Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Hikmet mü'minin yitik malıdır, nerede bulursa alır." Hadis-i Şerif.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 1/18/2019 1:28:32 AM


.
SABRİ BABA'DAN MEKTUP
"HİKMET, MÜ'MİNİN YİTİK MALIDIR" HADİS-İ ŞERİF
Kıymetli yavrum,
Bizim bir yılların imbiğinden geçmiş, süzülmüş, İslâm’ın edebi ile yoğrulmuş kültürümüz, geleneğimiz, görgümüz vardı… Orada incelik dolu, edep dolu, saygı, sevgi dolu yaşanan, hatta yaşanmış hayatlar vardı.

Nasıl yitirmişiz o güzellikleri, harikulâde incelikleri, edebimizi… Yitirdiğimiz bu değerleri geri kazanmak, bizim borcumuz. Şimdi bana soracaksınız, bu değerlerimizi nasıl kazanacağız?

Bir Hadis-i Şerif var, “Hikmet mümin’in yitik malıdır, onu nerede bulursa alır.” buyurmuş Peygamber Efendimiz. Bizim de yitirdiğimiz değerlerin tümü hikmet mesabesinde idi. Biz de onları bulduğumuz yerde alacağız. Öpüp başımızın üzerine koyup, kendi malımız gibi tekrar kullanacağız, hayatımıza katacağız.

Eski toplumda mahallenin bakkalı, çöpçüsü, manavı, kasabı, yaşlısı v.b., kendilerini o mahallede yaşayan çocukların terbiyesinden sorumlu hissederdi. Her fırsatta bu görevi yerine getirmek, onların vazgeçmesi mümkün olmayan davranış biçimiydi.

Defalarca anlatmışımdır. Ama tekrar anlatmakta beis görmüyorum. Hatta faydası olacağına inanıyorum. Çünkü bir neslin yetişmesi öyle kolay olmuyor. Bu örnekler, kıyamete dek anlatılmalı ve yitik malımızı bulmuş gibi bağrımıza basmalıyız.

Beş yaşındaydım. Annem beni bakkala gönderdi. “Oğlum kibritimiz bitmiş. Bakkaldan bir kutu kibrit al, gel.” dedi. “Peki, anneciğim.” dedim. Gittim. “Bakkal amca bana kibrit ver.” dedim. Bakkal amca kaşlarını çatarak, “Vermem” dedi. “Neden” dedim parayı uzattım. Param var. “Oğlum bu para meselesi değil. Sen dükkâna girdiğinde önce selâm vermen gerekiyordu. Ben selâmsız dükkânıma girenle alış veriş yapamam.” dedi. Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim. “Şimdi çık, biraz dolaş, sonra gel. Ama önce selam ver.” dedi. “Peki, amca” dedim. Çıktım biraz dolaşıp, geldim. Önce selâm verdim, sonra kibrit istedim. Bana kibriti uzattı. Yanında da bir çikolata verdi. “Aferin evlat” dedi. O günden sonra girdiğim her mekâna önce selâm vermeyi öğrendim.

Biz de görevimiz, konumumuz ne olursa olsun, çevremizdeki çocukların, gençlerin terbiyesinden kendimizi de sorumlu hissetmeliyiz. Hiçbir şey yapamazsak, kendi hâl ve tavırlarımızla çevremize edebin, inceliğin, zarafetin en güzel örneklerini göstermeliyiz.

Eskiden bir misafirlik adabı vardı. En yakın komşuya bile gitmeden müsaade istenir, edeple, incelikle gidilir. Güzel sohbet edilir, asla olumsuzluklardan, hastalıklardan, sıkıntılardan bahsedilmez, aynı incelik ve edeple oradan ayrılır, herkes kendi hayatını belli bir nizam, intizam içinde yaşardı.

Keçiören’de Kezban Annemiz var. Seksen yaşlarında, nice hastalıklarla mücadele ediyor. Bir kere onun şikâyet ettiğini işitmedik. Hep sabır, şükür içinde, edebin inceliğin, zarafetin örneğini sunuyor.

Sağlık Sokak’ta Ayten Annemiz oturur. Hep bahsederim. Sağlıklı günlerinde, terzilik yaparak geçinirdi. Gözleri rahatsızlandı. Artık dikiş dikemez oldu. O sıralar ev sahibi de evden çık demiş. Biz komşumuz Hikmet Hanım’dan işitmiştik. Rânâ ile gittik. Teselli edelim diye. Bizi kapıdan öyle karşıladı ki, kale gibi dimdik… Şikâyet yok, surat asmak yok. Gayet neşeli. Biz duruma üzüldüğümüzü söylemeye çalıştıksa da o bizi teselli etti. Sonra onun bu teslimiyetine karşılık Allah ona oturacağı evi de ihsan etti. Geçimini de... Allah onlardan razı olsun.

Eski Hint’te insanlar kapılarının önüne bir çanak su koyarlarmış ve her sabah o suyu tazelerlermiş. Bizler mütemadiyen lüzumsuz, çeşitli yükler yükleniyoruz. “Falan niye bana bu sözü söyledi?” “Filan niye bana sevgi, saygı göstermedi?” Sanki sabahleyin biz kalkmışız, kendimize yeni dertler arıyoruz. O eski Hint mitolojisinde olduğu gibi, ne olur o bir gün önceki suyu döksek ağacın dibine, kaba yeni bir su koysak… Hayata her sabah yeniden başlasak…

“Yeniden başlasak, yeniden aşka,

Hiçbir şey olmamış gibi yeniden…”

Sırtımızda öyle yükler taşıyoruz ki, kinler, nefretler, intikamlar, üzüntüler... Mühim olan benim iç dünyamdaki huzur. O halde beni üzen, kıran, inciten insanlara hayır duada bulunayım. Onları bir ömür boyu bir yük gibi sırtımda taşımayayım. Neden hep karşı taraftan bekleriz sevilmeyi, sayılmayı, ilgiyi… Ne olur bir gün biz de pişirdiğimiz yemekten bir tabak da komşumuza yollasak, insanların gönlünü almaya çalışsak.

Yaptığımız iyiliği sırf Allah rızası için yapsak. Bir teşekkür bile beklemesek. Söylediğimiz her sözü Allah rızası için söylesek. Attığımız her adımı Allah rızası için atsak. Her işimizde Allah’ın rızasını gözetsek. Bir an bile nefsimizle kalmasak. İşte bizi Allah’a yakınlaştıracak, onun rızasına ulaştıracak bir yol…
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan (Hakk'a Vuslat: 2015)
Onun, Ayten Hanım (Hakk'a Vuslat: 2018) ve Kezban Hanım'ın (Hakk'a Vuslat: 2019) Aziz Ruhlarına Fatihalarla...
Selamlar, hayır, iyilik ve esenlik dolu cumalar.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]