Konu : İyileşeceğine inanarak iyileşmek mümkün.
Gönderen :
Siteden
Tarih :
12/10/2018 1:26:32 AM
.
İYİLEŞMEYE İNANMAK (PLASEBO ETKİSİ)
Plasebo kelimesinin kökeni 14. yüzyıla dayanıyor. Kelime, anlam olarak latince “Sizi hoşnut edeceğim.”anlamına geliyor. Bu yıllarda, ölülerin ardından para ile ağlayan kişiler tutulurmuş ve bu kişiler ağlamaya “Placebo Domino in regione vivorum.” yani “Yaşayanlar aleminde, Tanrı’yı hoşnut edeceğim.” diye başlarlarmış. Aslında, ölünün ardından ağlaması gereken aile üyelerinin yerini tutan ve onlar yerine ağlayarak Tanrıyı ve ölen kişinin ruhunu “hoşnut tutma” görevini üstlenmiş bu kişilere zamanla “Placebo” denmeye başlamış.
Zamanla, kelime tıp dünyası tarafından ödünç alınmış ve “ilaç yerini tutan yöntemler” anlamında kullanılmaya başlamış. 1811 yılında, ilk defa Quincy Tıp Sözlüğü’ne girmiş: “hastayı iyileştirmekten çok memnun etmeye yarayan tedavi yöntemleri.”
Günümüzde plasebo etkileri denen bir grup fenomeni şöyle tanımlayabiliriz:
“Plasebo etkileri, hastalığı tedavi edecek herhangi bir etkinliği olmayan farmakolojik olarak etkisiz maddelerin veya nedensiz girişimlerin, hastaların şikayetlerini azaltarak kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olan etkilerdir.”
TELKİN YOLUYLA İYİLEŞTİRİLENLER
Günler boyunca süren bir deney düşünün. Deneyde fiziksel acıya maruz kalan birine, önce bu acıyı dindirecek oranda morfin enjekte ediliyor, son günündeyse morfin yerine tuzlu su solüsyonu veriliyor. Sizce hasta aradaki farkı anlayabilir mi? Farmakolojik olarak hiçbir etkiye sahip olmayan tuzlu su acıyı dindiremeyeceği için bu soru ilk başta saçma gelebilir. Ama kimi zaman dindirebiliyor.
Plasebo etkisi adı verilen bu durum, bir şekilde kişinin kendisine telkinde bulunup aldığı şeyin ilaç olduğuna ve acısını dindirebileceğine inanmasıyla gerçekleşiyor. Aslında Plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yok ama ilacın işe yaracak olması yönündeki “düşünce ve inanç “ , bilimsel olarak kesin olarak açıklanamıyor olsa da işe yaramasını sağlıyor.
İlaç endüstrisi , yeni ilaçlarını plasebo deneyleriyle test etmekteler. Son yıllarda bu testler sırasında ortaya çıkan plasebo etkisi yüzdesinin ciddi oranda arttığı görüldü. Bu durum, ağrı kesicilerin gerçekten işe yarayıp yaramadığı hakkında net bir fikir elde edilememesine yol açıyor. Bu nedenle yeni bir ağrı kesici geliştirmekte zorlanıyorlar. Çünkü testler esnasında plasebo ilacı alan grupla, gerçek ağrıkesiciyi alanlar arasında belirgin bir fark görülmüyor, her iki test grubunda da ağrı eşit seviyelerde dindirilmiş oluyor. Peki tedavi edici gücü olmayan bir hap alarak iyileşebiliyorsak neden ilaca ihtiyacımız var?
BEYİNDE PLASEBO ETKİSİ NÖROKİMYASAL ETKİLER
Bir grup araştırmacı, plasebo ilacı aldıklarında acılarının dindiğini söyleyen insanların o sırada gerçekleşen nöron aktivitelerini ölçtü. Sabtalamik çekirdek adı verilen bölgedeki nöron grubunun, tuzlu suyla tedavi sırasında normalden daha az ateşleme yaptığı görüldü. Bu bölge, Parkinson hastalığının semptomlarını geriye çevirmek için uygulanan cerrahi müdahalelerde hedef alınmasıyla tanınıyor. Çünkü hastalığın titreme ve kas sertliği gibi semptomları, buradaki bazı süreçler sonucunda ortaya çıkmakta. Yani plasebonun Parkinson hastalarında da olumlu etki yarattığı görüldü: Sabtalamik çekirdekteki nöron aktivitesini yavaşlatıp hastalığın bazı semptomlarını tedavi ediyor. Tabi insan beyninin sırları, sadece bir bölgedeki nöronların aktivitelerinde oluşan değişimin izlenmesiyle çözülemiyor. Yine de bizim için ipuçları bırakıyor ki, bu da bilimin ilerlemesi için son derece önemli.
Son yapılan çalışmalarda plasebo uygulamalarının, psikolojik etkilerin de ötesine geçerek, beyindeki kimi nörokimyasal mekanizmaları da tetiklediği saptanmış durumda. Özellikle ağrı şikayetinin ortadan kalkmasında etkin olan iki mekanizma olduğu düşünülüyor: endojen opoioid sistem ve endocannabinod sistem.
İnsanlarda bulunan doğal ödül mekanizmaları, yemek, su, seks ve para gibi uyaranlar sonucunda nucleus accumbens denen beyin bölgesinin uyarılması ve bunun sonucunda da dopamin maddesi salgılanmasına neden oluyor. Plasebo uygulanması sonucunda da aynı ödül mekanizmaları tetikleniyor. Uygulanan tedavi ile daha iyi olacağı beklentisine giren hastada, bu beklenti dopamin artışına neden oluyor ve artan dopamin hastanın kendini daha iyi hissetmesini, ağrılarının hafiflemesini, şikayetlerinin geçmesini sağlıyor.
İNANCIN ETKİSİ
Açık olan bir şey var ki zihin, vücudun biyokimyasal süreçlerini etkileyip değişime uğrayacak güce sahip. Tedavi edici olduğu söylenilen bir ilaç için oluşan yüksek 'beklenti', onun ne derecede işe yarayacağını belirleyebiliyorsa, bu etkinin tam olarak kimlerde, nasıl ve hangi koşullarda ortaya çıktığının araştırılması gerekiyor.Deneklerin psikolojik ve psikiyatrik yöndeki geçmiş öyküleri, çevre koşulları, bağımlılıkları, hatta batıl inançlar hakkındaki inanma skorlarının tek tek incelenmesi gerekiyor.
Beyin, kendi içerisinde bağımsız işleri yoluna koyma beceri ve yetisine sahip olsa da, kişinin inancı ve yoğunlaştığı düşünceler, beyni hem olumlu hem olumsuz yönde etkileyebiliyor; bir etken olması ön koşuluyla:
Bay M, birdenbire ortaya çıkan körlükle 2 aydır mücadele ediyordu. Yapılan tüm araştırma ve tetkikler fizyolojik olarak hiçbir sorununun olmadığını gösteriyordu. Psikiyatri kliniğimize başvurduğunda, hastane hastane gezmesi ve sonuç alamaması ve körlüğünde en ufak bir değişim olmaması Bay M.'yi intiharın eşiğine getirmişti. Daha önceki inceleme sonuçlarının tamamen temiz olması, bize plasebo etkisinin neden olabileceği 'ters ve olumsuz' etkiyi düşündürdü. Dikkatli ve titiz görüşmeler, hastanın körlüğünden 6 ay önce ciltte oluşan güneş lekeleri için bir ilaç kullandığına ulaşıldı. Hasta, ilacı kullanmış ve şikayetleri azalmıştı, lakin kullandıktan daha sonra prospektüsün içinde yer alan yan etkiler kısmında ' Gözde geçici körlüğe sebep olabilir' cümlesini okuduktan 10 gün sonra birdenbire gözleri kör olmuştu. Yapılan görüşmelerde, uzun saatler boyunca bu konuyu düşünmüş ve yoğun stres altına girmişti. İlaç firmasının güvenilir olması, “Körlük yapar diyorlarsa mutlaka kör olacağım“ şeklinde bir inanç geliştirmesi ve buna koşulsuz inanmasını sağlamıştı. Hastanın bu sıkıntısını anladıktan sonra aynı yöntemle plasebo ilacını hastaya verdik: “Körlüğünüzün kaynağını bulduk. Bu ilaç yeni geliştirildi, en fazla iki gün içinde gözleriniz açılacak.“ şeklinde bir açıklama yapıldı. Hasta kliniğe yatırıldı, 32 saat sonra hasta tekrar görmeye başladı. Bu süreç tamamlandığında, hastaya körlüğünün nedenleri, oluşumu ve iyileşme süreci titiz bir çalışmayla açıklandı. Bay M, bir daha körlük sıkıntısı yaşamadı. (D.No: 35241-13.C)
Sonuç: Beyin mi insanı etkiliyor, insan mı beyni etkiliyor, inanç ve beyin mi insanı etkisi altına alıyor? Sorusu, uzun bir zaman Nörologları ve sinir bilimcileri meşgul edeceğine benziyor. Günlük hayatta mutlaka başınıza gelmiştir, gününüzün kötü geçeceğine inanırsanız o gün başınıza bir çığ düşmediği kalır. Tüm olumsuzluklar sizi bulur, gününüz mahvolur. Bir arkadaşınıza, 'Kötü görünüyorsun hasta mısın?' diye sorduğunuzda gün içinde hastalanabilir. Hasta olana ise 'Bugün gayet iyi görünüyorsun.' dediğinizde gün içinde daha iyi bir seyir izler. Dahası, bir insana sürekli 'kötü, beceriksiz, işe yaramaz' telkininde bulunursanız, öyle olmasa dahi buna inanmaya başlar ve tam dediğiniz gibi insan olur.
Kendinize, hangi yönde telkinlerde bulunursanız, beyin o sonuca ulaşmak için fizyolojinizi ve kimyasallarınızı o yönde etkiler. Olumsuzlama, sinir hatlarınızın kalınlığına ve inceliğine göre olumlamadan daha hızlı bir seyirle sizin ve çevrenizdeki insanların (buraya hayvanları ve doğayı da ekleyebilirsiniz) beyninizi etkilediğini unutmayınız.
Sağlıcakla kalınız.
https://ucanbeyinler.blogspot.com/2016/01/iyilesmeye-inanmak-plasebo-etkisi.html?spref=fb&fbclid=IwAR0aRTXRpI3GGC0jLSCrbAhWxy3Nx6I160q_54S63hmZVoAowmuk3U-yfh0
|