Konu : Çocuk, terbiye edene göre ya bir melek ya bir canavar oluyor.
Gönderen :
İlknur
Tarih :
6/21/2019 9:12:35 AM
.
İyi günler Sabri amca;
Pazar günü kardeşimi askere gönderdik . İnşallah hayırlısıyla askerliğini yapar, hayırlısıyla gelir. Hafta sonu kuzenim hastanede nöbetçiydi. 3,5 yaşındaki küçük kızı da benimle bize gelmek istedi. Anneannesi de izin verince onu aldım bize getirdim. Eşim de evdeydi. Onunla birlikte nasıl güzel vakit geçirdik anlatamam Sabri amca. 4,5 saat kadar birlikteydik; ilk defa onunla yalnız kalmıştık; yani annesi ve anneannesi yanında olmadan. Sadece ben, eşim ve 3,5 yaşında küçücük tatlı bir kız çocuğu...Evden içeri girdik; salona geldik. Salondaki yemek masasının yanındaki sandalyelerin ayaklarının altında, sandalyeler kaymasın diye yuvarlak küçük lastik şeyler var; bir baktık eşimle; "Doğa" yani kuzenimin kızı bir tane sandalyenin ayaklarının altına çömeldi, sandalyenin iki ayağının altından kaymış olan o lastik yuvarlakları sandalyenin ayaklarını kaldırarak onları koymaya çalışıyor ve koydu da. Küçücük 3,5 yaşında bir kız çocuğunun sandalyenin altından çıkmış iki tane küçük lastik yuvarlak dikkatini çekmiş ve onları sandalyenin ayaklarının altına ait olduğunu hemen algılamış ve onları yerleştiriyor... İnsan bukadar küçük bir kızın dikkati karşısında şaşırıyor ve ürperiyor. Sonra ayağına terlik istedi; onun ayağına göre okadar ufak terlik olmadığı için veremedim. Ben sana göre terlik alayım bir daha ki gelişinde dedim. O da "benim evde terliklerim var, bir tanesini buraya getireyim, buraya gelince onları giyerim" dedi. Nasıl konuştuğunu görmeniz gerek Sabri amca; sanki büyük ve akıllı bir insan gibi. Bakışları, konuşması, tepkileri... İnsanı şaşırtıyor, ürpertiyor, heyecanlandırıyor. Eşim de ben de 4,5 saat boyunca onunla ilgilendik, konuştuk. Bir ara yatak odamızdan ayakları üşüdüğü için çorap almaya geldim; o da peşimden geldi; sonra odadaki aynanın kenarlarına dizdiğim resimleri gösterdim ona; sizi gösterdim; sizinle birlikte çekilmiş resimlerimizi gösterdim. Ben bu amcayı çok seviyorum dedim; ismi Sabri amca dedim. Resminize baktı, baktı ve büyük bir ciddiyetle dedi ki "ben de çok seviyorum Sabri amcayı" dedi. "Ben tanıyorum onu" dedi; "yaşlı amca" dedi. "Hastanede gördüm onu ben" dedi. Sonra odadan çıktık. Eşim bilgisayarı açtı; sizin sitenize girdi. Onu da kucağıma oturttum; eşim sohbetlerinizden birini açtı; Sizi ekranda konuşurken görünce küçücük elini çenesinin altına koydu ve söylediklerinizi duymaya çalıştı. Ama bilgisayarda ses biraz az çıkıyordu; eğildi ekrana doğru, neden bukadar az geliyor sesi diye sordu. "Sabri amca yaşlı olduğu için mi sesi az çıkıyor" diye sordu. Biz de eşimle bilgisayardan kaynaklandığını söyledik. O sırada da sevgiden bahsediyordunuz sohbetinizde. "Ben de herkesi seviyorum" dedi. Sonra salona gittik tekrar. Camın kenarına oturduk; panjurun üzerine küçük iki tane serçe geldi; ben onları görünce "canım, negüzel şeysiniz siz, hoşgeldiniz" dedim. O sırada Doğa da kucağımda; o da baktım "canım benim, canım benim" diyor onlara bakarak. Sonra ezan okunmaya başladı; bizim evden ezan bayağı net duyuluyor camii yakın olduğu için. Dikkatini çekti tabii ses hemen. Dikkati ezan sesine kaydı. Ben de hadi gel birlikte namaz kılalım dedim; babaannemle namaz kıldım ben dedi bana; ve içerden bir tane ona bir tane de kendime seccade getirdim. Birlikte abdest aldık önce; sonra da başörtüsünü bağladım. Kendiminkini de bağladım. Ve sesli sesli namaz surelerini okumaya başladım. Ben ne yaparsam aynısını yapıyordu; yanımda küçücük boyuyla, kafasında da uzun tülbenti okadar tatlıydı ki. Ara ara ben sureleri okurken kafasını çevirip tatlı gözleriyle bana bakıyor ciddi ciddi, hareketlerimi izliyor, yaptığımın aynısını yapıyordu. Sonunda dizlerimizin üzerinde oturduk ve birlikte ellerimizi açıp dua ettik; o da ufacık ellerini açtı ve beni dinledi bana bakıp beni seyrederek; içim ürperdi Sabri amca; duygulandım o küçücük gözler beni büyük bir dikkat ve sabırla izlerken. Duadan sonra amin dedik ve namazımızı bitirdik. Ben kendi seccademi katlarken o da benim nasıl katladığıma bakarak aynı şekilde kendi seccadesini katladı. Sonra eşimin yanına gitti Alper amca diyerek. Onunla da konuştular. Ben de eşim de onu büyük bir hayranlıkla seyrediyorduk; çünkü okadar tatlı ve akıllıydı ki ve de çok uslu; sakin; ufacık bir şımarıklığı olmayan bir çocuk. Onunla harika zaman geçirdik. Sonra anneannesi onu almaya geldi; yani teyzem; teyzem kapıdan girdiğinde hiç teyzeme bakmadı; ilgilenmedi onunla; sonra Alper dedi ki "Doğa; bak anneannen geldi, çok ayıp, ona hoşgeldin anneanne demeyecek misin" dedi. O da önünde ilgilendiği şeyi bırakarak anneannesine baktı ve "hoşgeldin anneanne" dedi ve tekrar önüne döndü. Okadar güzel söz dinliyor ve uslu bir çocuk ki ilk defa onunla yalnız vakit geçirdik ve onunla geçirdiğimiz vakte Alper de ben de doyamadık. O anneannesiyle gittikten sonra arkasından Alper'le uzun uzun konuştuk onunla ilgili. Giderken kapıda ona "yine gel oldu mu" dedim; o da bana bakarak "beni sen getirdin buraya" dedi; sanki "ben yalnız başıma gelemem, yine sen getir" der gibi manalı manalı baktı gözlerime. Alper de ben de öptük onu ve gitti. İşte böyle Sabri amca. Onunla okadar güzel bir Cumartesi günü geçirdik ki size de anlatmak istedim.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden çok çok öpüyor; iyi geceler diliyorum.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------
Sayın İlknur Hanım,
Kıymetli yavrum, bugüne kadar yazdığın mailler içinde en güzelini ürpererek okudum. O üç buçuk yaşındaki küçük meleği Allah bana yaşadığım sürece unutturmasın. Öyle muhteşem bir olay ki. Sanıyorum dünyadaki en muhteşem olay bir çocuğu yetiştirebilmek ve ona güzel örnek olabilmek. O zamanı ne kadar güzel değerlendirmişsiniz. İkinizi de tebrik ederim. Allah sizlerden razı olsun. İnşallah sizin de böyle bir melek yavrunuz olur. Bütün mesele çocuğu şımartmadan şimdiki ana babaların yaptıkları gibi nefislerinin kölesi haline getirmeden yetiştirebilmekte. Bazan sağda, solda, restoranda öyle şımarık, öyle terbiyesiz öyle rahatsız edici çocuklar görüyoruz ki müthiş tedirgin oluyor, oradan uzaklaşmak istiyoruz. Tabi içimizden de o melek yavruyu canavar haline getiren anne babaya bir güzel giydiriyoruz.
Değerli yavrum, sana, bu güzel maili gönderdiğin için teşekkür ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.
|