SABRİ BABADAN MEKTUP
ÖNEMLİ OLAN GÖNÜLLERE GİREBİLMEK, KALP KAZANABİLMEKTİR
Kıymetli yavrum,
Tanıdığım bir TV programcısı hanım anlatmıştı:
Bir gün bir konuğu dini bir konuda yapılacak toplantıya davet eder. Toplantıda başka bazı konuklar da vardır. Bu hanım sonra bir sohbetimizde bana dedi ki: “Oradaki profesörler o gün toplantıda saatlerce konuştular ama hep lafı dönüp dolaştırıp kendilerinden, kendi egolarından bahsettiler. Yararlı bir tek konuşma yapamadılar.”
Sonra çay arasında soruşturmuş sohbeti izleyenlerden aldığı cevaplarda görmüş ki onlar da özde hiçbir şey anlamamışlar! İşte Efendim İslamı entellikle karıştırınca böyle oluyor. Opr. Dr. Münir Derman Bey derdi ki “Bunlar lakırdı ammaa sonu ne??” Ben de entelliği şöyle özetliyorum: “Laf”... Şu şunu demiş, bu bunu demiş hep laf salatası. Kimseyi kırmak niyetinde değilim ama ben doğruları doğru olarak söylemeye ta beş yaşında karar vermiş bir insanım.
Bu programcı hanım akşam da bazı konukları telefonla aramış ve sohbetten ne öğrendiklerini sormuş yine durum aynı, kimse o konuşmalardan istifade ettiğini söyleyememiş. Önemli olan ne on binlerce kitap okumak, yazmak, şu veya bu olmak. Önemli olan İslamın incelikleriyle güzelleşmek, onunla boyanmak... Yatmadan önce birkaç Ayet, birkaç Hadis okunsa, yarım sayfa manevi büyüklerin hayatı okunsa durum farklı olurdu. Bu yaşa kadar birçok yazarla tanıştım ama ne yazık ki onlarda bir Hayri Öğüt, bir Münir Derman, bir kapıcı İrfan Efendinin inceliğini göremedim. Ayten Kale Hanım mesela, arada ziyaret ederdim. Sağlık Sokakta bir velî idi, kapısı herkese açıktı.
İlahiyat Fakültesi içinde inandığını inandığı gibi söyleyen bir profesör var, onun dışında hiçbiri beni etkilemiyor. Önemli olan kâl değil hâl sahibi olmaktır. Siz sanıyor musunuz kapıcı İrfan Efendi öyle kolay olunur, onun arkasında bir irfan ordusu vardır. Profesör olunur ama böyle bir kapıcı olmak zordur.
Dergi çıkaran bir kimse bir abonelik talebi için Milli Eğitim Bakanına gider fakat biraz ağır konuşur. Bakan der ki “Biz dergilerinizi okuyoruz, istifade ediyoruz ama keşke siz de biraz okusanız!”
Bazı gazeteler, bazı yazarlar “halka inmek” der. Ne hadlerineyse... İnmek, yukarıdan aşağıya olur. O halkın içinde öyle güzel insanlar vardır ki... Halka inilmez, halka sadece çıkılır. Bizim entel Müslümanlarımız tebliğ yazar, makale yazar, şunu yaptım, bunu yaptım der, amaa sonucu ne?
Fazıl Hüsnü Dağlarca ne güzel söylüyor:
“Gelme, gelme üstüme,
Bir şifa vermeyeceksen eğer.”
Bazı insanları kandırabiliriz, “Ooo,” derler “şu kadar işler yapmış, o büyük insan”. Ama benim büyüklük anlayışım farklı. Ben sorarım “Kardeşim sen beş Ayeti, Hadisi hayatında uygulamaya koydun mu?”. Önemli olan bu... Önemli olan ne profesör olmak, ne Diyanette şu makama gelmek, ne şu ne bu... Önemli olan halkın arasına girerek, kalp kazanmak, onlara faydalı olabilmektir. Önemli olan bir gönüle girebilmektir. Bu o insanın içindeki Nur-u Muhammediyi (Aleyhisselatü Vesselam) uyandırabilmektir. Ne diyor Yunus: “Hebisinden iyisi bir gönüle girmektir.”
Bir gün bir büyüğe sorarlar, “Yolda birçok beyefendi ve hanımefendiler görüyoruz. Bunlardan hangisi daha güzeldir, hangisi velîdir? O da diyor ki “Hangisi sizde Allah’a (c.c.) yakınlık hissi uyandırıyorsa o velîdir.”
Bir velî yanınızda bir dakika bile dursa içiniz güzelliklerle dolar, insanları daha çok seversiniz. Böyle olmuyorsa o kişi velî değildir. Önemli olan insanların gönüllerine hitap edebilmek, gönül kazanabilmektir.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Hepsinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
Selamlar, rahmet ve esenlik içinde geçecek bereketli cumalar.