Muhterem büyüğüm,
Sitenizden gelen soruları ve onlara verilen cevapları okuyorum. Onlar benim günlük gıdam. Bütün gün onları düşünüyorum. Bazı cevaplarınızda sevgi konusuna değiniyor, ve bir yazınızda kısaca diyorsunuz ki:
“Bazan yüzlerce kutu ilacın yapamadığını sımsıcak bir sevgi yapabilir. Ümit Yaşar bir şiirinde
“Beni sevdiğin zaman, o benim işte”
diyor. Çok manidar bir mısra. İnsanın şahsiyeti ancak sevgiyle kuruluyor. Sevgi görmeyen insanda veya sevildiğine inanmayan insanda şahsiyet olmuyor. O insan şu servete sahip olabilir, bu mala sahip olabilir, hiç önemli değil. Bir insan muhakkak bir insan tarafından sevilecek ve bu sevgiye inanacak.
Bazan bir kadını idare etmek bir ordu idare etmekten zordur denilir. Ama bu doğru değildir. Kadın aslında çok hassas bir varlık. Kadına bazı kötülükleri yaptıran hep o sevgisizlik hissi. Gerçek bir sevgi ve o kadının bu sevgiye inanması onu çılgına çevirir. Kainatın en ulvi, en yüce duygusu sevgi. Sevgi olunca herşey oluyor. Atasözü ne güzel özetlemiş
“İki gönül bir olunca
Samanlık seyran olur” diye..."
Efendim, acaba bu konuyu biraz açmanız mümkün mü, bir de sevgi bu kadar önemliyken neden bizler giderek sevgiden uzaklaşıyoruz, sizce bunun sebepleri nelerdir, bu konudaki söyleyeceklerinizi de ayrıca merak ediyorum, hürmetle ellerinizden öpüyorum.
Süheyla Özgül
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------------
Sayın Süheyla Özgül,
Kıymetli yavrum, şair Gülten Akın, bir şiirinde
“Bir büyük oyun kardaş yaşamak dediğin
Beni ya sevmeli, ya öldürmeli”
diyor. İnsan hayatında en önemli olay sevgidir. Onun eksikliğini hiçbir şeyle telafi etmek mümkün değildir. Sevgisiz büyüyen çocuklar hem ruhen, hem bedenen cılız kalıyorlar, bir türlü hayatlarında mutlu olamıyorlar. Ne yazık ki günümüzde sevgi o kadar azaldı ki insanlar ne aile içinde, ne okulda, ne iş muhitinde, ne de sosyal hayatlarında onu bir türlü bulamıyorlar. Ben, sevilmeyen bir insanın mutlu ve başarılı olacağına kesinlikle inanmıyorum. Bir insan kuru ekmek yiyebilir, yamalı elbise giyebilir, pek çok seyden mahrum yaşayabilir. Ama sevgisiz asla. Ben de aynen Gülten Akın gibi düşünüyorum. Eğer ben sevilmeyeceksem, özlenmeyeceksem, beklenmeyeceksem, yaşamamın ne anlamı kalır. Bir şair
“Billah yaşamak yerde sürünmeye değmez”
diyor. Ümit Yaşar da ne kadar haklı:
“Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben, sevilmediğimden böyle çirkinim.”
Ne yazık ki çağımız bir sevgisizlik çağı. Artık minicik çocuklarda da şeker hastalığı görülüyor. Çeşitli kanser türleri ortaya çıkıyor. Hatta inanılacak gibi değil ama Alzheimer vak’aları görülüyor. Bu iş nereye kadar gidecek bilemiyorum. Bazı kıt düşünen, geri zekalı insanlar bir “çağdaşlık”tır tutturmuş gidiyorlar. Bunu bir meziyet gibi görüyorlar, bununla iftihar ediyorlar. Zavallılar! Bir Fransız kadın romancı, “Ben” diyor, “bu çağda yaşadığım için utanıyorum. Sevginin , saygının , şefkatin, merhametin olmadığı, insanın insanı sömürdüğü rezil bir çağ.” İstatistiklere bakılırsa sigara, içki, uyuşturucu tüketimi her gün biraz daha artıyor. Sebep, hep sevgisizlik.
Bir kafeye, bir restorana gidiyorsunuz. Karşınızda dünya güzeli bir kadın oturuyor. Derhal çakmağını, sigarasını çıkarıyor, dudaklarının arasına iliştiriyor. Bu suretle kendine en büyük kötülüğü yapıyor. Ağzı leş gibi nikotin kokan bir kadın için hiçbir zaman bir şiir yazılmaz, bir beste yapılmaz. Kendini bilen erkekler bu tür kadınlardan tiksinirler, iğrenirler, uzaklaşırlar. Bu bir realite. ‘Hayır’ diyen varsa çıksın, bir örnek göstersin. Hayatın realitesi bu. Amacım kimseyi eleştirmek değil. Ama, bir gerçeği söylüyorum. Peki bu durumda ne yapabiliriz? Bütün iyi niyetimize, olumlu düşüncelerimize, pozitif davranışlarımıza rağmen çevremizden sevgi göremiyorsak ne yapalım? Benim görüşüme göre yapılacak tek şey var, seçeneği yok. Allah’a ve Peygambere bütün varlığımızla gitmek. İçimizdeki boşluğu Allah ve Peygamber aşkıyla doldurmak. Necip Fazıl bir şiirinde
“Madem ki okşamaz, sevmez kimseler
Sen öp alnımdan, sen öp seccadem”
diyor. İşte ancak o zaman gerçek kişiliğimize kavuşacağız. Bir Kudsi Hadiste
“Kulum Bana bir adım gelirse, Ben on adım giderim.”
Buyruluyor. Bütün mesele burada. Resulullah Efendimizi anamızdan, babamızdan, kardeşimizden, arkadaşımızdan, herkesten daha çok sevmek, O’nun buyruklarını içimize sindirerek günlük hayatımızda yaşamak. Bir tek “Ya hayır söyle yahut sus.” Hadis-i Şerifini yaşamak bütün hayatımıza tadılmamış, duyulmamış, yepyeni renkler, güzellikler getirebilir. Bizi, velayet makamına kadar ulaştırabilir. İçimiz, dışımız ışıkla dolabilir. Kendimiz ışık oluruz. Ortada böyle bir gerçek varken tütünden, içkiden, kumardan, uyuşturucudan medet ummak ne kadar zavallıca kalıyor. Mesele burada yavrum: “O, ki o yüzden varız” diyebilmek.
Burada şu soru akla geliyor. İnsanlar neden sevgilerini kaybettiler? Bence bunun bir tek sebebi var. Fazıl Hüsnü Dağlarca, bir şiirinde
“Çocuğum, dua et geceleri,
İnsan uzaklaşabilir Allah’tan”
diyordu. Kıymetli yavrum, biz Allah’tan uzaklaştık. Dünyanın aldatıcı yalanları bizim gözümüzü boyadı. Paraydı, maldı, mülktü, mevki, makamdı, şandı, şöhretti, lükstü, fantezilerdi... Gözümüzü öyle bir hırs büyüdü ki maneviyattan uzaklaştık, aşktan uzaklaştık. İbadetlerimiz bile şekilden ibaret kaldı. Sonuç ortada. Bence bunun başka bir izahı yok. Ne yazık ki vaktiyle akşam yemeğinden sonra bir araya gelip kitap okuyan aileler şimdi deli gibi televizyondaki dizilere koşuyorlar. Bir bilseler ki o diziler öyle sinsi amaçlarla hazırlanmış ki iyi olan, güzel olan, temiz, asil, büyük ve yüce olan her şeyi silindir gibi eziyor. İnsanoğlu artık ruhi gıdasını alamıyor. Sadece maddeyle yetiniyor. Sonuç, başka ne olabilirdi?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.