Konu : İnek kadar olamayanlara yazıklar olsun.
Gönderen :
İlker
Tarih :
7/18/2019 9:39:10 AM
.
Çok Muhterem Efendim,
Uzun süredir her gün İstanbul'un parklarından birinde sokak köpeklerinin yiyeceklerini temin eden içlerinde hastalanan olduğunda onların tedavileri ile ilgilenen bir büyüğüm ile geçenlerde beraberdim. Onlarca yıldır, her gün, bu ne büyük aşk efendim.
Kendileri o köpekciklerin bir tür mutluluk gösterisi ya da teşekkür ifadesi olan "kuyruk sallayışlarını notalara dökmek" isterdim dediler, sonra aklıma lisedeki müzik hocamız gelmişti, bir kaset koyar, 5-10 dakika dinletir, sonra herkes ne gördüğünü yazsın derdi, ne gördüğünü yazsın da ne demekti, ben sadece önümdeki arkadaşımın ensesini görüyordum, gel zaman git zaman sesler ile görüntüler hatta renkler bile birbiri içine girmeye başlamıştı. Öyle zannediyorum ki güzel bir resme baktığımızda ona tekabül eden güzel bir ses hatta güzel bir koku da vardır, güzel bakılınca bunlar açık olur sanıyorum. Günümüzün hızlı tüketilen müzikleri ise malesef insanın gözünün önüne çöplük resmi getiriyor, bu çöplüğü görmeyelim diye de müziğe bir video ekliyorlar, ama gözünü kapatıp gönlü ile dinleyen o çöplüğü hatta çok afedersiniz kanalizasyonu görüyor.
Bugün otobüste en arka koltukta oturuyordum, önümde bir genç kulaklığını takmış sözde bir müzik dinliyordu ancak dışarı gelen ses boş bir tenekeye vurunca çıkan monoton bir ses gibiydi, otobüste boş yer kalmamış ayakta da tek-tük genç vardı. Sonra koltuk değnekleri ile biri bindi yer vermek bana nasipmiş, gönül isterdi ki en önde otursaydım ve yer vermek için arkaya kadar yürüme zahmetine düşmemiş olsalardı.
Eskiden yer vermek istemeyenler uyuma ve camdan dışarıyı izleme numarası yaparlardı, şimdi buna bile gerek duymuyor kimse. Kötü yiyecekler, kötü müzikler, kötü sözler, kötü haberler bizi ne de çok kirletiyor. Fast-food beslenmenin sadece beden sağlığı açısından zararına dikkat çekilirken ruh sağlığına negatif bir etkisi olacağını da vurgulamak gerekebilir, şöyle ki; nimeti al onu özensiz ve sevimsiz bir şekilde paketle plastik bir tepsinin üzerine at, sen de o paketi aç, içindekini hızla ye, kağıdı buruştur hatta bazen onunla ağzını sil, çık git.
Nimete böyle tüketim unsuru gibi baktıkça insan ilişkilerine de tüketilebilir gözüyle bakmaya başlıyoruz. Arkadaşlıklar ve evlilikler bir kağıt gibi buruşturulup atılıyor çok muhterem efendim.
Dün eşimin bir arkadaşının boşandığını duydum, ilk kavga sebepleri yemeğe atılan tuz miktarı, makarnaya katılan domates ile başlıyordu.
Ellerinizden saygıyla öpüyorum efendim.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
------------------------------------------------------------------
Sayın İlker Bey,
Kıymetli yavrum, fevkalade değerli mailin sade benim değil aklı başında insanlığını ve fendiliğini kaybetmemiş herkese hitabediyor. Onların gönlünün tercümanı oluyor. Adına yeni müzik denilen bu iğrenç gürültüyü kanlizasyona benzetmişsin. Bu az yavrum. Bu heavy metaller, bu caz müzikleri, bu pop müzikleri daha adını bilmediğim kainatın en iğrenç lağımları genç insanlarımızı mahvediyor, öldürüyor. Kimsenin umurunda değil. Vaktiyle Çin Hükümdarlarından birisi Kofüçyüs’ü çağırıyor. “Siz” diyor, “bir memlektin idaresini elinize alsanız işe önce nereden başlardınız?” Konfüçyüs, “Müzikten” diyor. "Müziği asil, temiz, nezih, güzel, kaliteli olan toplumlar yükselirler, ilerlerler. Aksi halde o toplumun mahvolması mukadderdir.” Bu büyük mesele ne yazık ki hiçbir hükümeti, hiçbir kültür bakanını ilgilendirmedi. Adamlar farkında bile değiller. Allah sonumuzu hayır getirsin. Hollanda da bir deney yapmışlar. Bu lağım müziğini ahırlarındaki ineklere dinletmişler. Hepsinin sütü kesilmiş. Onlar ineklikleriyle bu pisliğin farkındalar. Peki, bize ne oluyor?
Değerli yavrum, şu anda o kadar mustaribim ki bir tek kelime yazacak gücüm kalmadı. Beni hoş gör.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.
|