Sayın Hatice Hakeri,
19.5.2007 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, müsaadenizle olaya farklı bir açıdan bakabilir miyiz? Dost arıyoruz, iyi güzel de acaba biz o dosta layık mıyız? Bugüne kadar biz kime dost olduk, olabildik? Hayatta hangi dost için mesleğimizi, hayatımızı, malımızı, mülkümüzü fedaya hazır olduk? Hangi dost için gözyaşı döktük, hangi dostun gözyaşına, ıstırabına, çilesine ortak olduk? Hangi dost için onu teselli edebilmek uğruna gece uykumuzu feda edebildik? Hangi dost için sevilmeyi, karşılık görmeyi hiç beklemeden aklımıza bile getirmeden olanca gücümüzle ona sevgi, saygı, yakınlık gösterdik? Onun için nasıl mürşit aranmazsa, mürşidin birini bırakıp diğerine daldan dala atlayarak kuşlar gibi gidilmezse dost da öyle. Eğer bizde dost olabilecek yetenekler, özveriler, fedakarlıklar gelişmişse o dost kendiliğinden çıkar gelir. İnsanlar asırlarca hep mürşit aradılar, ülkeler gezdiler, dağlara tırmandılar, çöllere indiler. Neticede eli boş döndüler. Çünkü talebe mürşidini aramaz, mürşit talebesini arar. Şems Hazretleri, Şam’dan yola çıktı, aylarca seyahat etti, Mevlana’ya ulaştı. Çünkü Onu yetiştirmek istiyordu. Bu, küçük örnekler bize çok şey anlatıyor. O şiiri yazana ben derim ki kardeşim sende bu kafa olduktan sonra daha çoook dost ararsın, sonra da avucunu yalarsın. Kimse darılıp gücenmesin, benim görüşüm bu. Eğer biz dost olunabilecek bir seviyeye gelmişsek, o dost gelir, bizi arar bulur. Eğer biz bir mürşit tarafından eğitilebilecek bir ruh kıvamına gelmişsek, arınmışsak, temizlenmişsek dünyanın öbür ucunda da olsa o mürşit gelir bizi arar bulur.
Çocukluğumdan beri işitirim, bazı kimseler dertlenince, efkarlanınca “Ah derler, beni kimseler sevmiyor”. Acaba, bir de şöyle düşünsek, biz başkaları tarafından sevilecek, sayılacak, el üstünde tutulacak bir düzeye gelebildik mi? Bunun için ne yaptık? Hangi fedakarlıklara katlandık, hangi insan için ölümü göze aldık? Hangi insan için “aziz kardeşim, gerekirse senin için canım da malım da feda olsun, sözlerimin doğruluğuna Allah şahittir” diyebildik. Hep nefsimizin izinden gittik, kimseleri beğenmedik, burun kıvırdık, sırtımızı döndük. İnsanların dertleri karşısında, gözyaşları karşısında sırt çevirdik. Ondan sonra da dost arıyoruz ve bulamıyoruz. Artık işin burasında sadece sükut edilir. Başlar öne eğilir.
Efendim, belki bu yazdıklarım sizi üzecek, belki kızdıracak. Ama neyleyim ki benim tarzım bu. Doğru nerdeyse, Hak nerdeyse ben ordayım. Sitemizi zenginleştirecek, değerler katacak yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Önce biz dost olalım Yazan Hatice Hakeri
Cvp: Önce biz dost olalım Yazan Sabri Tandoğan