Sayın Kardan Adam,
10.5.2007 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, anlattığınız öykü insanı uzun uzun düşündürüyor. Ve sanırım daha da düşündürecek. İnsanın içine işleyen bir dram var. Adına demokrasi denilen oyunu bir türlü adam gibi oynayamıyoruz. Çocukken birdirbir, körebe, saklambaç oynardık. Ama adam gibi oynardık. Herkes oyunun kurallarına uyardı. Biz bir türlü demokrasiyi içimize sindiremiyoruz. Bu gidişle sinderemeyeceğiz de. Çünkü bizde insana saygı, düşünceye saygı, hoşgörü, edep, temkin, hakka razı olmak, hakkına razı olmak gibi kavramlar henüz durmuş, oturmuş, yerleşmiş değil. Bir curcunadır gidiyor. Nazım Hikmet, bir şiirinde
“Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”
diyordu. Hayata bakıyoruz, haddini, edebini, insanlığını bile kimselerin dışında görünen şu: “Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa”. Eskiden bir tane nemrut, bir tane firavun varmış. Şimdi sayıları o kadar arttı ki herkesin kendini ağa sandığı bir zamanda tabi sütü sağamıyoruz. Allah sonumuzu hayır getirsin. Bir ülkede okumuş yazmış erkeklerin bile çehre surat bir karış, bir firavun edasıyla “Yemek hazır mı?” diyerek evlerine girdikleri bir toplumda insana saygı, düşünceye saygı, hayata saygı kavramlarını beklemek biraz fantezi mi oluyor acaba? Allah sonumuzu hayır getirsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayata saygı Yazan Kardan Adam
Cvp: Hayata saygı Yazan Sabri Tandoğan