.
Efendim, Oncelikle Cumaniz mubarek olsun. Rabbim hayirlar nasip etsin insallah.
Biz o muhtesem yolculuktan dondukten sonra bu hayatimiza uyum saglamaya calisiyoruz. Bu arada gorduklerimi, hissettiklerimi kaleme almaya calisiyorum ancak cok da basarili bulmuyorum kendimi. Hissiyatlari anlatmak imkansiz. Ancak gorduklerimi anlatabilmek mumkun oluyor. Epeycede cok animiz var aslinda ... Neyse ilk bolum olarak yazdiklarimi bir yollayip sizinle de paylasayim istedim.. Guzellikler ve mutluluklar paylasildikca artiyor cunku...
Saygi ve hurmetle .....
MEKKE de ILK GECE
Gecenin karanliginda rahat, genis ve isikli bir yoldan ilerliyoruz. Trafik cok yogun gibi gozukmuyor. Karanlik derin ve koyu oldugundan etrafi tam anlamiyla secemiyoruz. Ara ara aydinlik benzin istasyonlari ve dinlenme yerlerinin onunden geciyoruz. Gece simsiyah bir kadife gibi yumusacik sariyor bizi. Gokyuzunde binlerce yildiz goz kirpiyorlar. Bir sure sonra bir tabela goruyoruz. “Sadece muslumanlar icin “ anlaminda bir yazi var uzerinde. Musluman olmayanlar icin ise baska bir istikamet gosteriyor. Bir iki km sonra bir kontrol noktasi goruyor ve yavasliyoruz. Polis arabanin icine dogru bakiyor ve bizi durdurmadan “Gec” isareti yapiyor. Evet az kaldi galiba.. Heyecanimiz gittikce artiyor. Sehrin girisinde dar caddeler, sonra ust gecitler, yan yollar, tuneller bizi bekliyor. Burasi pekcok minik daglarla cevrili oldukca engebeli bir yeryuzu sekli. Duzluk gormek zor. Bu yuzden de yolumuzu bulmak icin bir iki tur atiyoruz. Sonunda tabelalari takip ederek ilerliyoruz. Ilerde yuksek binalarin arkasinda gokyuzune dogru guclu bir isik yukseliyor. Orasini sanki gunduz gibi aydinlatiyor. Iste diyoruz , orada olmali… Arabamiza guclukle park yeri buluyor esyalarimizla birlikte otele giriyoruz.
Esyalari odaya birakip abdest aldiktan sonra hemen asagiya iniyoruz. Saat geceyarisini iki saat gecmis. Olsun, duramiyoruz. Kalbimiz kut kut atiyor. Otelin on kapisindan cikip aydinliga dogru ilerliyoruz. Disarisi guduz gibi , aydinlik, isil isil, kalabalik, kocaman meydanda karincalar gibi ileri geri dolasiyor insanlar. Bir kismi olduklari yerde oturmuslar. Temizlik iscileri surekli dolasarak yerleri paspasliyor. Aralarindan ilerliyoruz, yanlarinda iki minaresi bulunan buyuk kapiya dogru….
Kapiya ulastigimizda terliklerimizi cikartip bir kenara koyuyoruz. Bembeyaz mermer taslar tertemiz ve serin. Genis bir alanda ilerliyor, onumuzdeki basamaklari inmeye basliyoruz. Gozumuz ileride Onu ariyor, Birden onumuzde butun heybeti ile beliriveriyor. Simsiyah bir kadife gibi yumusacik gecenin , binlerce yildizla dolu gokkubbenin altinda, gozumuzu kamastiracak kadar nurlar icinde. Nefesimiz tutulmus, bakiyoruz bakiyoruz….. Etrafinda donup duranlarla…., bembeyaz insan halkalarinin ortasinda ….., dunyanin merkezi …. Birden kendimizi bir kitle halinde donen o toplulugun icinde buluyoruz… hizli ve guvenli adimlarla bizde tavafa katiliyoruz. Yesil isikli kosede ellerimizi kaldirip “Bismillahi Allah-u Ekber” diyor Hacer-ul Esved-i selamliyoruz. Gozum hep onda , ondan baska hicbirsey gormuyorum. Buyuyor , buyuyor, butun ufkumu, evreni yapliyor, sadece onu goruyorum…. Kulaklarimda herkesin bir agizdan okudugu dualar, tesbihler, salavatlar….dudaklarim kipirdiyor sesim cikmiyor…. Az sonra gozlerim yaslarla dolu , puslu , bugulu gozlerle , gozlerimi acip kapiyor, Onu daha net gormeye calisiyordum. O anda varligimi hic hissetmiyordum. Sadece hafiflemis, kus gibi olmus kanat cirpiyorum sanki…. Birden kendimi Hz. Ibrahim Peygamberin namaz kildigi yerde buluyorum. Kabenin hemen dibinde , elimi uzatip dokunuyorum.!!! … 7 kez donmus tavafimizi tamamlamisiz.Ne zaman bitirmisiz hatirlamiyorum. Namaza duruyoruz. Hemen onunde , …. Yillarca her secdede onumuzdeki hali seccadedeki resmine baktiktan, gozumuzde canlandirmaya calistiktan sonra …. Iste … onumde…. Parmaklarimi uzatip dokunacak mesafede… namaza basliyoruz…Hic bitmesin istiyorum…….
Ancak , sira Sefa ve merve tepelerinin arasinda 7 kez yurumeye yani Say yapmaya geliyor. Kalabalik bir grubun pesinden bizde Safa tepesine dogru ilerliyoruz… Gunumuzde artik o tepeler ve aralarindaki mesafe mermer taslarla kaplanmis , tertemiz… gidis ve gelis yolu olarak ayrilmis. Hatta ortasinda tekerlekli sandalye ile gidebilenler icin ozel yol da var…. yine dularimizi okuyor ve hizli adimlar ile yuruyusumuze basliyoruz. Yesil ile isaretlenmis bolumde daha hizli yuruyor hatta kosuyoruz… Hz . Ibrahim Peygamber hanimi Hz. Hacer ve oglu Hz. Ismail’i burada birakip gittiginde , ac ve susuz kalan Hz. Hacer evladini kurtarmak ve ona bir yudum da olsa su bulabilmek icin bu iki tepenin arasinda caresizlik icinde ve Rabbine dualar ederek, yalvararak kosar dururmus, Allah CC onun bu yakarislarina karsilik, Hz. Ibrahimin topugunu topraga vurdugu yerden zemzem suyunu fiskirtatak cevap vermis. Onlar bu su ile hem susuzluklarini hem aclikliklarini gidermisler. Iste en caresiz kaldigini sandigi anda bile insanin yanliz olmadiginin ve ancak Rabbinden dilemesi halinde, icten ve ihlasla istemesi halinde dualarina nasil icabet edileceginin en muhtesem isareti, gostergesi olarak binlerce yillardir gurul gurul akan zemzem suyu… Dunyanin inanilmaz dercede temiz ve bereketili , hic tukenmeyen su kuyusu… Safa tepesi ile merve tepesi arasi gider gelirken ayaklarimin altinin yandigini hissediyorum. Adimlarim hizlaniyor. Ne denli aciz ve caresiz bir kul oldugumuzu, Hz. Hacer’in icinde bulundugu caresizlige nasil el uzattiysa bana da el uzatmasini Rabbimden diliyerek yuruyorum. Birden gozum babasinin kucaginda , omuzuna yaslanmis, piril piril gozleriyle etrafina bakinip gulucukler sacan, pembe yanakli uc dort aylik bir bebege takiliyor. O babasinin kucaginda, Hz. Ismailin annesiyle brilikte Rablerine en yakin olduklari yerde say yapiyor, o ani , o hissiyati yasiyor. Birden o bebek beni o yuzyila , o ana goturuveriyor. Kendimi kus gibi hissediyorum….. Bizim yanimizda yol boyu siralanmis zemzem suyu dolu su tanklari var . tertemiz bardaklarla agzin kurudukca diledigin kadar icerek tamamliyorsun bu yuruyusu. Ya Hz. Hacer ac susuz , gunesin altinda, caresiz evladini kuratarmak icin nasil kosturmustu?..... Daha bir hizlaniyor adimlarim…… Allahim ne olur bize gercekleri , hakikati gorecek gozler ihsan et… Bize senin varligindan daha yakin hic bir seyin olmadigini, en caresiz anda bile umitsizlige kapilmamayi , ne dilersek yalniz senden dilemeyi ogret….
Sanki bir ruyada gibi Say’i bitirmek uzereyken okunuyor sabah ezanlari. Bir ses ki! Aman Allahim…. Butun hucrelerime kadar titretiyor….. Bu arada buyuk bir insan akini oluyor. Her yer dolu, dopdolu … Binlerce insan oluk oluk kosar adim geliyorlar Rablerinin cagrisina. Bizde duamizi ediyor Say’i tamamlayarak Kabeye yoneliyoruz tekrar. Kalabalikta kendimize bir yer bulup Kabeye bakarak onun yanibasinda , hemen onunde, hic bitmesini istemedigimiz sabah namazina duruyoruz……Belki de yarim saatten uzun suren bu iki rekat namazda hissettiklerimi daha bende cozebilmis degilim. Bir an gibi geciyor…
Gun agiriyor artik …. Ilk isiklarla birlikte , beyaz serin taslarin uzerinde yuruyerek cikiyoruz disariya… Otelimiz tam karsida… Odamiza girdigimizde gayri ihtiyari pencere yuruyup perdeyi araliyorum…. Iste orda Kabe .. butun inanilmaz nuru ile karsimda…. Rabbime sukurler ediyorum… Bu ruya hic bitmesin diyorum… Sonralari diledigimde gozlerimi kapayip bu goruntuyu canlandirabilmek icin bakiyor bakiyorum… adeta depoluyorum sanki…..
Iste Mekke de ilk gece … Ilk gun boyle agiriyor…. Bakalim Rabbim daha neler nasip edecek….
Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
www.ozdencicek.com
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
28 Nisan 2006 tarihli mailinizi sevinçle aldık. Ne kadar mutlu olduk, ne kadar sevindik bunu dünya dillerindeki hiç bir kelime ile ifade mümkün değil. O kadar güzel anlatmışsınız ki, değil yüz kere, iki yüz kere de okusa insan doyamaz. Allah sizden razı olsun. Yeni maillerinizi özlemle bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızın Allah'a kadar ulaşmasını diliyoruz.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.