin, acıdın, merhamet ettin ve sadece soğuk kül ile yetindin. Yarabbi lütfet, kerem et ben de Senin o güzel kullarının arasına gireyim, beni koruduğun için ne kadar şükretsem azdır.
İşte böyle Sayın Saadettin Bey, önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında bizim takınmış olduğumuz tavırdır. Allah’a ve Onun peygamberine öyle bir aşkla bağlanalım ki sonuçta biz de Yunus Emre gibi “bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya” diyebilelim. Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.