Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bu dünya dopdolu kalleş Her birinden bir ses gelir Hakkı gerçek sevenlere
Gönderen : "Desem ki..."
Tarih : 6/8/2019 9:45:20 PM


.
Muhterem hocam,

Bugün de ilk defa karşılaştığım bir insanla tatsız ama ardından kendimi bir kere daha anladığım bir olay yaşadım. İftara davetliydik. Askeri lojmanlarda oturuyor akrabamız. Yaşananla ilgili şu kadarını yazayım. Artık klasik hale gelen kamusal alan konuşması veya düşüncesi veya her neyse!!!. Beş dakika süren bu hal benim anlayışlı davranmamla bitti. O yoluna biz yolumuza gittik. Ama ben bu olayın ardından akrabamın evine girmeden önce bir müddet katıla katıla ağladım. O sinir yıpranması hali geçtikten sonra eve girdik. Tabii hemen gözlerimden anladılar ve teselli muhabbeti başladı. Onlarla konuşurken yaşananları anlatırken yaptığım yanlışları buldum. Böyle bir olay ilk defa başıma geldiği içindi bu yanlışlar. İnşallah bir daha yaşamam ama eğer olursa bu şekilde veya başka bir şekilde nasıl davranmam gerektiğini öğrendim. Yani ne kadar doğruydu. "İnsan kendisini en iyi karşısındaki insanda tanır".

Eve gelince olayı geri sardım. Kare kare hatalarımı buldum. Dünkü yazımda insanlara karşı hoşgörümü yitiriyorum anlamında yazmıştım. Ama bugün karşılaştığım insanla aramızda oluşan ateş hattının alev almasını benim hoşgörülü davranışım engellemişti. Zahirde evet kimse zarar görmeden ( çünkü en çok akrabamı düşünmüştüm ) olay sonuçlandı ama ben batında hiç rahat değilim. Ancak en büyük kazancım bu yaşadığımdan kendimi bir kere daha anlamış olmam. Elhamdülillah. O halde dedim ki hayatta en önemli şeylerden birisi de kavramları doğru yerde yaşamak. Bu da ancak insan-ı kâmil işi. Yüce Allah bu yolda yürümeyi nasip eder inşallah.

Muhterem hocam,

"Seni anlıyorum " diye başlıyor yazınız. Hürmetle ellerinizden öpüyorum efendim. İkinci bölümde ki cevabınız da başım gözüm üstüne. Sonsuz kere kabulum efendim. Ancak hocam, artık iyice anladım ki ben başka iklimlerde yaşamayı beceremiyorum. Gelen mailleri okudum da burada size bazı hitap biçimleri bile beni üzüyor. Siz yüce bir ruha sahipsiniz bendeniz insanlara takılı kalıyorum. Bugün yaşadığım olayda ki gibi donkişot misali yel değirmenleriyle savaşa savaşa eve geliyorum çoğunlukla. Bunlarda beni geri çekiyor okumakla faydali işle meşgul olacağıma yaşananlara üzülmekle geçiyor zamanım. Benim seyr-ü sülük dairem çok dar çaplı hemen başa dönüveriyorum.

Hocam, her zaman el verdiniz müteşekkirim. Ama bilmelisniz ki size karşı hep şükranla hürmetle doluyum efendim. Sayenizde aşarmıyım bilmiyorum ama yolun başında olsam da sizin ardınızdan yürümek benim için sevinçlerin en büyüğüdür. Bütün bu hay huy içinde hayatımın en zevkli işi size yazmak, hayatımın en heyecanlı işi sizden cevap beklemek, hayatımın en üxücü işi dairenin başına geri dönmek, hayatımın en güzel işi de sizden birşey öğrenmek efendim.

Sağlığınıza, mutluluğunuza, huzrunuza duacıyım,

Hürmetlerimle efendim.

Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
---------------------------------------------------------------------

Sayın “Desem ki..”,

Kıymetli yavrum, bir gün Resulullah Efendimize gelirler. “Sizin sevdiğiniz, beğendiğiniz falanca kimse var ya o bazı akşamlar meyhaneye gidiyor, içki içiyor.” derPeygamber Efendimiz bu sözlerin kıskançlık saikasıyla söylendiğini hisseder ve “Evet,” der, “onun içki içtiğini biliyorum ama her şeye rağmen ondaki Allah ve Peygamber aşkı hiç birinizde yok. Hepimiz dua edelim, inşallah Cenab-ı Hak, en kısa zamanda onu bu illetten kurtarsın.” Aradan bir kaç gün geçer, o zat yine meyhaneye gider. İçkisini söyler, tam ağzına götürecekken öyle bir tiksinme hissi duyar ki, öyle iğrenir ki sanki midesi ağzına gelir. Büyük bir nefretle ve tiksintiyle içki kadehini yere fırlatır, “tövbeler olsun” der, “ölüm bahasına da olsa bu pisliği ağzıma sürmeyeceğim.” Sonra gider Peygambere durumu anlatır, Peygamber sırtını okşar, “Şükürler olsun.” der...

Değerli yavrum, hayatta sağlıklı, mutlu, huzurlu yaşayabilmemiz için tolerans sahibi olmaya mecburuz. Çünkü içinde yaşadığımız hayatta o kadar çeşitli insanlar var ki ve bizim gibi düşünen, hisseden kimseler o kadar az ki. İnsanlar hayat içinde çeşitli davranışlar gösterecekler. İnananlardan çok inanmayanlar olacak. Ciddi insanlardan çok soytarılar olacak. O seni hıçkıra hıçkıra ağlatan akraban zilli düdüğün birisi. Benim çocukluğumda sahibinin sesi plakları vardı. Plağın kapağında bir köpek resmi vardı. O bir gramafonun önünde ürüyüp duruyordu. İşte senin akraban da o köpeklerden birisi. Ona ağlayacak ne var? O, sahibinin sesi bir köpek. Aldığını verecek. Onda düşünce, muhakeme, idrak, iz’an, bilgi, görgü, insanlık, kültür ne gezer? Onun lafıyla insan tuvalete bile gitmez.

Değerli yavrum, sen tertemiz, pırıl pırıl bir insansın. Ağlasan da, hıçkırsan da onlar seni anlayamaz ki. Onun için İnönü’nün yaptığını yap. 1950 seçimlerinde İnönü seçimi kaybetmişti. O zamanların İzmir Belediye Başkanı bir konuşma yapıyor ve “İnönü’yü öldürmeli.” diyor, “ama yetmez.” diye ilave ediyor. “Önce derisini yüzmeli sonra o derinin içine saman doldurmalı.” Bu konuşmayı İnönü’ye anlatıyorlar. O dinliyor, dinliyor, sonra sağ omuzunu iki kere hafifçe yukarı kaldırıyor ve “Deeeer” diyor. Ben, hiç kimsenin bu kadar güzel cevap verdiğini duymadım. Sevgili yavrum, keşke bizler de bizi üzen olaylar karşısında böyle “deeeer” diyebilsek...

Kıymetli yavrum, hayatta kimseye takılma. Bu dünya böyle. Kainatın en büyük şairi Yunus Emre:

“Bu dünya dopdolu kalleş,

Her birinden bir ses gelir”

diyordu. Sonra ilave ediyordu:

“Hakkı gerçek sevenlere

Cümle alem kardeş gelir.”

Biz yaşadığımız sürece her kafadan bir ses çıkacak. Bizi sevenler de olacak sevmeyenler de olacak, beğenenler de olacak, beğenmeyenler de olacak. Bunları tabii karşılayacağız. Gülüp geçeceğiz. Kainatta yanlız iki ses önemli: “Allah’ın ve Peygamerin sesi”. Diğer seslerden bize ne? Fransız şairi Aragon, kendini eleştiren, yerden yere vuran insanlar için “Tatara titiri” derdi. Gülüp geçerdi. Hayat böyle yavrum. Tasavvufta bir kural vardır. Derler ki “Her Musa’nın bir firavunu vardır.”...

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]