Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hepisinden iyisi bir gönüle girmektir.
Gönderen : Banu
Tarih : 12/10/2018 1:04:37 AM


.
Sayin Sabri hocam

Bir okuyucuya verdiğiniz cevabı okudum.

Sizin fikirlerinize tamamen katiliyorum efendim, ben de zaten sizin gibi düsünüyorum ama ne yazik ki bu ülkenin sartlari insanlari ister istemez robotlastiriyor. Bu kiziniz sabah 5 aksam 5 gibi yogun bir tempoda calisiyor, her gün 50km tüneller, daglar asarak yol katederek isime variyorum, orda da bir yogunluk, bir tempo sormayin, bugün birde is yerinde bir olaydan dolayi kizdim ama sizin sözleriniz aklima geldi. Is arkadasim bu isyerinde 9 yildan beri calisiyor, bense daha 1'5 sene bile olmadi, ama bölümde bana biraz daha fazla sorumluluk verdiler, o kisi benim en ufak bir hatami arayip, buluyor ve hemen sefime sikayet ediyor, iki gündür yeni elemanlar alindi, onlara isleri gösterip, ögretmemi sefim istedi, dün birisi tam düzgün yapamamis, o arkadasta bunu görüp önce bana cikisti, baksana yalnis yapmis, kontrol etmedinmi dedi. Sonra yetmedi sefe anlatti, sefte bana sorunca, iki kisiyle ayni anda ilgilenmem ve kendi islerimide yapmam lazim di yapilan islerin hepsini tek tek kontrol edemedim, özür dilerim bundan sonra daha dikkatli olurum dedim. Aslinda öyle aman aman büyütülecek bir yalnislik yoktu, ben o isin devamini yaparken bir miktar dikkatle onlari cok rahat düzeltebilirdim.

Kendimi zor tuttum, gidip icimden simdi mutlu oldunmu, niye böyle anlamsiz sikayetler yaparak kiskancliklar yapiyorsun demek geldi icimden ama sizin yaptiginiz gibi "Ya hayîr söyle yahut sus" hadisi serifini tekrarliyarak nefsime engel olup, hic birsey yokmus gibi davrandim fakat kendisi öyle mutluydu ki her halinle belli oluyordu.

Kusura bakmayin efendim, bunu anlatmak istedim, yani kirici olmaktansa susmayi tercih ettim. Bilmem dogru mu yalnismi?

Calismak konusunda ise burda akil almaz yogunlunlukta bir is temposu var, buranin yerlisi olan insanlarin hayatlari is-calismak üzerine kurulmus, bende size bunu anlatmak istedim. Bu durum beni de rahatsiz ediyor. Materyalist hayat ön planda ama bu garibin özlemi manevi güzellikleri de yasayabilmek. Fakat bu tür hayat tarziyla bizim yani kabaca deyimle öyle posamizi cikariyorlar ki baska bir sey yapmaya halimiz kalmiyor. Ben yalniz oglumla yasadigim icin mecbur calismak zorundayim, aksamlari ise yorgunluk ve arabamla 1 saatlik yogun trafik kuyruklarindan siyrilip evime gelince kendimi savastan cikmis gibi hissediyorum. Ama bunu sikayet icin degil sadece cok sevdigim seyleri yapmaya zaman ve kuvvet bulamadigim ve bunun üzüntüsünü duydugum icin yaziyorum, mesela kitap okumayi cok seviyorum ama hafta ici cok zor,(hafta sonu bunu telafi ediyorum) eve gelince,önce ibadetlerimi yapip aksam ve ertesi gün ögle yemegi hazirliklari icin direk mutfaga giriyorum sonra biraz sagi solu derleyip toparlama derken, gelen mektuplari, faturalari inceleyip düzenleme derken saat ilerliyor ve ister istemez, yorgunlukta ilave oluyor. O cok istedigim kitaplarima ic gecirerek bakiyor ve cogu zamanda yorgunluktan oturdugum yerde uyukluyorum.

Iste bu tempo insani yoruyor, bu yüzden is yerinde calisirken bu materyalist dünyadan zikirler yaparak, sizin yazdiklarinizi düsünerek kendimi uzaklastirmaya calisiyorum. Cogu zaman yolda arabamla giderken ilahiler dinliyerek o uzun yolu güzellestirmeye calisiyorum. Biraz uzun anlattim beni affediniz efendim.

Nasihat ve ögütlerinizi bekliyorum, sizin isiginizla insallah insan olmaya calisicagiz hocam.

Sevgi, saygi ve hürmetlerimle ellerinizden öperim efendim.

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
--------------------------------------------------------------------
Sayın Banu Hanım,

Kıymetli yavrum, takındığın tavır güzel. O zavallı insan müsveddesi seni fena halde kıskanıyor. İyi, güzel de ateş, ateşle söndürülmez ki. Senin yerinde ben olsam o zavallıyla dost olmaya çalışırım. Ona tebessümle, sımsıcak duygularla yaklaşır, öyle konuşurum. Arada sırada ona minicik hediyeler, küçük kitaplar alırım. Mesela bir gün giderken ona çiçek al veya bir kurabiye al. O, çarkın içinde çırpınırken insanlığını kaybetmiş. Sen ona insanlığını hatırlat. Bir öğle tatilinde onu yemeğe davet et. Her akşam ona hayır dua et. Göreceksin bir süre sonra onun içindeki buzlar eriyecek, o da sana sevgiyle, saygıyla, edeple yaklaşacak.

Önemli bir husus var: Sen o çalışma şartlarını, o insanları gözünde büyütme. Akşam eve perişan halde gelmen sade yorgunluktan değil, kendi kendini negatif duygulara şartlandırmandan. İşe giderken ve gelirken Allah’ım şükürler olsun, ekmeğimi kazandığım bir işim var, olmayana da ver Yarabbi, desen ve çevrendeki insanlardan başlayarak yeryüzündeki bütün insanlar, hayvanlar, bitkiler için, cemadat için Beehooven’in 9. Senfonisini söylesen. Onların hepsini aşkla kucaklasan, koro kısmındaki “Birleşiniz insanlar, kardeş gibi olunuz” sözlerini tekrarlasan, o zaman evine bir kuş gibi gireceksin. Oturacak bir yerin olduğu için, yatacak yatağın olduğu için, yiyecek yemeğin olduğu için Allah’ına şükretsen, Yunus Emre gibi:



“Çalış, kazan ye yedir

Bir gönül ele getir

Hepisinden iyisi

Bir gönüle girmektir.”



desen işte o zaman hayat bambaşka olacak.



Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]