Konu : Bir büyük oyun kardaş yaşamak dediğin... Beni ya sevmeli, ya öldürmeli...
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
5/10/2019 5:20:55 PM
.
SABRİ BABADAN MEKTUP VAR
BİR BÜYÜK OYUN KARDAŞ YAŞAMAK DEDİĞİN
BENİ YA SEVMELİ, YA ÖLDÜRMELİ
Kıymetli yavrum,
Geçenlerde bir ziyaretçim geldi. Asabi bir ses tonuyla, size kırıldım dedi. Nedenini açıkladı. Siz dedi, TV’deki bir sohbetinizde, herkes kendine göre başkalarına yardım yapabilir dediniz. Çok öfkelendim. Ben emekli bir insanım. Çok zor şartlarda yaşıyorum. Nasıl başkalarına faydalı olabilirim? Mümkün mü? Ben ne Vehbi Koç, ne de Sakıp Sabancı’yım, dedi. Baktım sözle olmayacak. Gelin dedim. Karşıda bir simitçi var. Oraya gidelim. Gittik. Simit tablasının iki yanında iki çocuk, iştah dolu bakışlarla, gözlerini dikmişler, sanki kendilerinden geçmişlerdi. O öfkeli zata döndüm. Lütfen bir simit parası verir misiniz dedim. İstemeyerek eli cüzdanına gitti. Çıkarıp verdi. Simitçiden o parayla aldığım simidi ikiye böldüm. Yarısını bir çocuğa, yarısını diğer çocuğa verdim. Çocuklar simidi görünce sevinçten çılgına döndüler. Havaya sıçradılar. Güldüler. Neşelendiler. Öylesine mutlu olmuşlardı ki... Yan gözle emekli zata baktım. İki damla gözyaşı, göz pınarlarından yanaklarına süzülüyordu. Birden ellerini uzattı. Sabri Bey, çok teşekkür ederim, hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım, dedi. Bir simitle nasıl güzel sonuçlar alınmıştı. Ben de o gün çok mutlu oldum. Tatlı, sıcak bir heyecan yaşadım. Demek ki dedim, insanları sevindirmek, hayır işlemek için ille Vehbi Koç, ya da Sakıp Sabancı olmaya gerek yoktu.
Bir simit alacak paramız olmasa dahi, bir sıcak tebessüm, içten gelen, yürekten kopan bir selâm, bir hatır sorma, sıkılmış, bunalmış, daralmış bir insana göstereceğimiz yakınlık da aynı şekilde sadaka hükmünde idi. İlle büyük şeyler peşinde koşmayı bıraksak da minicik, küçük yardımlarla birbirimize mânen ve maddeten destek olabilsek... Yardımcı olabilsek... Ben, yerine göre, bir tebessümün bir insanı intihardan döndürebileceğine inanıyorum. Bazen omzumuza konan sımsıcak bir dost eli, bizi bedbinliğin, karamsarlığın uçurumlarından kurtarabilir. Hepimiz, tek istisna olmadan hepimiz, içtenlikli bir sevginin, saygının, ilginin özlemi içinde değil miyiz? Gülten Akın, bir şiirinde şöyle der:
Bir büyük oyun kardaş yaşamak dediğin.
Beni ya sevmeli, ya öldürmeli.
Kâinatın Efendisi, “Veren el, alan elden üstündür”, “İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır.” buyurur. Bu emirlerdeki inceliği insanoğlu bir sezebilse, derhal koşardı iyiliğe, vermeye, yardıma. En büyük mutluluk, yoksul, çaresiz, yardıma, şefkâte, sevgiye muhtaç bir insana Allah rızası için koştuğumuz zaman, onun gözlerinde uyanan, o ilâhi pırıltıyı duyumsayabilmektir. Ne güzel duygudur o. O’ndan geleni, O’nun kullarına vermek... Verebilmek... Hak’tan geleni Hak rızası için halka dağıtabilmek. Bu güzeller güzeli işten Hak nasıl razı olur, nasıl memnun olur... Önemli olan yapılan yardımın azlığı veya çokluğu değil, Allah rızası için yapılıp yapılmadığıdır. Herkes kendi imkânlarına göre, kendi durumuna göre... Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez.
Yaşadıkları sürece maddi mânevi bütün varlıklarını seferber edip, gönüller kazananlara ne mutlu, selâm onlara, sevgi onlara, saygı onlara, Allah onlardan razı olsun…
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
Selamlar, rahmet ve esenlik içinde geçecek cumalar.
|