Konu : Aşk ve teslimiyet.
Gönderen :
Çiğdem
Tarih :
2/4/2019 12:10:53 AM
.
Gönülden Selam, Saygı ve Sevgilerle Hepinize Merhaba,
Sevgili Büyüğüm, sizi tanımış olmanın sonsuz şükrü içinde yine bir güzel günde sizlere seslenebilmek ne güzel...
Siz sevgili büyüğümüzü yakından tanıyanlar, bir gül yaprağı üzerindeki yağmur damlası kadar hassas olduğunuzu bilirler... Ve hangi görüş ve düşüncede olursa olsun herkesi sevgiyle, saygıyla kucakladığınızı, onların sadece iyiliği ve güzelliği için uğraştığınızı... Siz çok şefkatli bir baba gibi, herkesi içindeki öze duyduğunuz sonsuz saygı ile en güzele yönlendirmenin, sıkıntılarını, kederlerini paylaşabilmenin aşkı ve heyecanı içindesiniz. Her birimizle her an birliktesiniz, her an bizlerle olayları rezonans halinde yaşıyorsunuz...
Efendim, sizi anlatacak kelimeler bizde bir yerde tükeniyor. En güzeli bugün de yine sözü yıllar öncesindeki bir gazete yazınıza bırakalım dilerseniz...
Hepinize sonsuz ve yepyeni güzelliklerin başlangıcında olmanız dilekleriyle...
Hoşçakalın...
ÇS. Gürel
AŞK ve TESLİMİYET (3)
Sabır ne güzel bir anahtardır. Onun açmadığı, açamadığı hiçbir kilit yoktur. En zor açılan kilit, gönül kilididir, onu da açar. Kalp sırlarından haberdar olmayan kimsenin sözü, kalpte yer tutmaz. Sözü ile değil, fiili ile örnek olanlara bağlan. Dert ehline yoldaş ol. Derdini kimseye söyleme. Gözyaşını içine akıt. Yan ama tütme. Şu gökkubbenin altında seni sevecek bir gönül ara. Yok deme, muhakkak vardır. Kalp yarasına cânân sözünden başka ilaç yoktur. Nafile dolaşma. İnsanı insan eden yine insandır. Bunu unutma.
Bu dünya sahnesinde darılan değil, dayanan kazanır, çektiklerimiz, mâruz kaldıklarımız hep bizim iyiliğimiz içindir. Kalp temizliği, gönül sâfiyeti kitap okumakla kazanılmaz. “Mümin, müminin aynasıdır.” buyruluyor. Zira insan kendi kendini lâyığı ile göremez. Bir gönül sahibi ile, bir Allah dostu ile dost ol ki, onda kendini göresin. Müslümanlar Mekke’ye girdikleri zaman Resulü Ekrem önce Kabe’ye gitti. Putları kırdı. Sen de, kafandaki putlar bir gül yüzlü tarafından kırılırken, tahammül et. Dayan. Dişini sık. Öl ki diri olasın. Ölmeden önce, gönlünü saran putlardan, nefsin azgınlıklarından kurtul ki, gerçek hayata, ebedi güzelliğe ulaşasın… Bu garip vücudunda mahzun yaşama. Dipdiri, cıvıl cıvıl ol, sevgiliyi gören göz nasıl neşe ile dolarsa, içi içine sığmazsa, sen de öyle ol…
Hiç korkma, endişe etme, Allah için çarpan kalbi bir gün açarlar. Kimseyle oturup tartışma. Aşk yolunda tartışma yoktur. Sadece edep, incelik, efendilik vardır.
“Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler…”
Edebi terk eden sırra vâkıf olamaz. Sabırda kal. Sabırla taş yâkut olur, her murad hâsıl olur, çirkinler güzel olur. Sabreden bir gün sevdiğine ulaşır. “Seviyoruz, güzelliğimiz bu yüzden”, der… Yaşadığı her dakika bir inci dakikası olur. Bir de bakar ki, bütün kirlerden arınmış bir gül gibi olmuştur. Bazen bundan haberi bile olmaz. Nasıl olacak diye tasalanma. Endişeyi bırak. Rahat ol. Sen kendini çırpınmadan denize bırakırsan, o seni taşır.
Gece sadece uyumak, istirahât için değildir. Gecenin bir kısmını ibâdetle, niyazla, tefekkürle, aşkla geçirirsen, gündüzün renkle, ışıkla, şiirle dolar. O’nun emirlerine teslim ol ki, ruhunda sâfâ bulasın. Allah diyen yalnız olmaz. Yürekten, aşk ile Allah diyenin bütün günahları, sonbahar yaprakları gibi dökülür. Allah diyen mahrum olmaz. İnsan kimi severse, onunla beraberdir. Kalbini ve dilini muhafaza eden daima kazanır. İmam Gazali’ye sormuşlar, “Ya İmam,” demişler, “Allah’a nasıl vâsıl olalım?” Cevap vermiş. “Her geceni Kadir, her gördüğünü Hızır bil.”
Herkese, her şeye itiraz eden, şikayetle ömrünü geçiren insanlar, bir yere ulaşamazlar. Yunus, ne güzel söylüyor:
Kakımak olaydı ger
Muhammed de kakırdı
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın
Kakımak; vara yoğa, her şeye, herkese itiraz etmek, burun kıvırmak… Allah cümlemizi esirgesin. Bu durum, nefsin tekme atmasından başka nedir ki? Biz kimseyi denetlemekle, eleştirmekle, yargılamakla görevli değiliz. Haddimizi bilelim. Edebimizi bilelim. Cenab-ı Hak, Hazret-i Musayı, Firavun’u Hakka davetle görevlendirir ve buyurur, “Ya Musa, Firavunla konuşurken, yumuşak ve tatlı söyle…” Üzerinde yıllarca düşünmemiz gerek. Biz hüsn-i zan üzere bulunmakla yükümlüyüz. Yunus, “bir çeşmeden akan su, acı tatlı olmaya” der ve ilave eder:
“Hak’dan gelen şerbeti, içtik Elhamdülillah.”
İnşallah, bize de nasibolur…
Sabri TANDOĞAN
Temmuz, 1996
Yeni Mesaj Gazetesi
|