Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Tevhidin güzellikleri...
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 3/20/2019 4:33:06 PM


.


Saygıdeğer Hocam;


Bu gün iş çıkışı deniz kenarında eve kadar yürüdüm. Dalgalar her kıyıya vuruşlarında sanki "Hak" diye zikirdeydi. Yerdeki ve gökteki her şey Onu zikretmedeydi sanki ayette denildiği gibi. Beni derin düşüncelere saldı bu sakin çağıldayan deniz. Denizdeki de su, ırmaktaki de, buhar olup yükselen, donup yeryüzüne kar, yağmur, dolu, çiğ, kırağı olarak yağan yine su. Görünüşleri farklı olsa da özleri hakikatleri bir. Neon lambaları ışıl ışıl rengarenk kırmızı, yeşil , sarı yanarda onların özündeki de tek. Elektrik. Aynı kudret her birinin kabına göre renk verir. Gökkuşağını oluşturan renkler 7 ama hakikati tek bir renk, beyaz. Bir yağmur tanesinde kırılır da tek olan çok görünür. Vahdetin alemde kesret olarak algılanışı gibi. Sarı, kırmızı, yeşil, turuncu, mor görünüşte ne kadar zıt renklerde cem olduklarında ne zıtlık kalır ne de aykırılık. İnsanlar da öyle değil mi?" Ete kemiğe büründük, Yunus diye göründük." diyor Yunus Emre. Kimimiz Ahmet diye kimimiz Ayşe diye göründük. Bizler aynı deryanın zerreleri, kimimiz Halim esmasında görünmüşüz "yumuşak huylu" demişler kimimizde Vedud" esmasına bürünmüşüz de cümle alem bizi sevmiş. Kimimiz Settar esmasıyla boyanmışız da kusurları örter olmuşuz. Her şey tevhidi söylüyor, yeter ki görecek göz işitecek kulak nasip olsun. İnsan haykırmak istiyor gözyaşlarıyla deryaya doğru. "La Mevcude İllallah! La Mahbube İllallah! "Allah'tan başka varlık yok! Allah'tan başka sevilecek yok!" Aleme bu gözle bakınca ne hayır kalıyor ne de şer, ne düşmanlık kalıyor ne de küskünlük. Ne karanlık ne de aydınlık. Sadece, Yaradılanı hoş görmek kalıyor Yaradandan ötürü. Her nereye baksan O'nun vechi, her zerreden zikreden yine O. Kızamıyorsun, gücenemiyorsun kimseye, kimseyi kıramıyorsun, kırılmıyorsun da. Bu tevhid düşüncesiyle tüm yaratılmışa olan bakışın da bir başka oluyor.S anki yeni görmüş yeni tanımışsın her nesneyi. Sebebini bilemediğin bir aşkla bir merhametle kucaklıyorsun canlı cansız tüm mevcudatı. Üzerinde gezdiğin yer, her zaman seyrettiğin gök bir başka sanki. Bu duygularla ürpererek yürüdüm. İnsanlar dedim kendi kendime tevhidten uzak olduklarından hep bir çatışma içindeler. Kimi üç kuruşluk dünya malı için kırmadık gönül almadık can bırakmıyor, kimi haklılık davasında, kimi haksızlık. Halbuki her birimiz aynı özün parçaları. Nasıl kalp, böbrek, ciğer, beyin hem işlevi hem görünüşü farklı ama aynı bedenin parçaları. Biri diğerinden daha gerekli veya gereksiz denilir mi? Her yaradılmışın bir görevi var bu alemde. Hiç bir şey abes ve boşuna yaratılmış değil. Böbrekten kalp vazifesi yapması beklenebilir mi? Bunu istemek böbreğe zulüm değil mi? Evet, alemde kimimiz kalp, kimimiz böbrek , kimimizse kör bağırsak misali. Her şey bir düzen içinde, yerli yerince. Her birimiz yaradılış gayemize uygun işler ortaya koymadayız. Öyleyse, birbirimizi kınayıp, küçük görecek, darılıp gücenecek ne var??


Musa Muslihuddin Hazretlerine "Merkez Efendi" adını kazandıran da Mürşidi Sümbül Sinan'ın talebelerine bu anlatmaya çalıştığım gerçeği dile getiren sorusuna verdiği cevaptı. Sümbül Sinan talebelerine tek tek "Cenab-ı Hak şu anda Rububiyetini size bıraksa bu kainatı nasıl idare ederdiniz? diye sorar. Talebelerinden bir kısmı "Bir tane namaz kılmayan bırakmadığım gibi bir tane de oruç tutmayan bırakmam" Kimisi " Tütün içenleri bile ortadan kaldırırım "diyerek cevaplar. En son cevap hakkı Musa Efendiye gelir. Sümbül Sinan soruyu tekrarlar. Musa Muslihuddin Efendi cevaben" Aman efendim, haşa! Rabbimin idaresinde bir bozukluk mu var ki ben bir yeni idare tesis edeyim. Bakarım bir abid giderse yerine bir abid, bir fasık giderse yerine bir fasık, bir veli giderse yerine bir veli, bir zındık giderse yerine bir zındık getiririm" deyince Sümbül Sinan Hazretleri "Şimdi iş merkezini buldu" buyurmuşlar ve "Merkez Efendi" Lakabı buradan kalmıştır. Ah! Bizlere eza veren bu ikiliklerden, aykırı görmelerden kurtulup tevhid bahçesine dalsak ta o bahçenin mis kokusuyla kendimizden geçsek,


Resulullah Efendimiz ve Onun varisi olan Allah dostları tevhid bahçesinin mis kokulu eşsiz çiçekleri. Her birinin güzelliği, kokusu bir başka. Ben de onların o güzel kokularının cezbesine kapılmış bir garip bal arısı. Münir Derman Hocam ve siz Sabri Hocam bu bahçede en son tanıdığım iki nadide çiçeksiniz. Bu bahçedeki her bir çiçekten topladığım o güzel kokulu özleri kendi gönül kovanımın peteklerinde aşkla özümseyip bala dönüştürmek niyetim. Öyle bir bal olsun ki bu bedeni sağlam fakat gönlü hasta olanlara şifa olsun.


Siz Sabri Hocam, tevhid bahçesinde açmış bir çiçek olarak bu garip arıya gönlünüzde yer açın dua edin ne olur.. Dua edin ki, bu arıcığın gönül kovanında ballar oluşsun, dolup taşsın da bu ballar nice gönlü yaralıların şifasına vesile olsun.


Size ve tüm gönül dostlarına en içten sevgi saygı ve selamlarımı sunarım.



Allaha emanet olunuz.


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-----------------------------------------------------------------------------


Sayın “Mukarreb” Hanım,


Kıymetli yavrum, tevhit yolculuğunu ne güzel özetlemişsin. Ellerine sağlık. Bu konu o kadar önemli ki çağımızın en önemli sorunu. Ne yazık ki bilen az. Tevhitten uzak yaşayınca hayat anlamını kaybediyor. İnsan çevresine baktığı zaman bir kaosdan, bir patırtı, gürültüden başka bir şey göremiyor. Oysa bizler bu dünyaya aslımızı bulup, tevhide ulaşıp mutlu olmaya geldik. Allah cümlemize o mübarek yolda yürümeyi nasip etsin.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]