Konu : İşini güzel yapan insan, sen ne güzelsin.
Gönderen :
Sabri Babadan Mesaj
Tarih :
4/5/2019 9:29:24 AM
.
SEN NE GÜZEL, NE MÜBAREKSİN!
Bundan elli yıl kadar evveldi. Ankara’da, Posta Caddesi’nde, şimdi Modern Çarşı’nın olduğu yerde, Devrim İlkokulu vardı. Orada okudum. Okulun karşısındaki iş hanının önünde boyacı Osman Efendi dururdu.
Osman Efendi, Erzurumlu, uzun boylu, zarif bir insandı. Büyük bir dikkât ve ihtimamla ayakkabıları boyar, cam gibi parlatırdı. Hiç üşenmez, defalarca cilâ sürerdi. Çocukken elime geçen parayı, ayakkabı boyatmaya verirdim. Osman Efendi’nin fırça tutuşu, cilâyı deriye emdirebilmek için yaptığı hareketler bende hayranlık uyandırırdı. Bakmaya doyamazdım.
Bir gün rahmetli annem, “Oğlum seni gezmeye götüreceğim. Git ayakkabılarını boyat” dedi. Hemen Osman Efendi’ye koştum. Acele boyamasını söyledim. O, kaşları çatık, “Boyayamam” dedi. Hiçbir şey anlamamıştım. Şaşkınlıkla, “Boya, iki misli para vereyim” deyince, “Olmaz, elli misli de versen boyayamam” dedi. İyice şaşırmıştım. Sebebini sordum. “Acele iş olmaz. Acele işten hayır gelmez. Birisi Osman Efendi’nin boyadığı ayakkabı bu muymuş derse, benim bu işi bırakmam gerekir.” dedi. Bunca yıl geçti hâlâ unutamadım. Osman Efendi işine aşkla, şevkle bağlı, kendine ve işine saygılı, güzide bir insandı. Bende mükemmellik duygusu uyandıran ilk insan o oldu.
Bir insanın, meşgul olduğu, ekmeğini yediği işi ne olursa olsun, onu sevmesi, benimsemesi, her gün biraz daha iyiye, güzele götürmeye gayret etmesi ne kadar sevindirici bir olaydır. Hatta, işini sadece ekmek kapısı olarak değil de, aynı zamanda, kendini, kendi kişiliğini tekâmül ettiren, büyüten, yücelten bir olay olarak düşünmesi, kabul etmesi ne güzeldir. O önemli, bu önemsiz diye ayırım yapmak, işine burun kıvırmak, işini ve çevresindeki insanları hafife almak, küçük görmek tarih boyunca kime ne kazandırmıştır ki? İş konusunda Japonların, bu önemli, bu önemsiz diye bir ayırım yaptıkları görülmemiştir. Onlara göre, her şey önemlidir. Her iş, her gün, insana kişiliğini biraz daha ötelere götürebilmesi için verilmiş bir şans, bir imkândır. Bunu iyi değerlendirmek gerekir.
Uzun yıllar evvel okuduğum bir Japon hikâyesini hatırlıyorum. Hikâyede bir saat tamircisi anlatılır. Şöyle başlar hikâye: “…Sayın bay saat tamircisi, sayın dükkânını açtı, sayın masasına oturdu, sayın âletlerini önüne çekti...” Okuduğumda beni ürpertmişti. İnsana duyulan saygı öylesine büyüyor, gelişiyordu ki, içine, sınırlarına eşyayı dahi alıyordu.
Daha sonra Ahileri incelerken de aynı duruma tanık oldum. Ürperdim.
Divan şiirinin en zarif insanı Şeyh Galip boşuna dememiş.
“Bir şubesi var ki şem-i cânın/ Fanusuna sığmaz asumânın...”
Dünyada herkesin yapacağı iş, bir görev vardır. Önemli olan, önündeki işi zevkle, heyecanla, aşkla yapabilmektir. Kalbinde taşıdığı en güzel duygularla işi arasında bir ayniyet kurabilmektir.
Selam, saygı ve sevgi ile.
|