Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir Peygamber aşığı Veysel Karani Hz.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 10/28/2018 10:33:24 PM


.
Merhaba Çok Kıymetli Sayın Büyüğüm,
Sonsuz hayırlar içinde olmanız dileğiyle size ve bütün dostlara selam ve sevgilerimi sunuyorum evvela,



Sayın büyüğüm, zaman zaman gelen maillerden bazılarında alt not olarak okuruz, bu maili şu kadar kişiye gönderirseniz hayatınızda muhteşem değişiklikler ve güzellikler olacak diye... Bunun ne kadar doğruluk payı olur bilinmez ancak buradan yola çıkarak söylenebilecek olan şey belki de bir kimsenin bu bahaneyle birçok dostunu hatırlamış olması, ve bir vesileyle de olsa nefes almış dostlukların birçok güzellikleri de beraberinde getirecek olmasıdır...



Efendim, dostların hatırlanmasındaki güzelliklerden dem vurarak büyük Sahabi Veysel Karani Hazretlerine de sitemizden bir kapı açmaya çalışalım dileriz inşallah...



Veysel Karani veya diğer adıyla Üveys Hazretleri Yemen taraflarında kum dağlarıyla çevrili kurak bir belde olan Karen’de yaşamış bir Peygamber aşığıdır. Belde sakinlerine çobanlık yapan Üveys, garip biridir. Dünyadadır, ama ne dünyalığı vardır, ne de dünyalık gibi bir kaygısı. Güttüğü develer için ücret istemez. Verenden alır, vermeyene sormaz. Adı üzerine çobandır işte, fakirdir. Ama iş cömertliğe geldi mi onunla yarışmak kimsenin harcı değildir. Paylaşacak
çok şeyi yoktur, ama hayırda daima başı çeker, halinden memnundur. Sessiz, dostları arasında yalansız, dolansız bir hayat sürer. Issız vadilerde, kaya kovuklarında ibadet eder. İnsanlar ona hep divane gözüyle bakarlar, ama o hiç mi hiç aldırmaz.



Veysel Karani Hazretlerinin çok yaşlı bir annesi vardır. Hem kör, hem de kötürümdür. Hazret onun eli ayağı, gözü kulağıdır. Yedirir, içirir, her hizmetine bakar. Ne derse, ama ne derse yapar. En olmayacak arzularını bile ikiletmez. Bir yüz ifadesinden bin mânâ çıkarır ve hepsini de getirir yerine. Tabiri caizse, anasına kölelik eder. Bir gün anası odasının kapısı aralık kalsın isteyince Üveys Hazretleri saatlerce kapıyı aralık tutabilmek için uğraşır.

Veysel Karani Hazretleri haram bilmez, yalan söylemez. O, gün boyu zikreder, af diler. Ümmet-i Muhammede dua eder. Ama en bilinen özelliği Allah ve Resulüne duyduğu tarifsiz aşktır. Veysel Karani Hazretlerinin tek arzusu vardır. Yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı Serveri görebilmek. Efendimizi düşündükçe içi sızlar, anlatılamayan duygularla dolar taşar...

Ve gün gelir muhabbet ve Muhammed kelimeleri yüreğinde buluşur. O’nu bir kerecik olsun görebilmek, bir soluk olsun sohbetinde bulunabilmek sahabe
denilen kutlu kadroya dahil olabilmek diler.

Annesi itiraz etmese de, bu yolculuğa razı değildir. Omuzlarını kaldırıp boynunu büker. Mahzun bir üslupla İstiyorsan git! der, Git bakalım, beni kime emanet edeceksen?



Üveys hasretini yüreğine gömer. Bir daha bu konuda tek kelime etmez. Ama o günden sonra daha fazla ağlar, daha fazla yalvarır. Aşkını kayalara, kumlara, anlatır. Kuşlarla, develerle dilleşir, serin seher yeliyle selâmlar yollar Resul’e. Ve ufuklar perde perde açılır, dağlar çekilir aradan. Artık o günboyu ibadet ederken, sürüyü bekleyen meleklerdir.

Evet Üveys, Allah Resulünün muhteşem sohbetine (madde planında) erişemez, ama mânâ aleminde çok şeye kavuşur. Efendimizle aralarında imrenilecek bir dostluk başlar. Onlar için mesafelerin bir önemi yoktur, aralarında feyiz bir nehir olur akar...

Server-i Kainat zaman zaman mübarek yüzlerini Karen taraflarına döndürür
ve “Yemen cihetinden rahmet rüzgarları esiyor” buyururlar, “İhsan ve
iyilikte Tabiinin en iyisi Üveys-i Karni’dir”.



Sahabe Resullullah Efendimize sorarlar, “Üveys Hz. Sizi gördü mü” diye. Efendimiz mânâlı mânâlı gülümser, “Baş gözü ile hayır!” buyururlar.
Sahabeden “Hayret!” diyenler olur, “Size böylesine aşık olan biri nasıl oluyor da koşmuyor huzurunuza?” Efendimiz izah eder: “ Onun gelmemesi de bana olan bağlılığındandır. İhtiyar bir annesi vardır. İman etmiştir. Ancak gözleri görmez, hareket edemez. Üveys onun bakımını üstlenmiştir”.

Efendimiz Hakka göçme demlerinde mübarek hırkalarını çıkarır ve “Bunu Üveys-i Karni’ye verin!”buyururlar. Bu hırka Hazreti Ömer ve Hazreti Ali tarafından Efendimizin selamı ile ulaştırılır Hazrete.

”Efendimiz sana selâm ettiler ve mübarek hırkalarını gönderip -Alıp giysin, ümmetime dua etsin!” diye buyurdu derler

Veysel Karani ağlamaklıdır. Şaşkınlıktan titreyen bir sesle “Sakın” der, Sizin aradığınız başka Üveys olmasın?”

Üveys-i Karani mübârek hırkayı hasretle koklar, (ki ziyaret edenler iyi bilirler, Efendimizin gül teniyle ıtırlanan Hırka-i Şerif aradan geçen asırlara rağmen tarif edilemeyecek kadar güzel kokar) sonra yüzüne gözüne sürerek bir kuytuya çekilir. Mübarek alnını toprağa koyar ve ağlayarak yalvarır. “Ya Rabbi!” der, Senden bir tek dileğim var: Ümmet-i Muhammedi affeyle. Ne olur. Bu hırkanın hakkı için!”



Üveys Hazretleri annesinin Hakka göçmesiyle hasretini çektiği Resule koşar, önce hacceder, sonra Medine’ye gider, ancak O’nsuz bu beldede artık duramaz, uzaklara gider. Yine eskisi gibi deve güder, kendini ibadete verir.
O’nun özlediği ibadet meleklerinkinden farksız olmalıdır. “Namazda huşu öyle olmalıdır ki” der: “Bağrına bıçak sokulsa duyulmaya”.

Sevenleri ısrarla nasihat isterler. O gülümser:

- Allahü teâlâyı bilir misiniz?
- Evet biliriz.
- Öyleyse başka şeyleri bilmeseniz de olur.
- Aman efendim bir nasihat daha.
- Allahü teâlâ sizi bilir mi?
- Elbette bilir.
- Öyleyse başkaları bilmese de olur.

Veysel Karani Hazretleri hayatını kendi ifadesiyle şöyle hülâsa eder.
Yüksekliği tevazuda buldum, liderliği nasihatte... Nesebi takvada
buldum, şerefi kanaatte... Rahatlığı zühdde buldum, zenginliği tevekkülde.

Çok Kıymetli Büyüğüm, inşaallah Yüce Rabbimiz böylesine güzelliklerin zirvelerine tırmanmış insanlık aleminin yüzakı, baştacı olan gönül dostlarının dostluk ve sevgilerine bizleri de nail ve şefaatlerine mazhar eylesin diye niyaz ediyor, Size de bir sonsuzluk kervanı ile bu zirve insanlara uzanan bir yolda bizlere ışık tuttuğunuz için sonsuz selamlarımızı, hürmetlerimizi ve sevgilerimizi gönderiyoruz.



Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, hikmeti ve kolaylıkları her dem sizin ve bütün dostların üzerine olsun, hoşçakalın...









Çiğdem

--------------------------------------------------------------------------------

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :

Sayın Çiğdem Hanım,

Kıymetli yavrum, gönderdiğin bu mail o kadar güzel olmuş ki inan bu kadar güzel bir mail az aldım. Baştan sona muhteşem bir şiir. Fransızlar, böyle şiirlere “Senfonik Poem” diyorlar. Ben de aynı sözü senin mailin için kullanıyorum. Yıllar önce bir arkadaşım vardı, aynı mahallede otururduk. İkimizde şiiri çok severdik. Akşam üstleri evden çıkar, o zaman bomboş olan İvedik yolunda birbirimize şiirler okurduk. Güngör Tüzün’ün çok güzel bir mısraı vardı. Sık sık tekrarlardım:



“Söylenilmeyecek kadar güzel de ondan susuyorum”



Şimdi ben de senin inanılmaz güzellikteki mailin için aynı mısraı söylüyorum. Bu konuda daha fazla söz söylemeyi edep dışı sayarım. Yürekten kutlar, selam, sevgi ve saygıların hiç bitmeyecek olanını sunarım.

Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]