Bugün gelen maillere verdiğiniz bir cevapta şöyle diyorsunuz:
“Her insan değerlidir, her insan güzeldir. Yeter ki biz onun sözlerinden, hareketlerinden gereken dersleri alabilelim.”
Gerçekten benim de uzun süre düşündüğüm bir konu bu.Hiç beklenmedik bir anda ,hiç beklemediğiniz bir insandan öyle bir söz duyuyorsunuz ki,sanki sizi irşad eden bir kelam olabiliyor.
Benim düşüncelerine ve kendisine bir sempati duymadığım bir köşe yazarının tesadüfen okuduğum bir makalesinden bir bölümü sizlere aktarmak istiyorum.İsmi çok önemli değil ama söylediklerinden ders çıkaracağımız önemli mesajlar olduğunu düşünüyorum.
Çok sık olmasa da bazen geceleyin camiye giderim.
Işıklarının çoğu sönmüş, kandil misali birkaç lambayla aydınlanmış o büyük kubbenin altında yalnız başıma otururum.
Her şey sonsuzluğun kuvvetli ışığı altında solgunlaşana kadar halıların üstünde bağdaş kurup beklerim.
Ve, o sonsuzluğu bir yalnızlık içinde hissetmekten hoşlanırım.
Tanrı, evinin kapılarını bazen açar, bazen açmaz bana.
O saatte camiye giremeyeceğimi bana bir hoca efendi ya da bir bekçi söylese de, ben onu Tanrı’nın söylediğini düşünürüm.
Kapılar açılmadıysa, “bir kırgınlık var” diye geçiririm içimden.
“Onu kıracak bir şey yaptım, onun için açmıyor kapısını.”
Bilirim ki o kapılar yeniden açılacaktır.
Bir gece gittiğimde beni buyur edecektir.
Şefkatli bir ses “hadi açayım kapıları” diyecektir.
Bir dindar gibi gitmem oraya, ibadete, dua etmeye gitmem.
“Sana inanıyorum” demeye de gitmem.
Bir şey istemeye de gitmem.
O’ndan korkmam, ölümden korkmam, korktuğumdan gitmem oraya.
Hiçbir nedeni yoktur gitmemin.
Kokusunu, ışığını, huzurunu, sonsuzluğunu sevdiğim için giderim.
Söylenmeyen bir ezan duyarım o sessizliğin içinde.
Kömür kokulu sokaklarda dolaşan bir hayali görürüm.
Hayatla ölüm iki küçük çocuk gibi oturur karşıma.
Ben onların başını okşarım.
O benim başımı okşar, öyle hissederim.
Kim olduğumu biliyor, günahlarımı biliyor, her şeyi biliyor.
“Sen inançsız birisin, niye geldin evime” demiyor.
Bazen onu kıracak bir şey yaptıysam eğer kapılarını açmıyor bana.
“Bir dahaki sefere” diyorum, “açacak kapılarını”.
Açmasa da açana kadar gideceğim.
İnançsız biri için tuhaf inançlarım var benim, en açılmayacak gibi görünen kapıların bile çok istersen, samimiyetle istersen, dürüstlükle istersen açılacağına inanırım.
Bugün Kadir gecesi ve onun rahmet kapıları sonuna kadar açık.Allah hepimize bu sonsuz rahmetten faydalanmayı nasip eder inşallah.
En derin duygularımla selam, sevgi ve saygılarımı sunarım
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, eğer gönül gözümüz açıksa değil insanlardan hayvanlardan, bitkilerden, eşyadan da çok şey öğrenebiliriz. Atalarımız ne güzel söylemiş: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul, zura az.” Önemli olan her an dikkatli, uyanık, saygı dolu, edep dolu, incelik dolu olabilmek, kainata bu gözle bakabilmek. Yunus,
“Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır”
“Bir örümcek götürür Hakka beni”
diyor. Biliyorsunuz Japon dilinde küçük, basit, önemsiz kelimeleri yoktur. Bir Japon için her şey, herkes, her zerre önemlidir. Hayata bu gözle bakabilenlere ne mutlu.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.