Konu : Sev, daha çok sev....
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
6/28/2019 8:45:13 AM
.
18 dk. ·
SABRİ BABA'DAN SELAM VAR
SEV, DAHA ÇOK SEV... VER, DAHA ÇOK VER... VE NE ARARSAN KENDİNDE ARA...
Kıymetli yavrum,
Bir insana, onun yanındayken söylenen, “Senin yanında kendimi rahat, dinlenmiş, huzurlu hissediyorum, kendimi seviyorum”, sözü kadar onu mutlu eden çok az şey vardır. Sevilmeyen insan başarılı olamaz. Huzurlu olamaz. Stresten kurtulamaz. Sevilmeyen insan, sevemez. Karşınızdaki insanı bir hiç olarak düşünürseniz, o asla sizin yanınızda rahat ve sakin olamaz. Dille söylemeseniz bile, o kalben hisseder. Ümit Yaşar, bir şiirinde,
“Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar,
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim”
der. Başkalarına yön gösterdiğiniz zaman, bütün yolu bir günde gidemeyeceklerini unutmayın. Buğday bile, toprağa verildikten ne kadar zaman sonra oluşuyor. Nice aylar yağmurlar, karlar üzerine yağıyor. Soğuğu yaşıyor, sıcağı yaşıyor, için için, yavaş yavaş tekâmül ediyor. Benliğini buluyor. Bir anne, babanın çocuklarına karşı yapacakları en büyük kötülük, bilgiç bilgiç baş sallayıp, “Hanım hanım, kaç kere söyledim, yine söylüyorum, bu çocuk kesinlikle adam olmaz.” demektir. Tasavvufta bir kural vardır: “Söylenen söz vücut bulur” derler. Siz tekrar tekrar “Bu çocuk aptal, geri zekâlı, dünyada adam olmaz” derseniz, o çocuk adam olmaz. Ne acıdır ki, nice aileler, kimsenin yapamayacağı zararı, kendi çocuklarına reva görüyorlar.
Hayat geriye adım atmaz. Her gün daha iyiye, daha güzele gitmek zorundayız. İki günümüz birbirine eşit olmayacak.
“Ey hayat, gitme dur, öyle güzelsin ki” diyenlere ne mutlu. Hayatını renkle, ışıkla, şiirle doldurmak, yaşama sanatında usta olmak akıllı insanların harcı... Güzel görüp, güzel yaşayıp; acıyı bal eylemek yerine, yaşamını, insanları yargılamak, tartışmak, önyargılarla hareket etmek, insanlardan nefret etmekle geçirmek en büyük aptallık değil midir? İki mahkum hapishanenin penceresinden bakıyorlarmış. Biri pencereden eğilmiş, tükürmüş, küfretmiş, “Ne iğrenç bir gece, yerler vıcık vıcık çamur” demiş. İkinci mahkum, başını uzatmış, göğe bakmış, “Aman Yarabbi,” demiş, “ne muhteşem bir gece, gökte yıldızlar pırıl pırıl...” Evet, hayatın diyalektiği hep zıtlıklar üstüne kurulmuş. Pilin iki ucu da artı veya eksi olsa, transistorlu radyonuz çalışır mı? Her şey zıddıyla biliniyor. Ve o zıtlıklardan muhteşem bir sentez doğuyor. Necip Fazıl merhum, ne güzel anlatıyor gerçeği:
“Ey düşmanım sen benim
Rüzgârımsın, hızımsın
Gündüz geceye muhtaç
Bana da sen lâzımsın…”
Parça ile bütün birdir. Bir damla suda bütün bir evren gizlidir. Sonsuza dek yaşayacakmışçasına öğrenmeli, sanki yarın ölecekmiş gibi yaşamalıyız.
Hayat, o anda önümüzde açılan yolu yürümektir. O an, bizden ne istiyorsa, onu yapmaktır. Aradığımızı ancak biz bulabiliriz. Yunus, “Bir siz dahi sizde bulun, benim bende bulduğumu” der. Gerçekler ve güzellikler bizim içimizdedir. Her insanın içinde doğuştan bir Nur-u Muhammedî vardır.
Allah bu güzellikleri idrak edip yaşamayı cümlemize nasip etsin.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
Selamlar, hayır ve esenliklerle dolu geçecek cumalar.
|