Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sabri Babadan sohbet notu: Ömer Efendi Hoca.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 1/30/2019 11:10:49 AM


.
SABRİ BABA'DAN HAYAT DERSLERİ DOLU BİR SOHBET
Okuyucu Mektubu
Aziz Büyüğümüz, Çok Değerli Dostlar,

Öncelikle hayır, bereket, iyilik ve rahmet dolu günler diliyor, siz Sayın Büyüğümüzün bir TV sohbet notunu dinlerken tutabildiğimiz kadarıyla paylaşarak saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

ÇS Gürel


SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN HZ'NİN’ GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 46

.

KONU: ÖMER HOCA EFENDİ

10 Haziran 2000, Cumartesi

Sabri Tandoğan

Bundan 48 yıl kadar önce, babamın memleketi Ermenek’e gitmiştim. Yanıma da bir bavul dolusu kitap almıştım. Orada bir cami ve avlusunda akan soğuk bir su vardı. O avluda oturur, kitap okurdum. İnsanlar avluda abdest alıp, camide namazlarını kılar giderlerdi. Bir gün onların içinde birisi dikkatimi çekti. Orta boylu, nur yüzlü, adeta şeffaf ciltli, rüya gibi, masal gibi bir adamdı. Güler yüzle gelir, abdest alırdı. Üzerinde uzunca bir lacivert ceket, içinde de kar gibi beyaz bir içlik olurdu. Hayatımda onun kadar güzel abdest alan kimse görmedim. Bir şiir güzelliğindeydi adeta. Üzerimde anlatılması imkânsız bir iz bıraktı. O yıl lise ikiye geçmiştim. Ömer Efendi Hoca o yaz hayatımda gerçek manasıyla bir inkılâp yaptı. Ona sevgiyle, saygıyla, aşkla bağlandım. Ortaya koyduğu müstesna insan modeliyle, onun şahsında İslamiyete gönül verdim. O güne kadar Lise biri bitirmiş olmama rağmen namaz kılmasını bilmiyordum. Ama ona duyduğum aşkla bir gün karar verip hemen çarşıya çıktım ve Amentü Şehri isimli bir kitap aldım. Sabaha kadar bir bağ evinde, kandil ışığında bütün namaz surelerini ezberledim. Ertesi sabah hemen erkenden kalkıp, sabah namazında aşkla, hemen onun arkasında namaz kılmaya koştum. Tabi o zamanlar bilmiyordum, camide imam efendinin hemen arkasına gereğinde ona vekalet edecek en yetkin kimseler otururlarmış. Namazın ardından yüzünü bize, cemaate dönüp tesbihe başladı ve benim hemen arkasında ona hayranlıkla baktığımı görünce başıyla bana selam verip, tebessüm etti. O tebessümün güzelliğini bu güne kadar kalbimin bir köşesinde hep sakladım. Bir gün sordum kendisine “Efendim,” dedim “ben müzik dinlemesini seviyorum, özellikle Klasik Batı Müziğini, ama bana, müzik dinlemek günah diyorlar.” O da bana şöyle cevap verdi: “Yavrum, eğer dinlediğimiz müzik bizi biraz daha güzelliğe, huzura götürüyorsa, içimizde bir Allah’a (cc) yakınlık hissi bırakıyorsa o müziği dinlemek helaldir.” Ama dedi eğer şehvet hisleri uyandırıyorsa türü ne olursa olsun o müzik haramdır. Eğer okuduğun bir kitap, seyrettiğin bir manzara, beraber olduğun bir kimse seni daha mutlu kılıyorsa, kalbinde bir ferahlık duyuyorsan, Allah’a (cc) yakınlık hissediyorsan o iş, o kitap, o insan, o müzik, her ne ise senin için hayırlıdır, sevap odur. Eğer içinde bir darlık, bir sıkıntı bırakıyorsa o insan, o iş, o her neyse hayırsızdır, o şey günahtır.” dedi.

İşte Ömer Efendi Hoca bu sözleriyle elime bir maymuncuk vermiş oldu, her kapıyı açan bir maymuncuk. Bu anahtar sayesinde hayatımda güzel bir sayfa açıldı, pek çok müşkülümü bu anahtar sayesinde halletim, içim aşkla, güzellikle doldu.

Diyebilirsiniz ki “Sabri Bey siz zaten üç buçuk yaşından beri okuyan bir insanmışsınız, bu güzellikleri okuyarak da bulabilirdiniz, aynı sonuçları çıkarabilirdiniz.” Ben öyle düşünmüyorum efendim. İnsanı insan eden yine insandır. Dünyanın en güzel insanı, güzeller güzeli Resullullah (SAV) Efendimiz Buyuruyor: “Müslüman, Müslüman’ın aynasıdır” diye. Bu sözü uzun uzun tefekkür edelim efendim. Dünyanın en güzel kadını bile ayna olmadan makyaj yapamaz, kendini göremez. Büyükler “Süleyman var Süleyman’dan içeri” demişler. Bizi bize tanıtacak bir ayna gerekli efendim. Ben kitap okumaya dayamıyorum, bu da güzel, ama bir insanın iç dünyamızı aydınlatmasının, bize ışık tutup hatalarımızı, noksanlarımızı göstermesinin yerini hiçbir şey tutamaz.

Bir zamanlar bir tefsir alimi tefsir yaparken bir Ayete takılır, kime sorsa kalben ikna olacağı tefsiri alamaz. İçi bir türlü rahat etmez. Bir akşam rüyasında ona bir yerde, bir kimse tarif edilir, bu hususu ona git sor, denir. Adam gider o kişiyi bulur ama bakar ki o kimse öyle pek de kitap okumuş birisi değil. Bunda da bir hikmet olmalı der ve Ayeti tefsir etmesini rica eder. O söyledikçe notlar alır, aldıkça hayretten hayrete düşer. Bu muhteşem bir tefsirdir. Tefsir bitince dayanamaz, adama der ki “Efendim ben sayısız kitaplar okudum, çalıştım, ama bir Ayeti tefsir edemedim, siz bu halinizle nasıl bunu böyle güzel bir şekilde başardınız?” Adam ona dönüp şu ibretlik cevabı verir: “Evladım, sen yıllarca ak kağıtları kararttın. Ben ise kara gönlümü ağarttım...”

Efendim, hepinize aşk dolu, güzellik dolu, iman dolu günler diliyorum. Allah’a emanet olunuz.

SABRİ TANDOĞAN Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]