Konu : Her biriyle bile olmak.
Gönderen :
"Gönül Dostu"
Tarih :
2/18/2019 12:51:54 PM
.
Değerli Babacığım
Hürmetle ellerinizden öper; Sizi ve cümle dostları candan kucaklarım..
Bugün siteyi ziyaret ettim. Birbirinden güzel mailleri büyük bir zevkle okudum.'Cümle şair dost bahçesi bülbülü' diyen mısralar düştü gönlüme. Tüm emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Geçtiğimiz günlerden birinde eski bir tanıdıkla ilginç bir karşılaşmamız oldu. İzninizle o anı sizlerle paylaşmak istiyorum.
O sabah uyandığımda dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Fakat bu yağış sürekli değildi. Biraz yağıyor, güneş acıyor karlar eriyor. Sonra tekrar yağıyor. Yün almak için tuhafiyeciye gitmek için evden cıktığımda yağış yeniden başlamıştı.Bir yandanda acaba tuhafiyeci acık mıdır... hava karlı sabahın erken saatinde kim gelecek diye düşünüp açmayabilir dükkanını diye düşündüm. Olsun açmamış olsa da benim için cok güzel zevkli bir yürüyüş oldu derken dükkana ulaşmıştım bile...Kepenk açıktı, sevindim.Dükkan sahibi tanıdık bir kadındı. Heyecanla içeri girdim... Merhaba... diye seslendim. gözlerim tanıdık bir yüz arıyordu. Fakat bana bakışlarını çeviren bambaşka birisiydi. Bir aşinalık hissetsem de tanıyamamıştım bu yüzü.
_ Fatoş Hanım yok mu? diye sordum.
_ Hayır efendim, o, dükkanını bize devretti derken simsiyah iri gözlerini üzerime dikmiş, dikkatle bana bakıyordu.
_ Hayırlı olsun... Yün almak istiyorum da... Ama içinde sentetik olmayacak... Yüzde yüz yün iplik arıyorum.
Hanım bir şey hatırlamış gibi, kaşlarını yukarı kaldırdı.
_ Ben sizi tanıyorum ama nereden? Aa hatırladım. Zeynep'in annesi değil misiniz? Ben Şeniz'in annesi... Çocuklarımız ilk okulda aynı sınıftaydı...
_ Hatırlamaz olur muyum? Aradan on sekiz yıl geçmişti, kucaklaştık...Geçen yıllar birkaç çizgi atmış göz çevresine...
_ Gel otur bir çayımı iç dedi, oturdum... Uzun uzun konuştuk.
Şeniz evlenmiş, bir de bebeği varmış... Dükkanı büyük kızı devralmış, arada o da yardıma geliyormuş... Benim için terapi oluyor bu dükkan diye söze başlarken sıkıntılı zamanlar yaşadığını anlamıştım...
17 Ağustos depreminde Çınarcık'ta imişler... Çok büyük bir şok ve stres yaşamış... Bunun sonucunda avuçlarında his kaybı ile başlayıp, deri soyulması ve tırnaklarının dökülmesine varan yaralar meydana gelmiş... Öyle sıkıntılı zamanlar yaşamış ki, yüzünü bile yıkayamaz, hiçbir şeyi tutamaz hale gelmiş... Ellerinin kötü durumu insanların midesini bulandırır diye insan içine çıkamaz olmıuş, bu zor günlerde en büyük desteği eşinden görmüş, onun elleri olmuş eşi... Duydukları her doktora gitmişler... Her denileni yapmışlar... Deri hastalıkları üzerine isim yapmış,meşhur Agop adlı bir Ermeni doktora kucak dolusu paralar dökmüşler ama nafile... Bir tanıdık Bursa'da deri hastalıkları üzerine uzman bir doktorun ismini vermiş... Belki minik bir umut...Başvurdukları yerlerden sonuç alamadığı için, buraya da naçar gitmişler..Doktor, hanımın ellerine bakmış, "siz çok büyük bir üzüntü ve sıkıntı yaşamışsınız, o üzüntünün şoku ile avuçlarınızdaki hücreler ölmüş... Sizi iyileştirebilirim ama dediklerimi harfiyen uygulayacaksınız" demiş. On bir ay süren zorlu bir tedavi sonunda elleri eski sağlığına kavuşmuş,tırnakları yeniden çıkmış... İnsanın kaybettiği çok değerli bir şeyine yeniden kavuşmuş olmanın heyecanı ile büyük bir sevinçle ellerini gösteriyor bana... Ellerini kullanamadığı yıllar, yaşadığı sıkıntıları öyle canlı anlatıyor ki, insanın içi acıyor...Şimdi yeniden dünyaya gelmiş gibi hissediyor kendini...
Her organımızın ayrı ayrı önemi, değeri ve işlevi var. onlardan bir tanesinin kaybı bile insanın hayatını ne denli zorlaştırıyor. Bu eski dostun anlattıklarından çıkarılacak öyle çok dersler var ki... İnsan vücudu ne kadar hassas... Böyle şok tesiri yapan üzüntülere,sıkıntılara hiç tahammülü yok insanın... Olayları paniğe kapılmadan, strese girmeden karşılayabilmek de belli bir eğitim mi gerektiriyor acaba? Gönül sohbetlerinde sizin değindiğiniz gibi aslında hayat, olaylar bizim yetişmemiz, gelişmemiz için bize verilen bir fırsat.... Hayat atının eyeri üzerinde yumuşak ve sakin oturmamız gerekiyor... Bütün olayları tekamül etmemiz için karşımıza çıkarılmış egzarsizler olarak düşünüp, Ona göre tavır almak gerekiyor..
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de müminleri anlatırken " La havfün aleyhim ve la hüm yahzenün" der. Onlar korku ve hüzün duymazlar, her işlerinde Allah'a dayanırlar,ona güvenirler. Her olayda gereken tedbiri alıp bazen tevekkül bazen teslimiyet ile onun güvenliği altına sığınmak gerekiyor. Tüm olayları sükünetle karşılayıp aklın Kuran'ın hadislerin ışığında tavır alarak, her olaydan yüz akı ile çıkmayı Allah cümlemize nasip etsin.Amin..
Canım babacığım satırlarıma son verirken hürmetle ellerinizden öpüyor ... Selam, sevgi ve saygıların en sonsuzu ile sizi ve cümle dostları kucaklıyorum... Müsadenizle....
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------
Sayın “Gönül Dostu”,
Kıymetli yavrum, anlattığın olay gerçekten çok ilginç. Keşke o doktorun ismini ve telefon numarasını da yazsaydın da cilt sorunu olan site mensupları gerektiğinde o doktora danışsalardı. Bu gibi durumlarda daima uyanık olmalı, ihtiyaç sahipleriyle bir iletişimi devam ettirmelidir. Kimin nerede, ne zaman ihtiyacı olacağı hiç belli olmaz. Hastalık, sağlık insanlar için. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın "Gönül Dostu" nun cevaben yazdıkları :
--------------------------------------------------------------------
Canımdan Değerli Babacığım
Hürmetle ellerinizden öpüyorum.. Mailime verdiğiniz cevabı okudum..Deri ve zührevi hastalıklar mütehassısının ismini ve adresini almıştım. İsteğiniz üzere yazıyorum.
Dr.Hüseyin Durmuşlar
İnönü cad.NO:10/4
Demir iş merkezi, İnegöl Çarşısı Sönmez iş sarayı arası..
Bursa
TEL:0224 222 65 40
221 71 87
Efendim,arkadaşım orada karşılaştığı hastalarla da tanışmış.. Sedef hastaları da tamamen iyileşmiş olarak oradan ayrılıyormuş... Ayrıca ciltte sivilcelerden mütevellit oluşan, izleri de iyileştiriyormuş. Her türlü deri hastaları oradan şifasını bularak ayrılıyormuş.. Üstelik,muayene ücreti de arkadaşımın gittiği bir çok yere nazaran epey düşükmüş... Allah dermansız dert vermesin.. Dert verip, derman aratmasın..İhtiyacı olanlar faydalansın...
Canım babacığım hayırlı günler...Allah size ve cümle dostlara sağlık , afiyet, iyilikler, güzellikler ihsan eylesin... Selam, sevgi ve saygı ile...
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------
Sayın “Gönül Dostu”,
Kıymetli yavrum, lütfedip yazdığın doktor adresi için çok teşekkür ederim . Artık ihtiyacı olanlar, ihtiyaç duyanlar kendisini görebilirler. Değerli yavrum, hele günümüzde beşeri münasebetler o kadar hassas, o kadar ince bir konumda ki çağa egemen olan materyalist görüş insanları birbirinden koparmış. Önüne gelen benim diyor. Firavunluk taslıyor. Oysa tek istisna olmadan hepimizin biraz sevgiye, biraz saygıya, biraz ilgiye öyle ihtiyacımız var ki. Bütün insanlar başlarını koyacakları bir omuz, sırtlarını sıvazlayacak bir elin özlemi içindeler. Ne yazık ki günümüzde bu özlem hep içte kalıyor. Oysa yerine göre bir tebessüm, bir güzel söz, bir sımsıcak merhaba bize neler kazandırmaz ki. Atila İlhan bir şiirinde bu özlemi ne güzel özetliyor:
“Sımsıcak bir merhaba diyecektim
Başımı usulca dizine koyacaktım
Işıklar bir yanıp, bir sönecekti
Sameland seferden dönecekti"
Bu nedenle hiç olmazsa sitemiz mensupları, insanlar arası ilişkilerde en küçük bir fırsatı bile kaçırmayalım. Bir güzel değerlendirelim. Unutmayalım ki bir tebessüm bazan bütün dünyayaı dolaşıyor. Bir güzel söz bir ömür boyu insanın içini aydınlatabiliyor. Hepimiz ama hepimiz bunun özlemi içindeyiz. Rahmetli Özdemir Asaf bir şiirinde
“Beni bir öyle bir yalana inandır ki
Ömrümce sürsün doğruluğu”
diyordu. Hayat böyle yavrum. Hepimiz biraz sevgiye, biraz ilgiye öyle susamışız ki...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|