Konu : Kandil mesajı ve bir öykü.
Gönderen :
Özden
Tarih :
11/19/2018 5:40:28 AM
.
Bugün, alemlere Rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz Hazretleri'nin doğum günü. Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet yoluna ve sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadet. Bu vesileyle butun insanligin ve gonul dostlarinin mübarek Mevlid Kandili'ni tebrik eder, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Yüce Allah'tan dilerim .
Rabbim bu gece butun dualarimizi kabul buyursun insaallah ! Amin..
________________________________________________________
Allah saglik ve afiyet versin insaallah.
Sizin bana verdiginiz guc ve moral sonucunda bu gun cesaretimi topladim size kizlar icin yazdigim bir kisa cocuk oykusunu gondermeye karar verdim. Bilmem masil bulacaksiniz.? Eskiden de boyle kisa oykuler yazardim...Ama su ana kadar sadece cocuklar ile paylasirdim . Elestirilerinizi ve yorumlarinizi istirham ediyorum.
Uyandiginda gunes coktan yukselmisti. Yavasca dogruldu yataktan, gozlerini ogusturarak pencereden uzaklara bakti. Yasasin! Diye dusundu.”Piril peril bir gun, Acik mavi gokyuzunde tul gibi bir iki parca bulut vardi. Artik yaz iyice kendini hissettirmeye baslamisti. Neseyle yataktan firladi. Terliklerini ayagina gecirdi, merdivenleri ikiser ikiser atlayarak alt kata indi. Burasi los bir taslikti. Alt katta mutfak ve kiler bulunuyordu . bahceye acilan kapinin yanindaki tas lavaboya yoneldi. Evlerine sehir suyu baglanmamisti daha. Ablasiyla birlikte her gun kosedeki mahalle cesmesinden bidonlarla su tasimak onlarin goreviydi. Babasi iki tane kocaman musluklu bidon almisti. Iste bu harika olmustu. Artik yuzlerini yikamak, bulasiklari durulamak cok kolay oluyordu. Bahcelerindeki kuyulardan cikan aci suyu da evin temizliginde kullaniyorlardi. Dudaklarinda en sevdigi turku , avuclarina doldurdugu suyu yuzune birkac kez carpti. Iyice ferahlamis acilmisti.
Mutfaktan tikirtilar geliyordu. Annesi coktan evin isini kolaylamis , yemek yapmaya girismis olmaliydi.. Kosar adim mutfak kapisina yoneldi. “ Gunaydin annecigim, yardim edeyim mi?” Annesi kucuk tahta mutfak masasinin etrafina koydugu pazar cantalarini acmis, icindekileri ayiriyor, kimilerini tel dolaba yerlestiriyor, kimilerini yikamak uzere su dolu taslara bosaltiyordu. “ gunaydin evladim, uyandin mi? Nasil rahat uyudun mu aksam?” Diye sordu. “ Ah annecigim!” diye dusundu . Nasil da yorgun gorunuyordu. Yanaklari al al olmus alni terlemisti. Kolay degildi taa Eyup pazarindan alisveris yapip eve getirmek. Giderken cabucak variyordu da insan, gelirken bayagi dik bir yokusu tirmanmak gerekiyordu eve kadar. “Annecigim bizi de uyandirsaydin keske , pazarda sana yardim ederdik, torbalari tasirdik” dedi. Annesi gulumsedi: “Okullar kapanali bir iki gun oldu dinlenesiniz istedim. Hem bazen tek basima daha cabuk yapiyorum alisverisi. Dinleniveririm simdi” hadi ablana da seslen de kahvaltinizi edin. ‘Kahvalti’ sozunu duyunca birden ortaligi kaplayan buram buram taze ekmek kokusunu farketti. minik tahta masanin uzerinde uzun beyaz bir ekmek duruyordu, sicacik, tazecik , citir citir. “Annecigim yasasin! Yorgun yorgun firina da ugramissin , bu en sevdigimiz ekmek!” Sonra ucar gibi ust kata cikti. Ablasi da yeni uyanmis odayi , yataklari toparliyordu. Taze ekmek mujdesini verdi. Bes dakika sonra ust kati duzenlemis, derlemis toplamis, kahvalti sofrasinin basina gecmislerdi.
Anneleri de pazardan aldigi taze fasulyeleri bir tasa doldurmus , masada yanlarina oturmustu. Bir yandan yemek icin sebze ayikliyor bir yandan da kizlarin sohbetlerine katiliyordu. Yalniz biraz durgun ve sessiz gorunuyordu bu sabah. Yuzundeki pence pence kirmizilik ise bir turlu duzelmemisti. Dayanamayip sordu sonunda: “ Annecigim bu sabah cok mu yoruldun?” hayir anlaminda basini salladi annesi dalgin dalgin. Sonra uzuntulu bir sesle “Bugun basima birsey geldi kizlar!” dedi. Uzerine taze, yayikta yapilmis tereyagi surulmus beyaz ekmekleri ellerinde havada kaldi. Ikisi bir agizdan “Eeeee, ne oldu?” diye sordular. Anne anlatmaya basladi. “ Bu sabah pazara erken gittim. Alisveristen sonrada yediginiz ekmekten almak icin uzaktaki firina kadar yurudum. Donus yolunda , tam yokusun yarisindan cogunu cikmistim ki, cesmenin basinda bir soluklanayim dedim. Bir de baktim karsimda bir dedecik belirdi. Beyaz sakalli ustu basi perisan, nur yuzlu bir dedecik. Bana dogru bakti. “Kizim dedi karnim ac ekmeginden verirmisin?” Bir an , ama sadece bir an, aklimdan ‘simdi bu ekmegi dedeye verirsem kizlara ne goturecegim, firinda cok uzak, torbalarla birdaha yokusu inip gidip gelmem imkansiz, versemmi acaba?’ diye dusunur oldum. Dede hemen” Yok kizim yok, senin gonlunden vermek gecmedi. Istemem vaz gectim ben, onu kizlarina gotur” dedi ve hizla uzaklasti. “Dede dur!, al!” diye bagirdiysam da bir anda gozden kayboldu. Nasil uzuldum , nasil. Bir insancik ayagima kadar gelmis , benden ekmek istemis, ben ise onu doyurmaktan aciz oldum….Nasil da gaflete dustum Ya Rabbim! Nasilda anladi aklimdan gecenleri, nasilda bildi cocuklara goturecegimi, nasilda kayboluverdi ortadan, acaba Hizir miydi ? Ah hic yapmazdim boyle sey!!!!” Anneleri gercekten uzgundu. Yedikleri ekmek bogazlarinda yumru olup kalmisti. Yavasca onlerindekileri bitirdiler, sofrayi toplayip , kirintilari bahcedeki tavuklara goturduler.
Anneleri ne kadar dusunceli ve iyi kalpliydi aslinda…. Herkes onu severdi, herkese ama herkese karsi guler yuzlu ve yardimseverdi. Kimin bir derdi olsa ona gelir, ona anlatirdi. Herkesin yarasina merhem olmasini bilirdi…o gune kadar kimse ile anlasamadigi gorulmemisti. Yumusak huylu, tatli sozluydu…Hem eli de cok acikti… Zengin degillerdi ama babasinin kazandigi ekmek cok bereketliydi. Annesinin duzeni ve tutumu sayesinde sofralari hep dolu ve bereketliydi. Hem kendilerini hem cevrelerindeki ihtiyaci olanlari doyurmaya yetip artiyordu….
Ogleden sonra yemekler pismis, annesi corbayla yemekten birer tas ayirmis, bir tepsiye koymus, “Ben yarim saatligine kosedeki Ayse nineye gidiyorum, bugunlerde geleni yok belki acikmistir “ diyerek , evden cikmisti.. Ablasi arkadaslariyla sohbet icin komsuya gecmisti… Evde yalniz kalmayi severdi aslinda. Boyle zamanlarda daha cok dusunmeye , hayal kurmaya firsat buluyordu… Bahceye cikti. Burasi minik bir tas avlu, kosede uzerine sogan , maydonoz, biber ekilmis bir parca toprak, ve cicekliklerden ibaretti. Bahcenin komsunun duvarina bitisik yanindaki kumesi ve tavuklari da unutmamak gerekliydi tabi.. Bahcede iki de kuyu vardi. Birisi bayagi derin oldugundan yalniz basina kapagini acip su cekmesi yasakti. Ama ,ona oburu de yetiyordu. Kucuk kuyunun kapagini kaldirdi. Kucuk kovayi sallandirip su cekti. “Bugun annem cok yoruldu tasliklari ben yikamaliyim” diye dusundu. Annesini cok seviyordu, ona hic kiyamazdi… Masrapa ile aldigi suyu once lastik terlikli ayaklarina doktu. Urperdi, su buz gibiydi. Eline supurgeyi aldi. Yavas yavas duvar dibinden kapiya dogru taslari yikamaya basladi. Dilinde en sevdigi turku..”Cevizin yapragi dal arasinda….”
On dakika sonra cicekler ve sebzeler sulanmis, bahcenin taslari yikanmisti. Bahce kapisini acti, bir iki basamakla der sokaga iniliyordu. Kovayi eline aldi , tam icinde kalan az suyu da merdivenlere dokecekti ki , yokusun alt tarafindan birinin yavas yavas yukari dogru cikmakta oldugunu gordu. Elindeki kovayi yavasca basamaga geri birakti. Beklemeliydi… Annesi her zaman bir kedi yavrusu bile olsa , hatta bir karincaya bile zarar vermemek iyi davranmak gerekir. Onlar hepsi Allah’in yarattiklaridir derdi. Simdi suyu dokuverseydi , asgidan gelen admcagizin ayaklarini islatacakti. Onun agir agir yokusu cikmasini beklemeye basladi. Yaklastikca daha net goruluyordu. Bu yasli, beyaz sakalli, ustu basi eski, nur yuzlu bir ihtiyarcikti… Kalbi hizla carpmaya basladi. Sakin bu annesinin sabah gordugu dede olmasindi…. Adamcagiz yorgun argin bahce kapisin onune vardiginda nefesi kesilmek uzereydi. Goz goze geldiler. Heyecanla: “Cok yorgun goruuyorsunun dede, oturup dinlenin biraz , su istermisiniz?” diye sordu. Adam merdivenin ilk basamagina cokuverdi. Evet anlaminda basini salladi. Bir kosu iceriden bir bardak su getirdi. Annesi her zaman insanlara su ikram etmek cok sevaptir derdi…. Dedecik suyu yavas yavas icti.. “Su gibi aziz ol hanim kizim”dedi. Suyu kana kana icmesinden, bu sicak havada cok yorulup susadigi belliydi. Gozlerinin ici guluyordu simdi. Kucuk kiz gozlerini yasli adamdan alamiyordu. Onun burus burus yuzune, bembeyaz sakallarina , huzunlu gozlerine bakiyordu. Acaba kimi kimsesi yokmuydu? Yoksa annesinin dedigi Hizir bu dedemiydi? Birden “Karnin da acmi dede, yemek yermisin?” diye soruverdi. Adam titrek bir sesle “Allah razi olsun kizim” dedi. Kosarak mutfaga gitti. Bakir siniyi ocagin yanindan kapti. Ocaktaki tencereden bir tas sicak corba doldurdu. Sonra bir tabak da taze fasulye , bir de sabah bogazlarina dizilen, bitiremedikleri beyaz ekmekten kocaman bir parca, bir bas sogan ve bir bardak suyu da unutmadi. Dedenin yanina vardiginda adamcagiz basamakta oturmus, sirtini kapiya yaslamis oyle duruyordu, gozleri yari kapali, kimbilir ne dusunuyordu…. Yiyecekleri gorunce dudaklari kipirdadi. Dua ediyordu… Titreyen elleryle kasigi kavradi…. On dakika sonar tepsidekiler bitmisti… Adamcagiz yavasca sopasina tutunarak dogruldu.:” Allah tuttugunu altin etsin kizim, sana hayirli omur ve kismetler versin” diye dua ederek oradan yavas yavas uzaklasti. … Dalip gitmisti kucuk kiz dedenin arkasindan. Yuregi kus gibiydi. O da bugun birisini doyurmustu…
Birden silkindi. Tepsiyi kaparak mutfaga yoneldi. Bulasiklari yikayip ortaligi tam toparlamisti ki annesi iceriye girdi… “Ne yapiyorsun evladim, yemek mi yedin?” diye sordu… Heyecanla annesine olup biteni anlatti. Aslinda bir yandan da korkuyordu. Corba da yemek de neredeyse yaridan az kalmisti. Ya annesi kizarsa baskasina verdi diye…
Hikayenin sonuna geldiginde, annesi uzandi , kollariyla sardi onu. Saclarini oksuyor , koklayip opuyordu:” Iyi kalpli kizim benim, merhametli evladim… Iyi yapmissin, bir insani, hatta ac bir canliyi doyurmak ne buyuk bir sevap biliyormusun, Allah CC senden razi olsun, hep boyle iyi yurekli , dusunceli ol… Her zaman diger insanlari da hatirla.. Elindeki nimetlere sukrederken, bu nimeti bulamayanlari hic unutma… Elindekini paylas ki bereketi artsin. Aksama bir eriste kaynativeririz yemeklerin yanina , bunlar bize yeter de artar bile. Rabbim eksikligini gostermesin!”
Anne kiz dakikalarca kaldilar oylece , gozleri yasli ama icleri huzur ve sevincle dopdolu…..
Creative Wood Painting Lady
______________________________________________________
Efendim biraz once size gondermis oldugum yaziyi gozden geciriyordum tekrar. Sondan ucuncu paragrafin son satirinda birseyin farkina vardim. Affiniza siginarak bir duzeltme yapmak istiyorum. ' ...O da bu gun birisini doyurmustu'. cumlesini ' O da bu gun birisinin doymasina vesile olmustu!' seklinde degistirmeyi arzu ediyorum.
Bazen biraz aceleci oluyorum. Iyice gozden gecirmem gerekirdi. tekrar ozur diliyorum.
saygi ve hurmetle tekrar ellerinizden operim..
Creative Wood Painting Lady
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Gönderdiğiniz üç maili de aldım. Yazılarınıza tekrar kavuşmuş olmanın heyecanı ve mutluluğu içinde size çok teşekkür ediyorum. Sağolun, varolun. Hikayeniz çok güzel. Tekrar tekrar okunacak, unutulmayacak, hafızalardan silinmeycek kadar güzel. Size çok teşekkür ediyorum. Lütfen maillerinize devam edin. Bizleri bu güzelliklerden, inceliklerden mahrum etmeyin. Selam, sevgi ve saygı ile...
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|